27 Ekim 2017 00:01

Hak savunucuları serbest; hak savunuculuğu da serbest mi?

Hak savunucuları serbest; hak savunuculuğu da serbest mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

113 gündür tutuklu olan, 2’si yabancı uyruklu, 6’sı T.C. vatandaşı 8 insan hakları savunucusu önceki gün çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

Hak savunucularına yönelik iddianamedeki suçlama; terör örgütü üyesi olmak ve terör örgütünü desteklemekti!

Ancak, terör örgütü basitçe bir “teröristlik” suçlaması olmaktan öte; Cumhurbaşkanı ve yandaş medya tarafından ülkeyi “kaosa” sürüklemek için planlar yapma, dahası yabancı ülkelere casusluk yapma olan bir “Terör örgütü üyeliği ve yardım etme” suçlamasıydı.

GERÇEĞİ SÖYLEYENLERİ SİNDİRME AMAÇLI TUTUKLAMALAR

Kuşkusuz böylesi afaki suçlamalarla barış savunucularının, insan hakları savunucularının, varlık nedeni görevi gerçekleri yazmak olan gazetecilerin “polis raporları”, “gizli tanık ifadeleri”, kimliği belirsiz kişilerin “ihbarları”na dayanılarak tutuklanması, mahkemelere sürüklenmesi, kuşkusuz ki bütün baskıcı rejimler için tipiktir.

Dahası bu tip tutuklamalarda amaç sadece suçlanan kişiyi cezalandırmak, korkutmak değil, ondan da fazla, insan haklarından yana, barışı savunan, basın özgürlüğünü önemseyen, her kişiyi, her çevreyi sindirmektir, susturmaktır; terörize etmektir.

Bunun örneklerini 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde, ‘90’lı yılların terör günlerinde gördük! Yine bunu ‘FETÖ’cü emniyetçilerin ve savcıların organize ettiği ve Hükümetin de kendisini bu davaların savcısı ilan ettiği Ergenekon-Balyoz davaları döneminde yaşadık. OHAL ve “tek parti tek adam rejimi” eliyle muhalif herkesi suçlamayı, sindirmeye çalışmayı içinden geçtiğimiz dönemde de görüyoruz. Üstelik de Meclisteki üçüncü büyük parti olan HDP’nin eş başkanları ve milletvekillerini tutuklamaya kadar vardıran bir çizgide! 

Önceki gün serbest bırakılan insan hakları savunucularının tutuklanması etrafında sürdürülen “casusluk”, “cumhurbaşkanına hakaret”, “terör örgütüne destek”...iddialarıyla sürdürülen kara propaganda da yanlış bilgilenmekten değil tersine bilinçli olarak, insan hakları savunucularını, barış talep edenleri, gerçeğin peşinde koşmaya çalışan gazetecileri hedefe koyan bir kara propagandadır.

DAHA ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR DÖNEME Mİ GİRDİK? 

İnsan hakları savunucularının serbest bırakılmasıyla mahkeme heyeti de davaya konu olan iddiaların çöktüğünü kabul etmiş olmaktadır. Ama bu, insan hakları savunucularının, barış savunucularının, gerçeği yazan gazetecilerin bundan böyle daha az baskı göreceği anlamına gelmemelidir.

İnsan hakları savunucularının serbest bırakılmasını, Erdoğan-AKP yönetiminin her davranışında bir keramet keşfeden yandaş yorumcular; bunu hükümetin özgürlükler konusunda artık daha ılımlı bir çizgiyle geçtiğinin ifadesi olarak değerlendiriyorlar. Cumhuriyet gazetesinden bazı gazetecilerin serbest bırakılması, Enis Berberoğlu’nun cezasının bozulması, Atilla Taş ve Murat Aksoy’un serbest bırakılmasını arka arkaya yazarak, “Hükümet artık daha yasal, hak-hukukçu bir çizgiye çekilmiştir” propagandası yapıyorlar.

Ama, böyle bir yorum için ortada gerçek veriler olmadığı gibi, tersine, gerçekleri ifade etmede kararlı her kesim için baskıların arttığı bir dönemden çıkmadığımız da ortadadır.

Çünkü, serbest bırakılan gazeteci ve insan hakları savunucuları; uluslararası ve ulusal kamuoyunda yoğunlaşan tepkiler karşısında serbest bırakıldılar. Ama bu adımın, genel değil sadece baskının konusu olan kişi ve davalarla ilgili olduğu da açıktır. Çünkü tersine her vesileyle gazeteciler, hükümete muhalefet eden barış özgürlük talep eden kişi çevreler üstünde baskılar, tutuklamalar devam etmektedir.

Bu yüzden de bu insan hakları savunucularının serbest bırakılmalardan çıkarılan sonuç; iktidarın daha özgürlükçü bir noktaya geldiği değil, mücadelenin yarattığı baskının sürmesinin gerektiğidir. Çünkü, “tek adam tek parti rejimi”nin ihtiyaç duyduğu sürece Hükümetin baskı politikalarından, keyfi tutuklamalardan, afaki suçlamalardan, kara propagandadan vazgeçmesi beklenemezdir. 

Evet, Büyükada’da toplantı yapan insan hakları savunucuları serbest bırakıldı. Ama insan haklarını savunmak, barışı savunmak, gerçekleri yazan gazetecilikte ısrar etmek, “suç”, “casusluk”, “Terör örgütüne üye olmak ya da yardımcı olmak” olarak görülmeye devam edilmektedir.

CUMHURBAŞKANINA İNANAN VATANDAŞLAR PANİK İÇİNDE!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve yandaş basının önceki gün serbest bırakılan insan hakları savunucuları için, aylardan beri  söylediklerine ve yazdıklarına inanan vatandaşlar şimdi panik içinde olmalı!

Çünkü, bu “inanan” vatandaşlar şimdi söyle düşünüyorlardır:

-Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü’nü kana bulmak için planlar yapacak kadar cani ruhlu, hainane amaçları için Büyükada’mızda toplantı yapacak kadar gözünü karartmış; aynı zamanda “insan hakları savunuculuğu” paravanı arkasında “casusluk” faaliyeti yürüten “hainler”, çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakıldılar!

Bu “caniler”, ve “casuslar” ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşacaklar artık! 

Belki Alman ve İsveç vatandaşı olanlar yarın kendi memleketlerine giderler ama diğer dokuzu aramızda “hainliklerine” devam edecek!

Ya onların tahliyesini isteyen savcı, savcıyı da sollayıp 8’ini de tahliye eden mahkemeye ne demeli?

Bu savcı ve yargıçlar heyeti, “kripto FETÖ’cü” değilse nedirler?

Onlar da tutuklanmalı!

Böyle düşünen vatandaş; günlük olaylar hakkında, “normal” düşünebilir mi; geceleri bir gözü açık olamadan uyuyabilir mi?

Ama onların böyle düşünmesini isteyenler de zaten onların sağlıklı, normal vatandaşlar olarak düşünmesini istemiyorlar. İstiyorlar ki, vatandaş hep “diken üstünde” olsun; “Neden barış içinde değil de yedi düvele karşı savaş halinde olunduğu”nu soramasın!

İstenen vatandaşın ruh halinin böyle şekillenmesi!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...