10 Kasım 2017 00:15

AKP Atatürkçülüğü ile ‘malulleşen' bir 10 Kasım!

AKP Atatürkçülüğü ile ‘malulleşen' bir 10 Kasım!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugün 10 Kasım. Mustafa Kemal Atatürk’ün hayata gözlerini kapamasının 79. yılı. 

Bugün bu yıl dönümü vesilesiyle Atatürk, Türkiye’de ve Türkiye’nin dış misyonlarında resmi törenler ve belediyelerin düzenlediği “sivil” etkinliklerle anılıyor.

Son yıllarda Anıtkabir yürüyüşlerinde görüldüğü gibi “10 Kasım anmaları”, AKP’nin Atatürk düşmanlığına da tepki olarak, daha “görkemli” hale gelmişti. Ancak bu yılki “10 Kasım anması”nın geçmiş 10 Kasımlara göre daha kitlesel, muhtemelen de daha “görkemli” olacağını söylemek yanlış olmaz. 

Çünkü, AKP; son aylarda giderek Atatürk’e Atatürk demeye başlamış, Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezinin adının değiştirilmeyeceğini açıklamıştır. Kaldı ki birkaç ay öncesine göre bile Atatürk’e ve onun şahsında temsil edilen “cumhuriyet değerleri”ne karşı bir “yumuşama” gözlenmekteydi. 

Nitekim, 10 Kasım yaklaşırken AKP’li belediyeler, geçmişte hiç yapmadıkları biçimde, binalarını Atatürk posterleriyle süsleyip, isteyen her vatandaşı 10 Kasım günü Anıtkabire götürmek üzere çağrılar yapmaya başladılar. Bu da bu yıl gerek belediye etkinliklerinin gerekse Anıtkabir ziyaretlerinin daha kitlesel olacağının işaretidir.

AKP’NİN HAMURUNDA ATATÜRK DÜŞMANLIĞI VAR

Cumhuriyetin kurucu lideri olan Atatürk, ölümünden hemen sonra başlanarak 79 yıl boyunca her yıl resmi ve rutinleşen törenlerle anıldı. Son yıllarda belediyeler devreye girerek bu rutinliği, halkın da çeşitli biçimlerde katıldığı etkinliklerle aşmaya çalıştılar. Ama bu 79 yıl boyunca, denilebilir ki; nasıl ki, Kemalizm hilafetçiliğe, Türkiye’nin modern bir ülke olmasına ayak direyenlere karşı mücadele içinde oluşturulduysa, 10 Kasımlar da 79 yıldan beri, hilafetçi ve Türkiye’de Orta Çağ değerleri üstünde yükselen bir yaşam savunan odakların tepkilerine sahne oldu. Örneğin sadece bu yıl bile, Atatürk heykellerine yönelik saldırılar, Atatürk’ün annesine küfür, devlet televizyonunda Atatürk düşmanlığı konseptinde programlar yapılması, Meclis kulislerinden Atatürk’ün kalpaklı resminin kaldırılması ve tepkiler üzerine yerine başka bir resmin asılması...gibi pek çok Atatürk karşıtlığının olduğu açık uygulamalar yaşandı. 

1920’lerde hilafetçiler, her tür modernleşmeye karşı çıkan gerici odakların bugünkü devamı olan AKP’nin, içinden geldiği din ve siyaset kültürü ve Erbakan-Erdoğan şahsında temsil olunan siyaset, denebilir ki; Atatürk düşmanlığı, cumhuriyetin modernleşme amaçlarına karşı mücadele içinde oluşmuştur.

AKP’ye gelen siyasi ve kültürel gelenek; tarikatçılıktan, cemaatçilikten cihatizme uzanan gelişmesi içinde Kemalizm ve Atatürk düşmanlığı, onları tarif eden ideolojik zeminin en kalın çizgilerinden birisi, bazı bakımlardan da birincisi olmuştur.

AKP ATATÜRKÇÜLÜKTE SAMİMİ Mİ, TAKİYE Mİ YAPIYOR?

Medyadaki tartışmalarda, AKP’deki bu Atatürk aşkının nedeni, AKP tarafından yaptırılan anketlerde, Atatürk karşıtlığının kendilerine oy kaybettirdiği sonucu çıkmasına dayandırılıyor. Bu yüzden AKP propagandasının, Atatürk’le savaşmak yerine “Biz de Atatürkçüyüz” diyerek, geçmişte Demirel ve Özal’ın da yaptığı gibi, Atatürk rüzgarını arkalarına almayı seçtikleri kamuoyunda da yaygın bir kanı. Ki, siyaseti az çok izleyen herkes, bu değerlendirmelere karşı çıkmaz. 

Nitekim son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkça, “Atatürk” diyerek, “Atatürkçülük edebiyatına soyunarak, “Batının teknolojisini almalıyız”, “Cumhuriyetin belirlediği ‘çağdaş medeniyet’ amacı bizim de amacımızdır”... söylemlerini öne çıkararak, bu yeni yönelişin sözcülüğünü yapmaya özel bir önem vermektedir. Kuşkusuz ki, AKP’nin bu yönelişi; samimi bir Atatürkçülük, Atatürk’ün şahsında temsil olunan “modern yaşam”, “batılılaşma”, “laik bir devlet”  gibi değerlere sahip çıktığı anlamına gelmez. 
Tersine, bunun böyle olmadığını;

-Milli eğitimin, yaptıkları sözleşmelerle tarikatlara ve cemaatlere devredilmesi,

-Milli eğitim müfredatının dini normlar ışığında bilimsel ve laik eğitimle son bağlarının da atılması, imam hatip eğitimini genişletmenin milli eğitimin ana işi olması için girişimler yapılması, 

-“Cihatizm”in AKP’nin gayriresmi ideolojisi haline getirilmesi,

-AKP’nin, “arkadan dolanarak” dini nikahı resmileştirme gayretlerinin parçası olan “müftülüklere nikah yetkisi”yle Medeni Kanunu delme girişimi,... AKP Atatürkçülüğünün tamamen “takiye” olduğunun ilk göstergelerindendir. 

TARİKATLAR VE CEMAATLER ATATÜRK’E SARILMAYA NE DER? 

Bu da olsa olsa, AKP’nin oy ve çıkar uğruna ne “mihnetlere” katlanabileceğinin, “pragmatizm”de batılı emperyalistlere bile pabucunu ters giydirecek bir çizgide olduğunun göstergesidir.  

Kuşkusuz ki, bu “Atatürk’e dönüş”, AKP içinde, siyasi erk için bir rahatlık sağlayacak gibi görünse de, bu girişim AKP’de “çift yönlü” etki yapacak bir girişimidir.

AKP tabanında, siyasetin etkin unsurları olarak hayli palazlanmış olan tarikat ve cemaatler açısından “Atatürk’e sarılma” kolay kabul edilecek bir şey değildir. Dahası, AKP içindeki “metal yorgunluğu teşhisi” etrafında sürdürülen operasyonun yarattığı hoşnutsuzluklarla da birleştiğinde AKP’nin oylarını artırma kaygısıyla Atatürkçülüğe sarılırken, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olması” da çok daha 
büyük bir olasılıktır. 

Elbette burada, “Artık birer önemli sermaye odağı haline gelmiş, tarikat ve cemaatler, AKP’nin yanardöner siyaset erbabı kadar pragmatisttir” denebilir. Ancak, geniş tabanları dikkate alındığında, AKP’nin bu kesiminin Atatürkçü bir AKP’yi kolay kabullenmeyeceği de bir gerçektir. Tersine AKP’nin “Atatürkçülük taslayan bir yola girmesi”nin, bu kesim tarafından “görünür bir tepki”yle karşılanması daha güçlü bir ihtimaldir.
Dolayısıyla bugüne kadar kendi çizgisini oluştururken yaptığı Atatürk düşmanlığı “günahı”nın AKP ve tarikat liderlerinin ayaklarına dolanması daha güçlü bir ihtimaldir.

Belki burada AKP’nin bir diğer amacından söz ederek bu yazıyı tamamlamak gerekir; ki o da AKP’nin CHP’nin elinden “Atatürkçülük” silahını alma isteğidir.

Son günlerde AKP’nin bu yönelişi, sermaye basını tarafından hararetli alkışlarla karşılanmaktadır. Ama bu takiye Atatürkçülüğe desteğin uzun vadede etkili olması da zordur.  

“Atatürk’e sarılma” konusunda AKP’nin ne kadar ileri gidebileceğini ise yakında göreceğiz. 


MUSK DA ERDOĞAN GİBİ ATATÜRÜKÇÜ OLMUŞ!

TESLA Motor ve SpaceX CEO’su Elon Musk, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile önceki gün Saray’da görüştü. Görüşmenin ardından Anıtkabir’i ziyaret eden Musk sosyal medya platformu Instagramdan bu ziyaretini paylaştı. Anıtkabir fotoğrafının altına Atatürk’ü öven sözler yazan Musk’ın paylaşımının yüz binlerce beğeni alması haber yapıldı. Gün boyu TV kanalları tarafından yayımlandı; gazeteler tarafından da atlanmadı. Sanki, Musk bu ziyareti, sadece servetine servet katmak için (“tamamen duygusal nedenlerle”), Anıtkabir ziyaretini de “imaj maker”lerinin tavsiyelerine uyarak değil de Atatürk hayranlığı ile yapmış gibi bir görüş yayılmaya çalışıldı. 

Oysa Musk, Atatürk hayranlığını sosyal medyaya taşımayı, onu tanıdığı ve fikirlerine yakınlık duyduğu için değil; böyle görünmenin kendine yüz milyonlar kazandırma ihtimalini kuvvetli olduğu için yapmıştır. Tıpkı Erdoğan’ın Atatürkçülük yapmakla, oy oranını artıracağını düşündüğü için yapması gibi!  Böyle aşırı pragmatizmde birleştikleri için de Erdoğan ve Musk  birbirini çok sevmiş olmalı. Zira görüşme sonrasında TV ekranlarına yansıyan her iki yüzde beliren ifade ve vücut dili bunu gösteriyordu. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...