06 Kasım 2017 01:28

Evrensel ve Cumhuriyet’in hedefe konması rastlantı değil

Evrensel ve Cumhuriyet’in hedefe konması rastlantı değil

Fotoğraf: Envato

Paylaş

10 Ekim Ankara katliamının “resmi sorumluları”nın korunup kollanılmasına devam ediliyor. Üstelik bu koruyup kollama, katliamın “resmi sorumluları”yla ilgili haber yapan gazetecilere dava açılmasına kadar geldi.

Muhabirlerimiz Tamer Arda Erşin, Cem Gurbetoğlu ve genel yayın yönetmeniz Fatih Polat ile Cumhuriyet Gazetesi’nin muhabiri Kemal Göktaş ve o dönemdeki genel yayın yönetmeni Can Dündar hakkında açılan davanın ayrıntılarını gazetemizden izliyorsunuz. Bundan sonra da elbette gazetemiz 10 Ekim katliamı ve davanın seyri ile ilgili gelişmeleri yakında izlemeye devam edecek. Gazetenin muhabirleri ve yayın yönetmeni hakkında dava açılması, başka tür basıklar yapılmasının da önleyemeyeceğini Evrensel’in 22 yıllık geçmişini az çok izleyenler bilmektedir.

ÖNCE IŞİD KOLLANIP KORUNDU

Çünkü ülkemizin tarihindeki en büyük saldırı olan; 102 barış mücadelecisinin hayatını kaybettiği, 500’den fazlasının yaralandığı bu saldırının faillerinin ve onları koruyup kollayanların ortaya çıkarılması sadece hukuk ve adalet değil barış ve demokrasi mücadelesi bakımından da son derece önemlidir.

Katliamın üstünden geçen iki yıldan fazla sürede açıkça görüldü  ki, Türkiye’ tarihini en büyük kitle katliamına yönelik, koruma kollama;

* Güvenlik güçlerinin “Barış Mitingi”ne IŞİD’in saldıracağına dair sıcak istihbaratın emniyetin ilgili birimlerine gönderilmesi,
* Katliam sonrasında polisin barış savunucularına cop ve gazla saldırarak kurbanları hedefe koymasının da ötesinde kanıtların toplanmasının önlemesi,
* Katliam yerine ambulansların gönderilmesinin, saldırı alının iki kilometre ötesinde yarım saat bekletilmesi,
* Katliamın hemen sonrasında, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere yetkililerin, IŞİD’i açıkça katliamdan sorumlu tutmamak için, hatta soruşturmayı saptırmak için “kolektif terör saldırısı”, “kokteyl terör örgütü” gibi fantastik kavramlar ortaya atmalarıyla başlayan süreç, bugün katliamla bağlantılı devlet görevlilerinin deşifre eden gazetecilere dava açılmasıyla sürmektedir.

ŞİMDİ DE ‘KORUYUP KOLLAYANLAR’ KORUNUYOR!

Davayı, katliamda kendilerini patlatan “iki IŞİD’cinin işlediği adi bir vakaya” indirgeme gayretleriyle ile başlayan koruyup kollama, IŞİD’cilerin mahkemeye çıkarılmasında gösterilen gönülsüzlük olarak da mahkeme safhasına taşınmıştır.

Avukatların ve kurbanların ailelerinin, demokratik kamuoyunun baskısıyla IŞİD’in katliamla bağıntılı üyeleri mahkemeye çıkarılabilmiştir. Bazıları da tutuklanmıştır. Eğer bu avukatların ve kamuoyunun baskısı olmasa, bugün böyle bir “10 Ekim Katliamı davası”nın sürmesi bile olanaklı olmayabilirdi! Ancak devletin müfettişlerinin raporlarıyla, mitingin güvenliğini almakla yükümlü güvenlik güçlerinin saldırıya dair sıcak istihbaratı saklayarak, katliamın önlenmesini önledikleri  müfettiş raporlarıyla kanıtlanmıştır. Ancak bu rapora karşın, sorumlu güvenlik elemanlarının mahkemeye çıkarılması engellenmektedir. Bu engellenme, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı ve Hükümete uzanan “sıralı yetkililer” tarafından yapılmıştır. Bugün de bu engelleme sürdürülmektedir.

Nitekim Evrensel ve Cumhuriyet’in muhabir ve genel yayın yönetmenleri için, devletin müfettişleri tarafından düzenlenen ve hakkında “gizlilik kararı olmayan” bu raporu haber yaptıkları nedeniyle dava açılmıştır.

Yani devlet, 102 vatandaşının katledildiği bir saldırıda, bu saldırının önlenmesini engellemeyen görevlilerini mahkemeye çıkarmamakla yetinmiyor, aynı zamanda bu raporu kamuoyu gündemine getirerek, buradaki büyük sorumluluğu deşifre eden gazeteler ve gazetecileri suçlamaya yöneliyor.

BİR KEZ DAHA ‘YARGILAYANLARIN YARGILANACAĞI’ BİR DAVA

Kısacası 10 Ekim katliamı davası, barış ve demokrasi mücadelesinin bir davası olarak sürmektedir. Dava, bir yandan katliamın doğrudan sorumlularının sayısını artırırken öte yandan da katillere kol kanat gerenlerin, görevlerini yapmayarak oların eylemlerine kolaylık sağlayanların mahkemeye çıkarılması girişimleri de ilerlemektedir. En azından, gerçeklerin üstüdeki perde yırtıldıkça, gerçek daha çok yönüyle Türkiye ve dünya kamuoyunun gözleri önüne serilmektedir.

Davanın avukatları, katliam kurbanlarının aileleri ve gerçekleri yazan basın ve gerçeğin peşindeki gazeteciler, barış ve demokrasi mücadelesinin, adalet arayışının ön cephesindedir.

Bu yüzden de Hükümet ve varlıklarını gerçeklerin saklanmasına bağlamış olanlar da sadırlarını bu ön cepheye yöneltmişlerdir. Ve saldırı gerçeği yazan gazete ve gazetecilere kadar ilerletilmiştir!

Bu yüzden de Evrensel ve Cumhuriyet’in gazetecilerine hukuki hiçbir dayanağı olmayan davalar açılması şaşırtıcı değildir. Ama bu dava, en büyük katliamın gerçek sorumlularını, katilleri koruyup kollayanların kim oluğunun ortaya çıkarılmasını önleyemeyecektir.

Bunu, gazetecileri susturarak gerçeğin saklanmak istendiği  önceki bütün davalarda gördük.

Gerçekleri yazanların susturulamayacağını ve gerçeklerin saklanamayacağını bir kez daha göreceğiz!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa