26 Ekim 2017 23:54

Yalancı bahar nereye kadar?

Yalancı bahar nereye kadar?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çok değil daha bir yıl önce, 11 Ekim 2016’da Irak Başbakanı İbadi’ye şöyle sesleniyordu Erdoğan: “Sen benim zaten muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin. Önce haddini bil.” 

Sadece Irak’la değil; Erdoğan iktidarı iki yıl öncesine kadar Rusya ve İran’la da kanlı bıçaklı idi. Cumhurbaşkanı Erdoğan her fırsatta bu ülkeleri terörün baş destekçileri ilan ediyordu.

Çünkü bilindiği gibi 24 Kasım 2015’te Türkiye, Suriye’de bir Rus uçağını düşürünce iki ülke savaşın eşiğine gelmiş, karşılıklı suçlamaların ardı arkası kesilmemişti.

İran, zaten Suriye’de Müslümanlara karşı yapılan zulüm ve katliamların en büyük sorumlusuydu!

Erdoğan, 2015 sonlarında Rusya’yı ziyaret eden HDP Eş Başkanı Demirtaş’ı Türkiye’ye karşı düşmanlık yapmakla suçluyordu.

Oysa bugün Erdoğan, “Dostum Putin” sözlerini ağzından düşürmüyor; Türkiye’nin Rusya, İran, Irak’la ilişkilerinde bir ‘bahar havası’ esiyor.

Önceki gün Ankara’da Irak Başbakanı İbadi ile görüşen Erdoğan, İbadi’yi “Değerli Kardeşim” diyerek karşıladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 Ekim’de bakanlar ve Genelkurmay Başkanı ile birlikte İran’ı ziyaret etti. Sıcak geçen görüşmelerde Erdoğan’ın İran Cumhurbaşkanı Ruhani’ye yaptığı espri çok konuşuldu.

Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin’i en son 28 Eylül’de Ankara’da ağırlamıştı. İkili arasında sık sık telefon görüşmeleri yapıldığı biliniyor.

Burada akla gelen soru şu: Ne oldu da bu ülkelerle Türkiye arasında esen sert rüzgarların yerini bahar havası aldı?

Öyleyse bir bir bakalım.

Rusya’yla ne zaman ‘dost’ olduk?

Rusya, Türkiye’nin görünüşte IŞİD’e karşı ama gerçekte Suriye’de Kürt kantonlarının birleşmesinin engellenmesi için yapılan ‘Fırat Kalkanı operasyonu’na ‘olur’ verince!

İran ile nasıl yeniden ‘iyi komşu’ olduk?

İran, Suriye’de Kürtlerin güçlenmesini kendisi için bir tehdit olarak görüp Irak’ta da Kürdistan Bölgesel Yönetiminin yaptığı ‘bağımsızlık referandumuna karşı açık tutum alınca!

Ya Erdoğan’ın dün “Muhatabım değilsin” dediği İbadi, bugün nasıl ‘kardeş’ oldu?

Elbette Irak ordusu Kerkük’e girip Kürdistan Bölgesel Yönetimini geri çekilmeye zorlayınca.

Yani bu ‘bahar havası’nın arkasında yatan neden Kürt karşıtlığından başka bir şey değil. Bu ülkeler Kürtlere karşı Türkiye ile birlikte tutum aldıkları, Türkiye’nin Kürtlere karşı hamlelerine fırsat tanıdıkları oranda ‘dost’ ya da ‘iyi komşu’ oldular.

Peki, bu ülkelerle Kürt karşıtlığına dayanan ilişkiler ne kadar sürdürülebilir, başka bir deyişle bu bahar havası ne kadar devam edebilir?

Öncelikle Rusya’nın bölge (Ortadoğu) politikası ile Türkiye’nin Kürt karşıtlığının kesişmesi geçici bir durumdur. Çünkü Rusya’nın Türkiye’nin Kürtlere karşı müdahale politikasına verdiği destek kontrollü ve sınırlı bir destektir ki bugüne kadar Türkiye’nin Afrin’e girmesini engelleyen gücün Rusya olduğu da unutulmamalıdır. Özetle Rusya, Türkiye’nin Kürt karşıtlığını özellikle Suriye’de Kürtleri kendi garantörlüğünde bir çözüme razı etmek amacıyla bir baskı unsuru olarak kullanmaya çalışmaktadır. Ve önünde sonunda Kürtlerle bir uzlaşıyı öngören bir politika sürdürmektedir.

İran, Kürt karşıtlığında Türkiye’ye en yakın ülke olarak görünse de İran’ın Kürt karşıtlığı, Türkiye’den daha esnek ve uzlaşıya daha açıktır. Peşmergenin Kerkük’ten çekilmesinin arka planında İran’ın YNK (Talabani ailesi) ile yaptığı pazarlıkların olması bile, İran’ın politikasının Türkiye’den farklı olduğunu görmek/göstermek bakımından yeterlidir.

Irak’a gelince, bağımsızlık referandumu ve sonrasında yaşananlar gerilimi ne kadar arttırırsa artırsın Irak nihayetinde Kürtlerin federe bir yönetime sahip olduğu bir ülkedir. Dolayısıyla Irak yönetiminin Kürtlere karşı yönelimlerinin sınırlı olması kaçınılmazdır ve zaten şimdiden yeniden anlaşmanın koşulları aranmaktadır. 

Sonuç olarak, bugün Türkiye ile yolları kesişmiş olsa da bu rejimlerin Türkiye ile Kürt karşıtlığında üzerinden uzun süre birlikte yürümeleri mümkün görünmemektedir. 

Buna bir de Türkiye’nin bugün siyasi olarak ne kadar gerilimli olursa olsun iktisadi olarak Batı’dan kopma şansının olmadığı ve her şeye rağmen NATO’nun üyesi olmaya devam ettiği gerçeğini ekleyince yaşanan bu bahar havasının ‘yalancı bahar’ olduğunu görmek zor olmayacaktır. 

Gelinen yerde Türkiye’nin önünde iki yol bulunmaktadır: Birinci yol, içeride demokrasi ve bölgede barışa dayalı ve Kürt sorununun bu temelde çözümünü de içeren bir eksende ilerlemektir. Diğeri ise, bugün olduğu gibi Kürt sorunu gözünü kör etmiş bir halde başını belalardan kurtaramayıp bugün bu, yarın öbür rejimlerin bölge politikasının bir eklentisi olmaya devam etmektir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...