17 Ekim 2017 00:15

Erdoğan, Belediye Başkanlarını neden tasfiye ediyor?

Erdoğan, Belediye Başkanlarını neden tasfiye ediyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, siz bu yazıyı okurken istifa etmemişse, bugün yarın istifa edecek!

AKP’ye yakın gazeteciler, örneğin Abdulkadir Selvi böyle söylüyor. Ama, “Bu Gökçek, yine de belli olamaz” diyenler de var elbette.

Evet, “bu Gökçek” ama Gökçek’e pek de kaçacak yer bırakılmadı. Çünkü, kendiliğinden istifa eden belediye başkanlarına “havuç” gösterip; eğer gönülleriyle istifa ederlerse, milletvekilliği, başbakan ya da cumhurbaşkanının “baş danışmanlığı” gibi makamlarda “hizmete” devam edecekleri, dolayısıyla yarın belki de bakan falan yapılacakları vaatleri veriliyordu. Ama şimdi, kendi gönlüyle istifa etmeyen başkanlara “sopa” da gösterilmeye başlandı.

İSTİFA ETMEYEN BAŞKANLARA ‘SOPA’ GÖSTERİLDİ!  

AKP’nin, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bundan böyle istifası istenen belediye başkanlarını “ikna etmek için çabalamayacağı”, eğer kendiliklerinden istifa etmezlerse haklarında inceleme başlatılacağı, İçişleri Bakanı tarafından görevden alınacağı belirtiliyor. Bu da AKP’li belediye başkanlarının daha “Reis’in” kaş göz hareketine bakarak istifa etmek zorunda kalacakları anlamına geliyor. Çünkü aksi halde, belediye başkanlığı koltuğundan mahkemedeki sanık sandalyesine oturmayı göze almaları gerekecek. Bunca yolsuzluğun, adam kayırmanın, rüşvetin, imar keyfiliğinin yaşandığı belediyelerde belediye başkanına “Suçlamalardan suç beğen” denebilir!   

Gökçek’ten sonra, sırada Bursa ve Balıkesir’in Büyükşehir Belediye Başkanlarının istifasının olduğu artık kamuoyunun bildiği bir gerçektir. 
İstifaların burada da kalmayacağından şüphe etmek için bir neden yok. Çünkü, istifaya zorlama mantığına bakıldığında, hedefin “metal yorgunu” olan başkanlar değil; “güçlü”, kamuoyunda “ağırlığı” olan, gelecekte de parti içinde başkanın “Sözünün üstüne söz söyleme” potansiyeli taşıyan kişiler olduğu apaçıktır.
 
AKP’DE ‘FATİH KANUNNAMESİ’ YÜRÜRLÜKTE!

Bugün, “Yerel seçimlere bir buçuk yıldan az bir zaman kalmışken belediye başkanları neden istifaya zorlanıyor?” sorusu tartışılıyor ama, AKP’de “özgül ağırlığı” olan kişilerin tasfiyesi yeni değil.

Abdullatif Şener, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik neden tasfiye edilmişlerse (Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu neden baş tacı edilmişse), bugün de kimi belediye başkanları aynı nedenle, Erdoğan’a “tam biat”ta, tek partinin tek lidere bağlılığı konusunda bütün engelleri kaldırmak için tasfiye ediliyor dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Bütün bu tasfiyelerde  tek amaç, parti içindeki fraksiyonları ezmek, bu fraksiyonlara liderlik edebilecekleri de itibarsızlaştırarak sindirmektir.
Tasfiye edileceklerin çok göz önünde olması ve tasfiyenin de nispeten kısa sürede yapılması ihtiyacı, tasfiyeleri parti içi bir operasyona dönüştürmeyi de getirmiştir.

Osmanlıcılık hayranlığı popülerleştirilince, tasfiye yöntemi de Osmanlıdan miras kalan “Fatih Kanunnamesi”ndeki gibi “tek adam”ın seçeneklerini yok ederek yapılıyor. Osmanlıda yeni sultanın ilk icraatı, alternatifi olabilecek şehzadeleri katletmek oluyordu. Çünkü böylece mevcut sultana biat etme dışında bütün seçenekler ortadan kaldırılıyordu.

Bugün AKP’nin girdiği süreç de böyledir. Tek lidere alternatif olacak, ya da onun otoritesini bir biçimde tehdit edecek tüm seçenekler ortadan kaldırmak isteniyor. Ki, belediye başkanları seçmen tabanına en yakın olan “yerel iktidarın başı” olarak çıbanbaşı olarak görülüyor. Bu yüzden adı geçen belediye başkanlarından sonra, “sivri” görünen diğer başkanların “halledilmesi”ne devam edilmesinden çekinilmeyecektir!
Evet işler belediyelerde bir operasyona dönüşerek yürüyecek görünüyorsa da partinin üst kademelerinde de “metal yorgunluğu” teşhisi konacak yöneticilerin de bu süreçte tasfiye edileceğinden şüphe etmek için bir neden yok.
Yoksa liderin gözüne geceleri uyku girmez!

BİR YASA, TEAMÜL, HUKUK TANIMAZLIKTAN ÖTEKİNE!

Belediye başkanlarının AKP’nin genel başkanı tarafından istifaya zorlanmasına karşı tepkilerin yoğunlaştırılmasından mıdır, yoksa bu yolun kendilerini yıpratması endişesinden midir, bilmek zor ama AKP, kendi iç operasyonunu İçişleri Bakanlığını kullanarak yürütmeye karar vermiş!
Bundan böyle belediye başkanları, Reis’in “gözüne bakarak” istifa edenler edecek, etmek istemeyenler ise İçişleri Bakanlığı tarafından hakkında inceleme başlatılıp, sonra da İçişleri Bakanı tarafından görevden alınacak. Bölgede pek çok belediyede yapıldığı gibi!
Evet, seçilmiş belediye başkanının, AKP’nin Genel Başkanı tarafından istifaya zorlanması bir yasa, hak-hukuk, teamül tanımazlıktı. Ancak belediye başkanının İçişleri Bakanı tarafından böyle “hileli” bir yöntemle görevden alınması, başkanın istifaya zorlanması kadar, hatta daha da fazla yasa, hak-hukuk, teamül tanımazlıktır!

AKP bir hukuksuzluktan ötekine savrulmaktadır. 

Çünkü açıkça görülmektedir ki, İçişleri Bakanlığı, AKP’nin iç sorunlarını çözmek için parti içinde operasyon yapmaya çağrılmaktadır.
Bir partinin “tek adama tam biat”a zorlanması, “Bu tek partinin devlet partisi olması”, “Devletin partileşmesi” bu kadar açıkça yapılmaktadır.
“Tek parti tek adam rejimi”nin inşasında yol almak için her hukuksuzluğa başvurulmaktan çekinilmiyor.

‘FATİH KANUNNAMESİ’ NEDİR?

1402’de Yıldırım Beyazıt, Timur ordularına yenilip arkasından da ölünce; oğulları arasında çıkan taht kavgası, sonraki 20 yıl boyunca Osmanlı bir “fetret devri” yaşadı.

Fatih Sultan Mehmet, bu “vaka”dan “devletin bekası” tahta çıkan sultanın kardeşlerini, hatta çocuklarını katletmesini “vacip olduğunu” kabil eden bir kanun çıkardı.

“Fatih Kanunnamesi” adlı yasaya göre; “Her kim neye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı âlem içün katletmek münasibdür. Ekser ulema dahi tecviz etmişdür, bununla âmil olalar.”

AKP uleması; “Padişahlar, taht uğruna kardeşlerini, hatta oğullarını katlederler miydi?” sorusuna yanıt veriyor: “Evet, ama taht uğruna değil, belki baht uğruna; devletin bekası için!”…

“Devletin bekası”ndan bugünlerde bu kadar çok söz edilmesi de bundan alınsa gerek.  

“Fatih Kanunnamesi” bugün yürürlükte değil ama siyasette, bu Osmanlı geleneği, sermaye partileri tarafından sürdürülmektedir. Parti iktidarını eline geçiren, kendisine seçenek olanları partiden tasfiye etmeye, en azından etkisizleştirmeyi ilk görev edinmeye devam etmektedir.

Bugün AKP içinde bu geleneğin başka partilerde olmadığı ölçüde ileriden yinelendiğini görüyoruz. Belki de Osmanlıya en yakın parti olduğu için. Hele de “tek parti tek adam” rejimini temelinde atılacak ilk adımın kendi partisi içinde atılacak bir adım olması nedeniyle mücadele “çok kanlı” ilerleyecek görünmektedir!

Ve böyle giderse, AKP içinde daha çok “kardeş kanı” döküleceğe benzer!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...