02 Ekim 2017 01:00

Nerede kalmıştık?

Nerede kalmıştık?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Defalarca darbelerle iktidardan düşürülüp sonra yeniden siyasi hayata dönen Demirel’in meşhur sözlerinden biridir: “Nerede kalmıştık?”

Yaklaşık iki ay süren tutukluluktan sonra -ki bu dönem boyunca içeride ve dışarıda dayanışmalarını eksik etmeyen bütün dostlara teşekkürü bir borç bilirim- geriye dönüp ‘nerede kalmıştık?’ diye baktığımızda aslında siyasi gündemin çok da değişmediğini söyleyebiliriz. Tutuklanmadan önce yazdığım son yazı Mesut Barzani’nin sözlerini başlığa taşıdığım “Madem Bağımsızlık İyi Değil, Sizin İçin Neden İyi?” (24 Temmuz tarihli)yazısıydı. Kürtlerin bağımsızlık referandumu karşısındaki ikiyüzlü tutum ve politikaların eleştirisinin yapıldığı bu yazıda “Irak Kürtlerinin bağımsızlık referandumunun meşru bir hak olduğunu kabul etmeden ne demokrat olunabilir ne de bölge halklarının barış içinde birlikte yaşaması savunulabilir” demiştik. O günden bugüne Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki bağımsızlık referandumu öncesi ve sonrasıyla iki ayı aşkın bir süredir çeşitli yönleriyle tartışıldı, tartışılıyor. 

Bağımsızlık referandumu Türkiye’de olduğu gibi, ilerici-demokrat Arap çevrelerinde de tartışılıyor. Ali Karataş arkadaşımızın hazırladığı ‘Arap Coğrafyasında Geçen Hafta’ sayfasında bugün okuyacağınız Muhammed Nureddin gibi ilerici-demokrat Arap yazarlar, bağımsızlık referandumunu bir hak olarak kabul etmekle birlikte Kürtlerin İsrail ile ilişkilerini eleştiriyorlar. Türkiye’de de hem sol-demokrat çizgide duran ve hem de siyasal İslamcılar içinde benzer görüşlerin sıklıkla dillendirildiği biliniyor. Bu tartışmalarda Kürt sorunu ve Filistin meselesi karşılaştırılıp sonuçlar çıkartılıyor. Bu karşılaştırmalardan herkes kendince sonuçlar çıkartsa da Kürt ve Filistin sorunları karşı karşıya konulacak sorunlar değil. Aksine bu iki sorun aslında birçok rejim ve politik çevrenin ikiyüzlü tutumunu açığa çıkartmak bakımından bir turnusol işlevi görüyor. 

Bilindiği gibi Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra bölgenin (Ortadoğu) emperyalistler arasındaki paylaşımı Kürt ve Filistin sorunlarını bölgenin iki önemli sorunu haline getirmişti. Kürt coğrafyası dörde bölünmüş ve Filistin’in Yahudi yurdu yapılması için adımlar atılmıştı. Kürtler ve Filistinliler, bölgenin iki mazlum halkı olarak yüz yıldır varoluş mücadelelerini sürdürüyorlar.

Gelelim tartışmalara…

Evet, İsrail bağımsız Kürt devletini destekliyor. 

Peki, bu durumda Arap ya da Türk ilerici-demokratlar ne yapmalı?

Bu çevrelerin öncelikle kendi ülke egemenlerinin Kürtleri İsrail’e mecbur eden politikalarının eleştirisini yapmaları gerekmez mi? Bunu yapmak yerine cümleye “Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını tanıyoruz ancak İsrail” diye başlarsanız aslında bu hakkı sadece lafta tanımış olmakla kalmaz aynı zamanda kendi politik görevlerinizi de yerine getirmemiş olursunuz. Çünkü İsrail gibi bölge halklarının başına bela olmuş saldırgan bir rejimi Kürtlerin “dostu” haline getiren Arap, Türk, Fars rejimlerinin Kürtlere karşı düşmanca tutumundan başka bir şey değildir. Başka bir deyişle Arap, Türk, Fars rejimleri Kürtlerin kaderini tayin hakkına saygı duyup Kürtlerle dostane ilişkiler geliştirselerdi acaba İsrail Kürtlerle “dost” olabilir ve Kürtlerle ilişkilerini bu rejimlere karşı kullanma hesabını yapabilir miydi? 

Elbette hayır!

İsrail, Filistin halkının haklı mücadelesini baskı ve terör yöntemleriyle engellemeye çalışıyor ancak Kürtlere “yardım eli” uzatıyor. Çünkü Kürt devleti istemeyen rejimlerin büyük çoğunluğu aynı zamanda İsrail’in de düşmanı ve İsrail bu durumu kendi lehine kullanmaya çalışıyor.

Peki, Türkiye, İran ve Arap rejimleri başka bir şey mi yapıyor?

Filistin halkının mücadelesinin meşru ve haklı olduğunu söylüyor (aslında söylemlerinin aksine çoğu rejimin bu konudaki tutumları da ikiyüzlü ama bu ayrı bir tartışma konusu) ama iş Kürtlere gelince Kürtlerin kendi geleceğini belirlemek için adım atmalarını “kabul edilemez” ilan ediyorlar. Yetmiyor, türlü tehditler eşliğinde savaş tatbikatları yapıp çeşitli yaptırımları devreye sokuyorlar. Çünkü özellikle Türkiye ve İran, Irak Kürtlerinin attığı-atacağı adımların demokratik çözümüne yanaşmadıkları kendi Kürt sorunlarına etkisi olacağı kaygısını taşıyorlar.

Sonuçta Türkiye ve İran’ın Filistin davasını desteklemeleri, nasıl bir Kürdün bu haklı davayı reddetmesini meşru kılmaz ise; İsrail’in tutumu da Kürtlerin haklılığını ortadan kaldırmaz. Ve ilerici-demokratlara, sosyalistlere düşen gerici rejimlerin müdahalelerini mazlum halkların haklı davalarını reddetmenin gerekçesi yapmak değil; aksine Kürt ve Filistin davalarını emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin gölgeleyemeyecekleri açıklıkla savunmalarıdır. Çünkü emperyalistlerin ve gerici güçlerin müdahale politikalarını boşa çıkarmanın ve halklar arasında kalıcı barışı sağlamanın başkaca yolu yoktur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...