02 Ekim 2017 01:00

Sanat ve politika

Sanat ve politika

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ai Weiwei hem sanatçı hem de insan hakları savunucusu kimliği ile tüm dünyada önemli bir yere sahip. Sevgili dostum Eren Keskin ile birlikte bu yılki Uluslar arası Hrant Dink Ödülü’nü paylaştılar. 

Sevgili Eren hayatını bu topraklarda yaşanan hak ihlalleri ile mücadeleye adamış, bizlere her zaman ışık olmuş bir insan. Işığını ne kadar hapsetmeye çalışırlarsa çalışsınlar, o ışık her alana sızmış, tam da ödül heykelciğindeki o çatlağın arasından yolunu bulan gerçekler gibi bizlere ulaşmıştır. Yalnızca devlet değil, kadınlar için verdiği mücadelede eril şiddetin görünür olması için yaptıkları erkek egemenliğini de sarsıcı niteliği ile tüm erklerin saldırısına uğramasına neden olmuştur. Zorlu bir mücadeledir insan hakları mücadelesi. Hak bilinci yerleşmediğinde tek yönlülüğe doğru da kolayca savrulabilir toplumlarda. Kimi ihlalleri meşrulaştıran, idamı geri çağıran mekanizmalar bile devreye girebilir. Bu savrulmaların karşısında dimdik duran kişiliği ile nasıl da hak edilmiş bir ödül oldu bu sevgili dostum için. 

Ai Weiwei de sanatçı kimliğinin ötesinde çok bedeller ödemiş bir insan hakları savunucusu. Epeydir hiç kendime yakıştıramadığım biçimde ilgi alanlarımı boşladığımı, edebiyat okumaları dışındaki sanat dalları ile ilgili izleme düzeyinde de olsa tüm zamanımı işle doldurduğumu burada utanarak itiraf ediyorum öncelikle. O yüzden kendisini ancak Aylan Kurdi’nin ölümüne tanık olduğumuz ve savaşın acısını suratımıza olanca sertliği ile çarpan fotoğrafın “sahnelenmesi” ile tanıdım. Bu işi nedeniyle aldığı eleştirileri okumuş, sonra da maalesef kendisini aklımdan çıkarmıştım. Hem ödül, hem de Sabancı Müzesindeki sergisinden de haberdar olunca, yurtdışından gelen bir dostumla birlikte aylardır ilk defa boş olan bu hafta sonunu kullanıp sergiyi gezdik. 

Çok etkilendiğimi söylemem gerek, geleneksel Çin kültür ve sanatını bu denli yoğun aktarım içeren bir biçime dönüştürmesi ve bunu sömürünün, savaşların ve hak ihlallerinin görünürlüğünü sağlayacak biçimde kullanması nedeniyle. Gene de tüm sergi alanı boyunca, her işte aklımın bir köşesinde Aylan Kurdi “sahnelemesi” oldu. Odyssey’de savaş sahnelerinin tarihten güncelliğe iç içe geçmişliği, gözaltı video enstalasyonundaki sahneleniş biçimi uzaktan uzağa bende ihlallerin meşrulaştırılmasına dair kekremsi bir tat hissettirdi.

Özellikle de Aylan Kurdi’nin ailesinin onun gülen gözleriyle hatırlanması isteğinin ardından, hele ki Avustralya Yüksek Mahkemesi’nin mültecileri sınırdışı etme hakkını onaylaması ve bir çocuğun bu süreçte tecavüzü ile sonuçlanan olaylar dizisinin yaşandığı dönemde Ai Weiwei’in Victoria Ulusal Galerisi’nde sergi açabildiği de düşünüldüğünde, sanat ve politikanın izdüşümü nedir diye sormadan edemedim kendime… İnsan hakları mücadelesinin çok ince bir çizgide seyrettiği muhakkak. Sanırım hep sormamız gerek, kim için, hangi yöntemlerle ve nasıl bir mücadele yürüttüğümüzü. İnsana rağmen olmasın diye…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...