29 Eylül 2017 00:15

Savaş ve yağma siyasetinin ilk ekonomik faturası halka çıktı!

Savaş ve yağma siyasetinin ilk ekonomik faturası halka çıktı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükümet, önümüzdeki üç yılı, 2018-2020 yıllarını kapsayacak üç yıllık orta vadeli program (OVP) hedeflerini açıkladı. 

Ve bu açıklama beklendiği gibi, yeni zam ve vergilerin “müjdesi” olarak açıklandı!

Programın hedeflerine bakıldığında; üç yıl arka arkaya yüzde 5.5 büyüme, işsizlik oranının yüzde 10’un üstünde kalmaya devam etmesi ve (Bugüne kadar hiç tutturulamayan ve yüzde 50’den az sapmanın olmadığı) enflasyon hedefleri dikkate alındığında, Hükümetin gelecek üç yılda da ülkeyi yoksuldan alıp zengine verme olarak özetlenecek ekonomik programının ağırlaştırılarak devam edeceğini gösteriyor.

Nitekim önceki gün, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın “savunma harcamalarının artması”nı gerekçe göstererek, OVP’nin ilk adımı olarak ilan ettiği yeni zamlar ve vergiler, savaş ve yağma politikasının halka ilk faturası oldu! Ama, OVP’nin arkasındaki zihniyet dikkate alındığında, bu vergi ve zamların daha başlangıç olduğunu söylemek yanlış olmaz.

ZAMLAR, İZLENEN İÇ VE DIŞ POLİTİKANIN SONUCUDUR

Masa başı tartışmalarında hep, ekonominin siyasete yön verdiği söylenir ama bu gerçeğin sadece bir boyutudur. Çünkü, son tahlilde ekonomi siyaseti belirlese de pratikte çoğu zaman siyaset, üstünde oluşturduğu baskıyla ekonomiyi yönlendirir. 

Bugün siyasetin bu ölçüde öne çıktığı, “tek adam”ın ağzından çıkanın, diğer alanlar gibi ekonomide de “yasa” sayıldığı bir dönemde hükümetin izlediği iç ve dış politikanın ekonomiyi de yönlendirdiğini söylemek yanlış olmaz.

Dolayısıyla önceki gün açıklanan zam ve vergi dalgasının, sermayenin iktisatçılarının bu zam ve vergileri, bir kaçınılmazlık,  “ekonominin bir gereği(!)” olarak göstermesi gerçeği açıklamak için yetemez.

Tersine bu zamları, “ekonominin bir gereği” haline getiren şey son yıllarda izlenen;

-Suriye ve Irak topraklarına asker göndermeye varan savaş politikaları, silah, mühimmat ve diğer askeri harekat masraflarının olağanüstü artırılması,

-“Terörle mücadele” adı altında maaşlı asker ve korucu istihdamının genişletilmesi,

-Komşular başta olmak üzere, selam alınıp verilen her ülkeyle girilen kavgalı dış politikanın ekonomiye getirdiği büyük yük, 

-“Şan olsun”diye yapılan “Deli Dumrul projeleri”ne verilen Hazine garantisi dolayısıyla her yıl milyarlarca liranın Hazineden yandaş büyük inşaat firmalarına ödenmesi,

-“Örtülü Ödenek” harcamalarının geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak ölçüde artmış olması... gibi tamamen siyasi amaçla, Erdoğan ve AKP’nin, arkasındaki egemenlerin siyasi amaçlarının ihtiyacına uygun olarak yapılan harcamalardır.

ZAM VE VERGİLERE KARŞI ÇIKMANIN TEK YOLU MÜCADELE

Yani “Fırat Kalkanı” yapılıyor diye taşkınlığa varan destek verenler, “kan, bayrak, şehitlik, gazilik” hamasetini şuursuz haykırışlarla alkışlayanlar; Suriye ile savaş, Rusya ile çatışma, Irak’a asker gönderme, AB ile “normlar mücadelesi” dendiğinde “milli dava”, “beka meselesi”, “Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır”,...diye yollara düşenler bilmelidirler ki; bu zamlar ve vergiler, sayelerinde konmaktadır. Eğer bu destek olmasaydı Hükümetin zamlarla vergilerle vatandaşın karşısına çıkması böyle kolay olmayacaktı. 

Dolayısıyla, “Vergi ve zamlara karşı mücadele”, zamlara dayanak yapılan iç ve dış politikaya, savaş politikalarına, ülkenin servetlerinin bir avuç yandaş sermaye sahibine peşkeş çekilmesine, Hazinenin en büyük sermaye gruplarına yağmalatılmasına karşı mücadele ile birleştiği ölçüde anlamlı olacaktır.  

BÖYLE BÜYÜME DÜŞMAN BAŞINA!

Demek ki, siyaset ayrı ekonomi ayrı değilmiş. Çünkü sermaye partileri ve onların siyasetleri; dönüp dolaşıp vatandaşın cebinden alıp zenginlere aktaran “emme basma tulumba”ya enerji sağlamak gibi bir yükümlülüğü yerine getirmek için vardır. Önceki gün açıklanan OVP, önümüzdeki yıllarda da bu “tulumbayı” daha hızlı çalıştıracak önlemleri dünya alemin önüne konmuştur. 

Sermayenin ekonomicileri; bu vergileri ve zamları, bir yandan izlenen dış politika ve ona bağlanan savaş politikalarının gereği harcamalara bağlarken işin bir boyutunu da yüzde 5.5 gibi “Büyük bir büyümenin finansmanı” olarak açıklıyorlar. 

Sermaye iktisatçıları da vergi zamlarını; “savaş politikaları” ve bu politikaların gerektirdiği askeri harcamalar artık gizlenemeyecek kadar açık olduğu için açıkça kabul ediyorlar. Ama bir ekleme de yapıyorlar: Bu zam ve vergiler, “Yüksek büyümenin finansmanı için gerekli” diyorlar. 

Çünkü “normal” bir ülkede ekonominin büyümesi demek; ülkenin gelirlerinin artması, dolayısıyla kişi başı gelirin yükselmesi, her vatandaşın refah düzeyinin az çok artması demektir. Başka bir söyleyişle ülke bütçesinin, harcamaların karşılanması için toplanan vergilerin ve zamların azalması demektir. Ama her ne hikmetse şimdi iktidarın borazanı iktisatçılar; zam ve vergilerin artırılmasını, ülkedeki “yüksek büyümenin desteklenmesi”nin zorunlu gereği olarak sunuyorlar. 

YENİ VERGİ VE ZAMLARA HAYIR DEMEK YETER Mİ?

Bu da şu demektir: Ya ekonomi gerçekte büyümüyor, “hormonlu rakamlar”la, “muhasebe oyunları”yla ülkeyi büyümüş göstererek, iktidardakilere siyasi rant sağlanıyor; ya da ülkenin büyümesinin getirdiği “artı” zenginlerin cebine konurken, bununla da yetinilmiyor, işçilerin, emekçilerin birikimlerinin son kuruşları bile zenginlerin cebine aktarılıyor! 

Ekonominin gerçek rakamları, her iki mekanizmanın birden çalıştığını gösteriyor: Hem ülke ne kadar büyüyorsa, bu büyümenin yarattığı “artı” egemen sınıfın (zenginlerin) cebine konuyor; hem de işçilerin, emekçilerin yoksulların cebinde ne varsa o da zenginlerin cebine aktarılıyor. Yani kurulu sistem, bir “emme basma tulumba”nın hem koluna basılırken hem de kaldırılırken suyu aynı istikamette basması gibi, ülke büyürken de küçülürken de elde edilen her “artı”yı, şu ya da bu yolla (vergiler ve zamlar dahil) elde edilen gelirleri zenginlerin ceplerine doğru itmektedir.  

Hükümet de bu emme basma tulumbanın hızlı ve arızasız çalışması için görevlidir. Siyaset de, bu siyasetin domine ettiği ekonomik önlemler de bu mekanizmanın çalışması için dizayn ediliyor.

Zamlar ve vergilere karşı mücadele edilirken, asıl olarak bu sistemin teşhiri ve bu “emme basma tulumba” gibi çalışan sistemin gelirleri “Basma yönünü değiştirme” mücadelesiyle birleştiği ölçüde anlamlı olacaktır.

Aksi halde sadece “şikayet etmek”, sadece bu politikaların mimarlarının ve bu politikadan nemalanan egemenlerin işine yarar. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...