18 Eylül 2017 05:46

Huzur

Huzur

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Nasıl kolay olabilirdi hayat, huzurlu ve üretken. Basit ve insanca bazı gereksinimlerin zorlanmadan karşılanabildiği koşullarda yaşasaydık eğer. Geçen haftayı tam da böyle, biraz Türkiye’deki gündeliğin dışında, kendi halinde tümüyle adli tıp alanındaki yeni gelişmelere, araştırmalara odaklı bir toplantıda Düsseldorf Heinrich Heine Üniversitesi’nin binalarında geçirdim. 200’ün üzerinde poster bildiri, 100’ün üzerinde sözlü bildiri ile oturum açılışlarında yapılan benim de aralarında olduğum davetli konuşmacıların sunumları sayesinde inanılmaz zenginleştim.

Yeşillikler içinde tek ya da az katlı binalarla bezeli Eller semtinde tuttuğum daireden çıkıp da, her gün sabah üzerinden geçtiğim derelerdeki ördeklerle selamlaşarak, köpeklerini gezdiren insanlarla selamlaşıp bir iki söz değiş tokuş ederek orman içinden geçen otobüsle 15 dakikada üniversiteye vardım. Ağaçların ve olağanüstü akılcı yerleştirilmiş bölümlerin arasından geçip bazen her binanın alt katındaki kahvelerden bir kahve ya da çay alıp yürüyerek kuş sesleriyle arı vızıltıları içinde toplantı binasına ulaşmanın keyfiyle ruhumu onardım.

ISALM (International Symposium of Advances in Legal Medicine- Adli Tıpta Gelişmeler Uluslar arası Sempozyumu) Almanya, Japonya işbirliği ile başlamış, daha sonra özellikle diğer Avrupa ülkelerini de katarak genişlemiş bir toplantılar dizisi. Üç yılda bir yapılıyor ve bir sonraki toplantı 2020’de Japonya’da. Eminim bu toplantıdan ayrılan araştırmacılar şimdiden yeni araştırmaların peşine düşmüşlerdir. Yaş araştırmaları ve ölüm sonrası değişimler üzerine çok ufuk açıcı araştırmalar vardı ve hak ihlalleri üzerine yoğunlaşma dışında zaman bulabildikçe en çok ilgilendiğim iki başlık benim içimde de yeni araştırma kıpırtıları yarattı. Benim sunumum “Mültecilerde işkence bulgularının İstanbul Protokolü kılavuzluğunda araştırılması” başlığını taşıyordu ve aslında sunulan araştırmalar arasında önemli bir yer tutan yaş araştırmaları ile de ilişkiliydi. Son dönemde polikliniğimize yönlendirilen değişik ülkelerden çocuklarda yaş araştırılması istenirken, muayene sırasında birçoğunda işkence bulguları ile karşılaştığımız için, özellikle Avrupa ülkelerinde çalışan meslektaşlarım için de farkında olmaları gereken sorun alanlarından biri olarak vurgulanması gerekiyordu. Yaş araştırmaları ile ilgili sunumlar çok kapsamlı ve önemli bir kısmı kimliksiz ülkesinden kaçan ve farklı coğrafyalardan gelen çocuklar ile ilgili olsa da, hiçbirinde bu çocukların zorla yerinden edildiği ülkelerinde ya da geçtiği, geçici olarak kaldığı ülkelerde işkence görmüş olabileceğine dair bir veri içermiyordu. Oysa zorla yerinden edilme, ailesini yitirmiş olma ve gördükleri işkencelerin bu çocukların bedensel ve ruhsal gelişimini etkileyebileceği göz önünde bulundurulmalıydı.

Yaptığımız araştırmaların, çalışma konularımızın ve farkındalıklarımızın bulunduğumuz coğrafyalarla ne denli ilişkili olduğunu düşündüm sonra. Ağaçların arasından kuş cıvıltıları arasında yürüyüp gelinen bir çalışma ortamında bu sorunları araştırmayı unutabilir miydik, dedim kendime. Akşamları şehri dolaşıp da meydanlarda, eve dönüş için tren beklerken karşılaştığım çocuklar düştü aklıma sonra. Dilenen kara gözlü çocukların o güzelim gözleri işledi bu beş gün boyunca içime. Onlarla göz teması kurmadan omuz silkip geçen huzurlu yurttaşlardan biri olmayı da sindiremeyeceğim gibi yaşadığım topraklardaki acıları da sindiremiyorum zaten.

Üç beş gün alanımdaki yeniliklerin ve ördeklerin öptüğü derelerin huzuru ile onarılsam da, mezar yeri çok görülen insanlarımızın, işi için bedenini ortaya koyan gençlerimizin yanıdır yerim. Yapacağım çalışmalarda onların yeri olmayacaksa, insanlık için daha iyi bir yaşam kurmayacaksa araştırmalarım, kara gözlü güzelim çocukların dolaştığı sokaklarda da huzur yok, bilirim.

Bu üç beş günlük uzaklaşmanın en ağır bedeli büyük bir sevinci paylaşamamak oldu. Canım dostum, bu toprakların en büyük şanslarından birisi, Eren Keskin’in Hrant Dink ödülünü alışına yanı başında tanıklık etmeyi ne çok isterdim. Nasıl hak edilmiş bir ödül, kutluyorum yılmaz hak savunucusu sevgili dostumu. İyi ki yaşamımıza değiyorsun sevgili Eren Keskin.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa