16 Ekim 2017 00:26

Erdoğan'ın antiemperyalizmi nedir; kime hizmet ediyor?

Erdoğan'ın antiemperyalizmi nedir; kime hizmet ediyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Erdoğan-AKP yönetiminin, her ülkeyle kavgaya tutuşması, Suriye’de, Ortadoğu’da, Avrupa’da, dış politikasının açmaza sürüklenmesi karşısında AKP propagandası Erdoğan’ı, “Avrupa emperyalizmine, Amerikan emperyalizmine meydan okuyan lider” olarak gösteren bir kampanya başlatmış bulunuyor.

Böylece hem Suriye’ye asker gönderme, “savunma harcamalarımız arttı” gerekçesi arkasında vergilere ve zamlara bahane uyduruyorlar. “Türkiye’nin bağımsızlığını istiyorsak silahlanacağız”, “Amerika’ya Avrupa’ya el açamayacağız”,... “öyleyse haydi nasırlı eller cebe!” diyorlar.

“Eyy Amerika”, “Ey Avrupa” diye kürsülerden yüksek sesle yaptığı  çağrılara, “Elbette canım. Baksana ABD’ye Avrupa’ya nasıl meydan okuyor. Hangi Cumhurbaşkanı, koca Amerika’ya Avrupa’ya  böyle meydan okudu” diyerek, Erdoğan’ın giderek yıpranan imajını düzeltmeye çalışıyorlar.

ANTİEMPERYALİZM ‘EY AMERİKA EY AVRUPA’ DEMEK MİDİR?

Peki Erdoğan’ın ABD’ye, Avrupa’ya meydan okuması, gerçekten bir antiemperyalizme karşılık mı geliyor?

Antiemperyalizm; emperyalist politikalara karşı mücadele etmek, emperyalizmin hegemonyasını geliştirmesine karşı mücadele etmek, yerine göre de emperyalizme karşı silah elde savaşmaya kadar giden bir mücadele içinde olmaktır. Bunun devletler arasındaki karşılığı ise; emperyalistlerin ülkeler ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki girişimlerine meydan vermeyecek politikalar geliştirmek, emperyalistlerin müdahalesine karşı bölgesel ve dünya ölçüsünde ittifaklar geliştirmek, antiemperyalist güçleri birleştirmek, birleşmesini desteklemek biçiminde ifade edilebilir. Bu mücadeleler için de “Ey Amerika”, “Ey Avrupa!” söylemi de vardır elbette ama, asıl olan emperyalizmin müdahalelerine, dünyanın kriz bölgelerine yerleşmesini önleyecek politikalar geliştirerek, halkların antiemperyalist mücadelesini desteklemektir.

EMPERYALİZMİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIYAN BİR ANTİEMPERYALİSTLİK!

Peki Erdoğan-AKP hükümetlerinin dış politikası böyle midir; yoksa bir yandan “Eyy Amerika, Eyy Avrupa” diyerek, emperyalist ülkelerin liderlerine meydan okuyor görünürken, izlediği politikalarla emperyalistlerin değirmenine su mu taşımaktadır? Bu sorunun yanıtı için Erdoğan-AKP yönetimin dış politikasına ve bu politikanın bölgedeki uygulamalarına kısaca da olsa bakalım:

1-) Arap isyanlarında bölgeye emperyalist müdahale desteklenmiştir: Arap isyanları başladığında Erdoğan Hükümeti, Libya’ya müdahale eden Fransa ve müttefiklerine açıkça hava desteği de vererek müdahaleyi desteklemiştir. Mısır’da ise, Müslüman Kardeşlerin Mısır devrimci güçlerini bölmesine, Mısır halkının deyimiyle “İhvan'ın devrimi çalması”na destek vererek, Sisi darbesinin zemininin oluşturulmasına dayanak sağlamıştır. Böylece Mısır’a ABD’nin yerleşmesinin, bölgede etkisini artırmasının önü açılmıştır. Darbe sonrasında Mısır’la ilişkilerin kesilmesi, Sisi Hükümeti’ne darbecilik suçlaması,...biçimindeki çıkışlarda da Müslüman Kardeşler savunuculuğu aşılamamıştır. Ama AKP, asıl hizmeti ABD’nin bölgeye yerleşmesine yapmıştır.   

2-) Mezhepçilik temelli cihadizm desteklenerek ABD ve Rusya’nın bölgeye yerleşmesine hizmet edilmiştir: Suriye ve Irak’ta Türkiye’nin asıl olarak Sünni çoğunluğun savunulması merkezinde ve cihadist grupların desteklenmesiyle başlayan Ortadoğu politikası, IŞİD’in Suriye ve Irak topraklarında önemli bir genişlikte toprak ele geçirmesiyle iki ülkede de iç savaşta taraf olmasıyla gelişmiştir. 2011’den sonra Irak’ı apar topar terk etmek zorunda kalan ABD; IŞİD’in ve cihadist grupların ortaya çıkmasından sonra yeniden bölgeye dönmüştür. IŞİD ve cihadist terör karşısında bölge halkları ABD’nin bölgeye girmesine tepki göstermemiş, tersine olumlu bulmuştur. Bu politika Suriye’ye Rusya’nın yerleşmesini pekiştirmiş, yeni üsler kurulmasının yolunu açmıştır.    

3-) Kürtlerin kaderini tayin hakkı terörizm olarak ilan edilerek, Kürtler ABD’nin yanına itilmiştir: Türkiye’nin Suriye politikasının Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkına müdahale ederek, seçtiği kişileri ve örgütleri terörist ilan etmesi, Kürt güçlerini ABD’nin yanına itmiş; Kürtlerin egemen olduğu bölgelerde ABD üsler kurmuştur. Yine IKBY de Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin baskı ve tehditleri karşısında ABD’ye ve İsrail’e yakınlaşmaya zorlanmaktadır. Dolayısıyla Esad rejimi Türkiye’nin (Suudi  Arabistan ve Katar’la birlikte) tehditleri ve IŞİD saldırılarını püskürtmek, Sünni cihadist terörist örgütlerle baş edebilmek için Rusya emperyalizmiyle daha da yakınlaşmak, Rusya’ya yeni üsler kurmasına izin vermek ve yeni bağımlılık anlaşmaları yapmak zorunda kalmıştır. Yani Türkiye Suriye ve Irak politikasıyla hem Rusya’nın hem de ABD’nin bölge ülkelerine yerleşmesi ve yeni üsler kurmalarına meşruiyet sağlayıp fırsat vermiştir. Emperyalistlere bundan iyi hizmet olur mu?

4-) Hamas desteklenerek, İsrail’e en önemli destek verilmiştir: Geçmiş yarım yüz yıl boyunca, laik ve demokratik bir ülke kurmak için mücadele eden Filistinlilerin, Hamas tarafından Gazze merkezli olarak bölünmesi, Gazze üstünden İsrail’e cihat açılması, Filistinlilerin mücadelesinin dünya  demokratik kamuoyundaki desteğini kırdı; İsrail’e desteği artırdı. Burada Erdoğan-AKP Hükümeti, Hamas’ı (Müslüman Kardeş) destekleyerek Filistin’in bölünmüşlüğünün sürmesine dayanak oldu.

“One Minute” kavgası sürerken İsrail’le Türkiye’nin eskisinden bile fazla bir ticaret hacmine ulaşmasıyla da birleştiğinde Erdoğan yönetiminin İsrail ve siyonizm düşmanlığı, İsrail’in işini hem Filistin mücadelesini bölerek sahada kolaylaştırırken uluslararası alanda da İsrail’in desteğini artırmıştır. Tabii burada İsrail’in adının geçtiği her yere ABD emperyalizmi koymak yanlış olmaz.

5-) Silahlanma kışkırtılarak, silah ve enerji tekellerinin ekmeğine yağ sürülmektedir: Türkiye, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, İran...gibi gerici yönetimlerin bölge halklarının kendi kaderlerini tayin hakkını tanımaması, mezhep savaşını kışkırtması, bölgedeki silahlanmayı olağanüstü artırmış, bu da emperyalistlerin bölgeye olağanüstü ölçülere varan silah satışlarını getirmiştir. Geçtiğimiz Mayıs ayında sadece Suudi Arabistan ABD ile 110 milyar dolarlık silah satışı anlaşması yapmıştır. Türkiye’nin bir yandan “yayılmacı” heveslerini yüksek sesle açıklaması öte yandan bölgedeki mezhep çatışmalarına katılma hevesi ve Kürtlere yönelik askeri operasyonlara varan açık tehditler, bölgedeki ülkelere müdahale etme tutumu, bölgedeki silahlanmayı kışkırtıcı bir rol oynamaktadır. Bu da herhalde silah tekellerine, emperyalist ülkelerin ekonomilerine çok önemli bir destektir. Ticaret böyle yüksek kârlar getiriyorsa, Emperyalistlere her gün, ”Ey ...!” diye bağırmanın, hatta sövüp saymanın onlar için hiçbir sakıncası yoktur!

6-) “Tek parti tek adam rejimi” girişimleri, Türkiye halklarının nezdinde batı emperyalizmini şirinleştirdi: “Tek parti tek adam rejimi” girişimleri ve bu amaçla bağlantılı olarak, Türkiye’nin “milli ve yerli” normlar etrafında  batı demokrasisinin normlarına, dolayısıyla Türkiye’nin “modernleşme ve demokratikleşme” birikimine savaş açılması, batılı emperyalistlerin Erdoğan-AKP yönetimine yönelik eleştirileri ve tepkilerini Türkiye’nin halkları gözünde “meşru” hale getirmiştir. Dolayısıyla Erdoğan-AKP yönetiminin, Türkiye’yi ”Türk usulü başkanlık sistemine” sürükleme hamleleri, gerçek antiemperyalist mücadeleyi zayıflatan bir rol oynamıştır.

EMPERYALİZME KARŞI MÜCADELE BÖLGEDE BARIŞ KURULARAK SAĞLANABİLİR

Bölgede son yıllardaki gelişmeler, az çok barış ve halkların kardeşliği isteyen herkese, her çevreye açıkça göstermiştir ki, daha çok silahlanarak, daha çok savaşarak bölgede ne barış sağlanabilir ve ne de emperyalistlerin bölgeye müdahaleleri önlenebilir.

Tersine bölgenin sorunlarının çözülmesinin ön şartı haline gelen barış ancak;
-Halkların kaderlerini tayin etmesine tam saygı gösterilerek,
-Ülkelere rejim dayatmaktan vazgeçilerek,
-Etnik ve mezhep çatışmalarının temeli olan eşitsizlikler ve ayrımcılığa karşı mücadele ederek,
-Emperyalistlerin müdahale alanını daraltarak,
-Bölgedeki emperyalizme karşı bağımsızlık mücadeleleri desteklenerek,  
-Silahlanmaya yapılan harcamaların, eğitime, sağlığa, halkların refah düzeyini artırıcı alanlara yönelterek,
-Demokrasi ve özgürlüklerin yaygınlaşması, cihadizme, Ortaçağ değerlerine karşı, din ve mezhep çatışmalarına son verecek bir kültürel dönüşüme girişerek,... yapılabilir.

Aksi halde Erdoğan’ın yaptığı gibi, pratikte emperyalistlerin bölgeye müdahalelerine çanak tutan politikaları hayata geçirirken öte yandan “Eyy Amerika”, “Eyy Avrupa”, “Eyy Merkel”,... diyerek yapılan antiemperyalizm sadece laftadır, “sözde antiemperyalizm”dir. Ve bu tutum, antiemperyalist mücadeleyi güçlendirmekten çok, halkı emperyalistlerin bölgeye müdahalelerine alan açan politikalara yedeklemenin tutumu olarak biçimlenmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...