18 Eylül 2017 01:50

'Cihadist-dindar nesiller yetiştirme' programına karşı mücadele yılı

'Cihadist-dindar nesiller yetiştirme' programına karşı mücadele yılı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2017-2018 eğitim yılı bugün başlıyor.

Evet, bu yıl da eğitim; fiziki yeterliliği olmayan okullar, ataması yapılmayan öğretmenler, sürgünler, öğretmensiz okullar, taşımalı öğretimin büyüyen soruları ve servis skandalları, TEOG sorunu, imam hatipleri yaygınlaştırma girişimleri, müfredatın değiştirilmesi, kadrolaşmanın getirdiği sorunlar, velileri yoran kayıt parası, okul aidatları,... gibi çok ciddi sorunlarla başlıyor.

Ama eğer; geçen yıl, ondan önceki yıl, daha önceki yıllarda da yaşanan bu sorunları sayarsak, “Bu yıl da eğitim bu sorulara başlıyor” dersek, gerçeğin sadece çok küçük bir bölümünü ifade etmiş oluruz.

Çünkü geçtiğimiz yıllar içinde başlayan girişimlerden farklı olarak bu yıl; Milli Eğitimdeki kadrolaşma, eğitimcilerin açığa alınması, sürgünler, laik, demokratik bilimsel, anadilinde eğitimi savunan eğitimcilerin meslekten ihraç edilmesine paralel olarak yapılan “müfredat” değişikliği ile eğitim alanındaki ileri değerlere saldırı, laik ve bilimsel eğitime dayanak olan tüm kazanımların tasfiyesine dönüşmüştür.

‘MESLEKSİZ’, ‘CİHADİST’, ‘BOŞTA GEZER’ BİR NESİL

Bu son müfredatla; -AKP’nin yıllardır hayalini kurduğu- Evrim Kuramı müfredattan tümden çıkarılırken (Ki bu bilimin müfredattan kovulması anlamına gelmektedir), “cihad”ın müfredatın en merkezi değeri olarak benimsendiği, “Cihad bilmeyen öğrenciye matematik öğretmenin yararı yoktur” diyen zihniyetin eğitimin her kademesinde egemen hale getirildiği bir “Milli Eğitim müfredatı” yürürlüğe sokulmuştur.

İmam hatiplerin yaygınlaştırma girişimlerinin, nüfusu 10 binden az ilçelerde imam hatipler dışında lise dengi okul açılmasının yasaklanması, en yoksul halk kesimlerinden gençlerin önüne imam hatipte okumanın tek seçenek olarak dayatılması aşamasına gelindiğini göstermektedir.

Çünkü bundan sonra; az çok hali vakti yerinde olanlar çocuklarını, müfredatta daha esnek olabilecek özel okullara gönderirken, zenginler ise “veliahtlarını” yurt dışında okutmayı tercih edeceklerdir. Nitekim son birkaç yılın verileri bunu açıkça göstermektedir. Çocukların özel okullarda okutma imkanına sahip olamayan işçiler, emekçiler, yoksul halk kesimleri ise çocuklarını imam hatiplere ve imam hatipleştirilen devlet okullarına göndermek zorunda bırakılacaklardır.

Ve bu okullardan çıkan öğrenciler; bilimsel eğitimden edinecekleri sorgulayan, tartışan bir kişilik yerine, biat eden, hayatını kazanmak için bir beceri (meslek) edinmemiş ama cihadist bir bilinçle donatılmış olarak liseyi ya da imam hatibi bitirecektir. Ama üniversiteye girme şansı da olmayan (Son LSY’de imam hatip mezunlarının sadece yüzde 20’si üniversiteye girdi) elinde bir diploması olan ama “mesleksiz” bir “boşta gezer”, “cihadist” olarak bu gençlere, AKP’nin eteğine tutunarak, onun sunacağı imkanlar çerçevesinde ve onun bir militanı olarak hayatlarını sürdürmek tek seçenek olarak sunulmaktadır. Bu da yeni müfredatın; “tek parti tek adam rejimi”nin üstünde yükseltileceği “muhafazakar toplum” inşasının ana malzemesi olacak, sadece “dindar nesiller yetiştirme” değil, ama “cihadist dindar nesiller yetiştirme” planının adımı olduğunu göstermektedir .

‘İYİ OKULLARA ZENGİN ÇOCUKLARI GİTSİN SİZE İMAM HATİPLER YETER’ DENİYOR!

Eğitimin içine sürüklendiği bu tablo; ortaya çıkan amaçlar ve hedefler açısından bakıldığında eğitim tablosu ne yazık ki çok karanlıktır.

Bilimsel, laik, demokratik eğitim değerlerini arkasından dolanarak, aşındırarak, mevziler edinerek bugüne gelen AKP iktidarı ve arkasındaki karanlık güç odakları; bugün, amaçlarını müfredatta yaptıkları radikal değişikliklerle ve müfredatın arkasındaki zihniyeti açıkça ilan ettikleri yeni bir aşamaya gelmişlerdir. Bu yüzdendir ki bu yIl karşı karışıya olduğumuz eğitimin sorunları ile önceki yıllardaki sorunlar kıyaslanamaz mahiyettedir.

AKP iktidarı  bu adımları atarken, imam hatipler ve öteki alanlardaki dayatmalarında olduğu gibi bir destek bulacağını ummaktadır. Ancak gelinen yerde AKP iktidarı eğitimi; aklı hurafelerle, bilim dışı safsatalarla iyice karıştırılmamış hiç kimsenin kabul etmeyeceği bir mecraya sürüklemiştir. Örneğin bugün, kendisini “muhafazakar” olarak tarif edenler de dahil her vatandaş, çocuklarına refah içinde gelecek sağlayacak, bir meslek edindirecek, dolayısıyla, gençleri bilimsel bilgiyle donatacak bir eğitim kurumunda okumasını ister. İmkanı olsa herkes çocuğunu Galatasaray Lisesi’ne, tanınmış bir koleje ya da Boğaziçi üniversitesinde okutmak ister. Ama AKP iktidarı tersine vatandaşa; “O iyi okulları siz zenginlere bırakın, sizin çocuklarınız cihadist-dindar bir bilinçle donatılacak okullara gitsin; okulu bitirdiğinde de en ucuz iş gücü olsun, o da olmadı benim dış ve iç politikamın ihtiyacına göre, yerine göre “Türklük” yerine göre ‘din’ uğruna cihad etsin; şehit olsun, gazi olsun!” diyor.

Bu nedenlerledir ki AKP’nin yeni “müfredatı” için, “Bugüne kadar hazırlanmış en sınıfsal müfredattır” dersek bir abartı yapmamış oluruz.

AKP’NİN MÜFREDAT SALDIRISI PÜSKÜRTÜLEBİLİR

Bu yüzden de artık eğitim alanındaki mücadele; okulun şusu eksik busu eksik, sınıflar kalabalık, laboratuvarda eksikler için para toplanıp toplanmaması,...üstünden sınırlı bir mücadele ile yetinemez. Çünkü sorun; yeni kuşakların az çok bilimsel ve laik bir eğitim mi alacak yoksa “cihadist-dindar militanlar” olarak mı yetiştirilecek mücadelesidir.

Müfredatın içeriğinin ortaya çıkması ve onun etrafındaki tartışmalar, eğitim alanındaki mücadelede pek çok aktüel sorununun yanı sıra AKP’nin gizli ajandasının da kapağını açmıştır. Böylece AKP iktidarının imam hatipleri yaygınlaştırma ve özel eğitim teşvik programının parası olanların özel okullarda nispeten daha iyi bir eğitim aldığı ama en yoksul halk kesimlerinin gençliğinin ise imam hatipler imam hatipleştirilmiş devlet okulları üstünden cihadist-dindar nesiller yetiştirme stratejisi olduğu da gözler önüne serilmiştir.

Dolayısıyla eğitim alanındaki laik demokratik, bilimsel, anadilinde eğitim talebi düne göre daha da acilleşmiş olarak, bütün halk kesimlerini endişeye sevk edecek bir açıklıkla Türkiye’nin gündemindedir.

Bu da eğitim alanındaki mücadelenin, demokrasi mücadelesi içindeki yerinin daha öne çıkması yanında kapsayıcılığı da son derece artmış bir talebi dönüşmesi anlamına gelmektedir.

Bu yüzden AKP’nin cihadist-dindar nesiller yetiştirme amacına karşı; sadece geleneksel olarak laik eğitimin gücü görülen ilerici eğitimciler, Aleviler, Kemalistler, ilerici demokrat güçlerin de ötesinde çok daha geniş halk kesimlerinin mücadeleye çekilme imkanları son derece genişlemiştir.

Bu yüzden de müfredatın MEB’de kapalı kapılar arkasında hazırlanmış ve ilan edilmiş olması, her şeyin olup bittiği, yapacak bir şeyin kalmadığı anlamına gelmez. Tersine AKP ancak laik, bilimsel eğitimden yana tüm güçler birleşmezse başarılı olabilir.

Bu yüzden 2017-18 Eğitim Yılı bu mücadelenin çok sert geçeceği ve ama başarılı adımlar atılması halinde de son derece önemli kazanımlar elde edilmeye aday bir yıldır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...