31 Ekim 2017 00:51

Dünya soykırım kötülüğüne karşı 70 yıldır bağışıklık kazanmamıştır

Dünya soykırım kötülüğüne karşı 70 yıldır bağışıklık kazanmamıştır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Adalet ve Demokrasi İçin Avrupa Ermenileri Federasyonu  (Kısa yazılımı ile EAFJD)  4. Kongresi vesilesiyle 19 Aralık’ta Avrupa Parlamentosunda önemli bir dizi panel düzenledi. Açılış konuşmaları bölümünde EAFJD Başkanı Kaspar Karampetian, Kilikya Kilisesi Katolikosu Aram A, Ermenistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı H.E. Edward Nalbandian, ANC Koordinatörü Hagop Der Khatchadourian sunum yaptılar. 

Sabahki panelin başlığı, “Ermeni Soykırımının tanınması: Dönüm noktaları ve zorluklar” idi. Bu panelde Adalet ve İnsan Hakları için Ermeni Yasal Merkezi Başkanı Kenneth Hachikian’ın “Ermeni Soykırımı’nın tazmininin takibinde yasal çerçevenin önemi” başlıklı tebliğinden sonra, İsrail Açık Üniversitesinden Prof. Yair Auron, “Ermeni Soykırımı’nın İsrail’de tanınmasında olasılıklar” başlıklı bir sunumda bulundu. Sağlık nedeniyle benim, “Ermeni Soykırımı’nın Türkiye toplumunca tanınması için perspektifler” başlıklı sunumum ise yazılı olarak iletildi.

Bu arada Yair Auron’un ve Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Birliği Eski Başkanı Prof. Israel Charny’nin, İsrail’in soykırım uygulayan ülkelere, silah satmasını protesto eden çağrısını da hatırlatalım.

Öğleden sonraki panelin konusu ise “Güney Kafkasya: Kazanımlar, yeni perspektifler ve marjinalleşme” idi. Ermenistan’ın AB nezdindeki misyonunun başkanı olan Tatoul Markarian, “AB- Ermenistan ilişkileri”ni değerlendirirken, Krakow Üniversitesinden Dr. Andrzej Ziêba  “Nagorno-Karabağ çatışmasının tarihsel arka planını” anlattı. Uluslararası Mayın Arama ve Temizleme kurumu olan The Talo Trust’dan* Ash Body, “Uluslararası NGO’ların Nagorno Karabağ  sorunuyla ilgilenmelerinin zorunluluğu” başlıklı sunumunda kendi deneyimlerini paylaştı. EDF Dış İlişkiler Sekreteri Giro Manoyan ise, “Nagorno Karabağ/Artsakh: Hafife alınmaması gereken bir devlet”  başlıklı bir konuşma yaptı.

Bilindiği gibi CHP gibi, EDF de sosyalist enternasyonal üyesi. Üstelik EDF SE’nin 20. yy. başlarından beri daha kıdemli bir üyesi. Bu bağlamda, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki hâlâ çözülmemiş olan de facto savaş durumuna karşın, EDF temsilcisinin Bakü’deki SE toplantısına katıldığını da hatırlatalım.

Geçtiğimiz ay, herhalde, T.C. hükümetinin, İnterpol gibi mekanizmaları kötüye kullanarak (Mme. Merkel’in saptaması) siyasal muhalifler hakkında yakalama emri  çıkarmasından ilham alan Azerbaycan Hükümeti, Nagorno Karabağ/ Artsakh Cumhuriyetini ziyaret eden soykırım araştırmacısı Sait Çetinoğlu ile Eski Parlamenter ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eski Başkanı Ufuk Uras, Akademisyen ve Gazeteci Ali Bayramoğlu ve Gazeteci Erol Katırcıoğlu hakkında uluslararası bir yakalama emri çıkardı.

Bu nedenle İstanbul Adliyesinde savcılar tarafından ifadeleri alındı.

Gerekçe: “Azeri toprağı olan Karabağ/ Artsakh’a izinsiz girmek.” Bilindiği gibi Azerbaycan ve Türkiye arasında vize zorunluluğu bile yok!

Türkiye ve Azerbaycan birbirine Karabağ sorunu hakkında en son söz söyleyecek iki ülke. Özellikle Türkiye! Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetini tanıyan tek ülke biziz! Ermenistan hiç olmazsa sorun uluslararası planda çözülene kadar Karabağ/ Artsakh Cumhuriyetini, aradaki sıcak ilişkilere karşın resmen bugüne kadar tanımadı.

Nagorno Karabağ Özerk Cumhuriyeti, aynı Irak Kürdistan Federe Devleti gibi, Katalonya gibi kendi kaderini tayin hakkını kullandı.

Üstelik Azerbaycan 1936 Sovyet Anayasası’nın kendine tanıdığı ayrılma hakkını tepe tepe kullandı. Ama bunu ezici çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu Nagorno Karabağ’a tanımak istemiyor.

Bu konuda Azerbaycan’a destek verecek en son ülke ise aslında Türkiye Cumhuriyeti. Hazırlığına, yazılımına  bizzat katıldığı Kıbrıs Cumhuriyetinden, kendi kontrolü altında bir yavru cumhuriyet çıkarma hakkını kendinde görürken, Ermenistan Cumhuriyetine, resmi ilişki kurulabilmesi için Nagorno Karabağ/ Artsakh’ın Azerbaycan’a iade etmeyi kabul etmesini dayatmak istiyor.

Nagorno Karabağ/ Artsakh’ın özerklikten bağımsızlığa geçme kararına karşı gösterilen tavır, bu küçük ama cesur cumhuriyeti işgal etmeye kalkışmak oldu. Ama bu küçük cumhuriyet kendini savunmayı başardı. 

Şimdi aynı filmi Irak Kürdistanı’nda yaşamaktayız. 

Avrupa Parlamentosuna sunduğum tebliğde bu durumun yarattığı somut jenosit tehdidine değindim.

Bunun bir bölümünü paylaşmak isterim.

“Soykırım inkarı, tarih ile yüzleşmekten, özür ve telafiden kaçınma, insanlığa karşı işlenmiş olan bu ağır suçun, tekrarlanması açısından önemli bir tehdit oluşturmaktadır.

Soykırım inkarcısı bir devletin hiçbir yurttaşı güvence altında değildir.

Soykırım inkarı aslında dolaylı bir kabuldür ve şu anlama gelir:

“Evet, yaptık! Gerekirse yeniden yaparız!”

Bugünkü Ortadoğu gerçekliği içinde yaşanan tam da budur ve APPM’nin son kararı da bu saptamayı onaylamıştır.

Ortadoğu’da bugün yaşanan insanlık dramı, 1915 Soykırımı’nın bir anlamda devamı ve eksik kalanların tamamlanması anlamına gelmektedir…

Sivil toplum içinde Ermeni Soykırımı’nın kabulü konusunda, 27 yılda çok mesafe aldığımız söylenebilir.  Bugün artık Ermeni Soykırımı’nın kabulü entelektüel olmanın ölçütü haline gelmiştir.

Fakat bu kabul ile birlikte, gerçek Türkiye entelijansiyası da bugün tehdit altına girmiştir…

Soykırım inkarcısı bir ülkenin hiçbir yurttaşı güvence altında değildir. “Farklı” olan her grubun bir gün “sırası” gelebilir…

Soykırım inkarının sonuçta hiç kimseye yararı olmamıştır… 

1914 yılında nasıl Ermeni halkı ve diğer gayrimüslimler soykırım tehdidi altında ise, aynı bölgenin komşu son otantik halkları da bugün aynı tehdit altındadır.

Yeniden tehdit altına giren Ermeni ve Süryani “kılıç artıkları” yanında, Êzidîler, Kürtler, Aleviler de soykırım tehdidi altındadır.

Vicken Cheterian’ın “Günümüzün Ermenileri Kürtlerdir” saptamasında bir doğruluk payı vardır.

Soykırım inkarcılığı sadece T.C. yurttaşları için değil, bütün bölge için son derece önemli bir tehdittir…

Soykırım gerçekliği görülmeden, bunun gerekleri yerine getirilmeden sadece Türkiye değil, bütün Orta Doğu bölgesi asla barış ve huzura ulaşamayacak, tarih holozoni biçimde, aradan 100 yıl geçse de kendini yenileyecektir.

* The Halo Trust, Amerikan/Rus ortak yapımı Afganistan trajedisinin en korkunç sonuçlarından biri olan mayınların temizlenerek sivil halkın daha fazla kıyıma uğramaması için oluşturulan bir uluslararası kurum. Afrika ve Asya’daki bir çok iç savaştan sonra yaşanan bu sorunun çözümü için farklı ülkelerde çalışmalar yaptı. Herhalde gelecekteki bir çalışma alanı da, eğer iç savaş biterse Suriye olacak. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...