15 Ekim 2017 00:55

Yerli ve milli geçmişimize dönmek

Yerli ve milli  geçmişimize dönmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Son iki yüz yıldır, özellikle cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşayamadıklarınızı, biz sizlere bugün, yarının ileri teknolojisinin ürünlerinden yararlandırarak yaşatıyoruz, yaşayacağız”.

Tartışma ortamları yaratılarak açıklığa kavuşturulmaktan çok, yandaş koroların tek sesli ve yönlü seslendirmeleriyle söylenegelerek  ezberlettirilen,  ezberlendiği için ne olduğu anlaşılmayan, ne olduğunun anlaşılmaması umursanmaksızın sadece ezberlenip tekrarlanması istenen  ‘Yeni Türkiye’ tasarımının siyasi ifadesi böyle özetlenebilir sanıyorum.

Bana/bize (sana/size)deniyor ki, ‘İki yüz bilemedik iki yüz elli yıl önce her şey kendi adabımıza, inancımıza, örfümüze ve adetlerimize uygundu; tek belirlemeyle her şey ‘yerli ve milli’ idi. Milli sözcüğü belli bir etnik kökene aidiyeti değil, siyasi sınırlar içinde tebaayı oluşturan cemaat fikriyatının güncellenmiş halini ifade ediyor elbette. Cumhuriyet döneminde, kendi yerli ve milli kültürümüzü günlük yaşamımızda sürdürebilmemiz engellendi, dünümüz unutturuldu, yaşadığımız an yarının teknoloji ürünlerinden yararlanabilme olanağı bulamadan askeri bando mızıka  eşliğinde kimliksizliğin, daha doğrusu kendimize yabancı Batı kültürü istilasının yolunu döşedi. Senin/sizin (benim/bizim) gibi aydınlar Batı kültürünün yüzeyselliğinde kendi özümüzün ‘yerli ve milli’ hasletlerine yabancılaştınız. 

Şimdi kendi köklerimize dönüyor(muş)uz…

Bir bakan ‘Bundan böyle şehitlerimizi kimsenin anlamadığı Chopin’in Cenaze Marşı yerine Itri’nin müziği eşliğinde ‘Allah-u Ekber’ diyebilerek uğurlayacağız’ diyor. Itri ile örneğin Bach’ı değil de Chopin’i karşılaştırabilmek için Yeni Türkiye aydını olabilmek yani hem Batı müziğini hem kendi öz müziğimizi bilmemek gerekiyor. Eski Türkiye’de yetişmiş ben Yeni Türkiye tasarımının tanıtım bakanına göre utanması gerek aydın halimle, çocukluğumda radyoda Chopin, Beethoven, Mozart, Strauss,  vb. yanı sıra Itri, Tamburi İsak, İsmail Dede Efendi, Hacı Sadullah Ağa, Serkis Efendi, Sebuh Ağa, Tamburi İzak, Tamburi Cemil vb.  gibi bestecilerin eserlerini dinleyerek; gittiğim okullarda tanıştırıldığım Batı’nın ve Doğu’nun yazarlarının eserlerini okuyarak; ergenliğimde caz müziği yanı sıra Münir Nurettin Selçuk, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla, Zeki Müren, Hamiyet Yüceses, Perihan/Neriman Altındağ, Ahmet Özhan vb. seslendirmelerinde güftelerle besteler arasındaki uyumun duygularını yaşayarak; yaşım ilerledikçe operalara, klasik Türk müziği konserlerine giderek, Kürt, Azeri, Ermeni, Rum müziğine aşina olmaya başlayarak, değişik ülkelerin özgün müziklerini anlamaya çalışarak, Kronos Kuartet, Philip Glass, John Adams dinleyerek, Marlene Dietrich ardından Leonard Cohen sonrasında LéoFerré, bir kahve derken belki de Emel Sayın, niye olmasın Ajda Pekkan ya da Sezen Aksu, Ciwan Haco, Şivan Perver, Aynur     ile müzik dağarcığımı çeşitlendiredurdum. Ama bakanı son yıllarda gittiğim, ne Batı müziği ne Türk müziği konserlerinde gördüm. 

Bakan Yeni Türkiye tasarımında şehitlerin, örneğin İdlib’de savaşırken ölecek gençlerin cenaze törenlerinde Itri’nin eşiğinde Allah-u Ekber seslerinin göğü inleteceği müjdesi veriyor. 

Ölüm onun için yerli ve milli törende Itri’nin müziğiyle ödüllendirilecek mertebe olmuş. 

Aynı bakan müftülere evlendirme memurluğu yetkisinin verilmesini de yerli ve milli geleneklere kararlı adım olarak değerlendiriyor. Bizler, Batı düşüncesinin kültür fikriyatında yetişmiş olanlar, bunun ne anlama geldiğini bilemeyecek kadar özümüze yabancılaşmışmışız!

Onun bilmediğini ben ona öğreteyim: İslam’da eşleri kimse evlendirmez; çünkü kadın ve erkek evlenme iradelerini birbirlerine muteber bir tanık (örneğin imam) önünde açıklayarak evlenirler. Onları kimse ‘evlendirmez’. Katolik dininde din adamı (papaz diyor bizimkiler) kadınla erkeği ‘Allah adına, onu temsilen’ evlendirirler. Bu İslam dininin esaslarına aykırıdır. Yani Papazın işlevi müftüye yüklenemez, yüklenirse de ‘yerli ve milli’ olmaz.

Yeni Türkiye tasarımcılarına bir hatırlatma : Son birkaç yılda yapılanlarla, özellikle eğitim alanında öngörülen değişikliklerle, kendilerine ezberletilen bir veriyi ezberletildiği şekliyle ve ezberletilen biçimde uygulamasını öğrenen ama veriyi sorgulayamayan, tartışmayan; veriye kendisini ulaştıracak biçimde düşünmesini öğrenemeyen; veriyi tartışanları, karşı veri üretebilenleri cezalandıran, tasfiye ya da yok eden kuşakları özlüyorsunuz. Bu kuşakları yarının havaalanı, köprü, AVM, akıllı yuvalar barındıran rezidans, baraj, enerji, sağlık, ulaşım, duble, triple, kuadrüple yollar, savaş teknolojisiyle iç içe bugün yaşatma tasarımınız, dikkat edilsin, uzmanlığı uzman sunucularca onaylanan uzmanları tartıştırın, biyolojik olarak kuyrukların yeniden uç gösterebileceği eski kültürel hasletlerimize dönüş yolunu açmasın. 
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...