25 Ekim 2017 00:31

Türk Nüfus Mühendisliği

Türk Nüfus Mühendisliği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da fikirlerine büyük önem verdiği Prof. Dr. Hayrettin Karaman, ‘İslam’ın hedefi ümmeti bölmek değil bütünleştirmektir’ başlığını taşıyan ve Yeni Şafak’taki köşesinde geçtiğimiz pazar günü yayımlanan yazısına şöyle başlıyordu: “Şartlar müsait olduğunda ümmetin bir tek devleti olacak ve bütün Müslümanlar da bu devletin teb’ası olacaklardır. Defalarca ifade ettiğimiz gibi İslam devleti yalnızca Müslümanların devletin değildir, gayr-i Müslimler de kabul ettikleri taktirde basit bir vergi ödeyerek ve statülerini koruyarak bu devletin vatandaşları olurlar ve temel insan haklarına sahip bulunurlar.”

Resmi tarih söylemi ile şekillenmiş olanlar tarafından makul görülebilecek olan bu cümleler, haklı olarak insan haklarına evrensel ilkelerle yaklaşanların tepkilerini çekti ve sosyal medyada epey tartışıldı. 

Ancak konunun aktüel düzlem ile sınırlı olmayan yanları çok daha önemli. Gazeteci Yazar Nevzat Onaran’ın Kor Kitap’tan çıkan yeni kitabı ‘Türk Nüfus Mühendisliği’, bize Karaman’ın bugün bu cümleleri yazdığı düzlemin aslında bu topraklardaki gayrimüslimlerin bırakalım vergi ile tartışılmasını, bizzat onların mülksüzleştirilmesi ve tasfiyesi üzerine kurulduğunu söylüyor. Söylemekle de kalmıyor, devletin resmi belgelerine de dayanarak bir bir gösteriyor.

Bugünü doğru okumak ve geleceğe bakarken de doğru tezlerle yürümek bakımından masal gibi belletilen resmi tarih söylencesi ile yüzleşmek gerekiyor. Açıkçası bunun da genel söylemler ve çalakalem ifadelerle olmaması da bir o kadar önem taşıyor. 

‘Emvâl-i Metrûke olayı/Osmanlı’da ve Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi’ adlı kitabıyla bu açıdan önemli bir adım atan Nevzat Onaran, yeni kitabında yine ciddi bir arşiv çalışmasından da yola çıkarak 1914-40 arası dönemi ele alıyor. Ancak bununla da sınırlı kalmıyor ve bu dönemlerin analizi üzerinden günümüze kadar varan ve aslında Karaman’ın düşünsel zeminini de şekillendiren yaklaşımın şifrelerini bir anlamda deşifre ediyor.

Onaran’ın dünden bugüne ulaştığı sonuçları yeni kitabından kendi cümleleri ile aktaralım: “Türk Nüfus Mühendisliği, demografik ve ekonomik yapının Türkleştirilmesi projesi olup, asırlık pratiğiyle bugüne geldi. Bu kapsamda Türk Nüfus Mühendisliğinin ekonomi politiği, dinen Sünni İslam ve milleten Türk olmayanın demografik ve ekonomik yapıdan tasfiyesiydi. Bu proje, 1915’ten 2016’ya asırlık geçmişiyle bugün aynen yürürlüktedir. 2016’da Sur’daki, Cizre’deki, Nusaybin’deki ve Şırnak’taki Kürtleri imhanın temelinde İttihatçıların temellendirdiği bu ekonomi politik vardır.”

Bu tezi anlamlandırmak bakımından yine kitaptan somut verilerle desteklenen bir bölüm şöyle: “Osmanlı’nın 1914’te resmi nüfus verisine göre bugünkü TC sınırı içinde Hıristiyan nüfusun (ve çok az Musevi nüfusla birlikte) yaklaşık yüzde 20 olan payı, 1914-23 tasfiyesi sonrasında 1927’de yüzde 2.8’e geriledi. Bu oran, 2016’larda ise en iyimser tahminle binde 1. Bunun anlamı şudur, 1914’te bugünkü TC sınırları içinde yaşayan her 1000 kişinin 200’ü Hıristiyan ve Musevi milletindendi ve bu, 1927’de 28 kişiye ve 2016’da ise 1 kişiye geriledi.”

Bu tarihsel süreci Ermeniler, Rumlar ve Kürtler açısından ele alan yazar, bu çalışmasında Türk Nüfus Mühendisliği Projesi kapsamında, 1914’ler sonrasına değinmekle birlikte 1920-40 döneminde yoğunlaşıyor. Ve şu sonuca varıyor:”Özetle 1915’te Ermeni Soykırımı’ndan 1940’lara ve 2016’da Sur’a TC’ye karakterini veren Türk milliyetçiliğinin bütünlüğünü oluşturan üç faktörü, Türk Nüfus Mühendisliği, tasfiyenin ekonomi politiği ve devletin dahili harbiydi. Temel amaç, Türk ve Sünni İslam olmayanın demografik ve ekonomik yapıdan tasfiyesiydi.”

Onaran’ın, benim temel perspektifleriyle bu köşenin sınırları içinde aktarmaya çalıştığım kitabı 743 sayfa. Ve bu sayfalar boyunca sizi somut olay, belge ve veriler sürüklüyor. Örneğin bunlardan biri şöyle:”Türkçü ekonomi politiğin kapsamı öylesine belirlenmiştir ki, hedef unsur olarak tespiti sonrasında vatandaşın imhasına ve tasfiyesine yönelik faaliyete devam edildi. Türk Kurtuluş Savaşı döneminde Yunan askerinin işgalinden kurtarılan bölgede harp ganimetinin Maliye Bakanlığının bir tür gelir kalemi olarak belirlenmesi ve bununla ilgili İzmir Harp Ganimet Komisyonunun kurulması bu kapsamda bir devlet faaliyetiydi. Bu, harp dönemi denilerek geçiştirilecek bir konu değildir.”

Kitapta ‘Ermeni ve Rum Malı’ başlığı ile ele alınan bölümde de şöyle önemli bir saptama var:”Milletten Türk ve dinen Sünni İslâm olmayanın demografik ve ekonomik yapıdan tasfiyesi ekonomi politiğiyle, Anadolu’nun kadim iki halkı Ermeni ve Rumlar toprağında yaşayamaz duruma getirildi. Bunların mülkleri de yağmalandı, dağıtıldı ve satıldı. 

Ermeni ve Rumların tasarruf yetkisi elinden alınan mülklere Osmanlı ve Cumhuriyet sisteminde emvâl-i metrûke denildi. Oysa emvâl-i metrûke, sahibi bilinmeyen mal, ama mülkiyetin Türkleştirilmesinin öznesi olan devletin el koyduğu mülklerin sahibi biliniyordu ve bu ilişki, tüm mevzuatta da aynen yer aldı. Özellikle 1923 sonrasında 333 sayılı kanunla devlet, neredeyse sahibinin başında olmadığı her mülke el koydu.”

İddialı her cümlesini, arşiv çalışmasına dayalı olarak temellendiren Nevzat Onaran’ın kitabı, resmi masallarla tarihsel gerçekler arasındaki derin farkı görmek açısından önemli bir başucu kitabı niteliğinde. Böyle bir kitabı daha önce okumamış biri biraz sarsıcı bulabilir. Ama bazı taşların yerine doğru bir biçimde oturması için de biraz sarsılmak gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...