17 Eylül 2017 00:15

Gazetecilik ve kahramanlık -2

Gazetecilik ve kahramanlık -2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Daha önce aynı başlıkla bir yazı yazmıştım aynı minvalde olmasa da konu yine geldi gazetecilik ve kahramanlık noktasına dayandı. 11 Eylül’de tam 14 saat süren Cumhuriyet davasına ilişkin izlenimleri, gazetecilerin ve avukatların savunmalarını okumuş ve gazetecilerin ve yöneticilerin yalnızca işlerini yaptıklarını defaatle kanıtlamalarına rağmen halen serbest kalmamış olmalarına şaşırmış ve isyan etmişsinizdir eminim. Bu arada duruşma salonuna (nedense) cep telefonu ve bilgisayar alınmadığı halde bir yandan haber yazıp bir yandan olan biteni anbean duyuran benim de bir parçası olmaktan gurur duyduğum Dışarıdaki Gazeteciler ekibindeki arkadaşlara bir kez daha teşekkür etmek gerek, onlar ve o hengamede duruşma salonunda olan biteni bizlere görsel olarak aktarmaya çalışan Murat Başol, Tarık Tolunay, Halil Yavuz Ertürk ve Zülal’den oluşan çizerler ekibi olmasaydı davayı bu denli net aktaramazdık.

Ben kapıdaki izdiham nedeniyle ancak öğleden sonra girebildim. Dolayısıyla yoğunlukla yargılanan gazetecilerin, yöneticilerin ve avukatlarının savunmalarına canlı tanıklık ettim. Geçen duruşmada olduğu gibi Cumhuriyet savunması yalnızca gazete adına değil gazetecilik adına türlerimizi diken diken edercesine onur vericiydi. Zaten okumuşsunuzdur, bu sefer biraz avukat savunmalarına değinmek istiyorum. Emre İper’in Avukatı Abbas Yalçın hukuk tahsilinin yanı sıra bilişim alanında epey yetkili bir isim artık benim için, her birimizin kafasındaki ByLock nasıl işliyor ve nasıl oluyor da yüklemediğiniz halde ByLock şüphesiyle yargılanabiliyorsunuz sorusunun cevabını çok net biçimde açıkladı, pek umut verici değil tabii durum. Çok kabaca şöyle söyleyebilirim,aynı anda binlerce kullanıcı, aynı IP adresi üzerinden bağlantı kurduğu için cep telefonu, tablet üzerinden kamusal alanda internete bağlanan herkes bir gün ByLock şüphesiyle yargılanabilir, istenirse. Kadri Gürsel’in “irtibat kurduğum iddia edilen ByLock’çuların en sonuncusu beni Cumhuriyet’te çalışmaya başladıktan altı ay önce aramış” diye başladığı savunmasının özeti “ByLockçular mesaj attı diye tutuklu olan tek insan benim”di üstelik mesaj atan 92 kişinin 80’den fazlası serbestken… Onu savunan avukatlardan Köksal Bayraktar öğrenciliğim ve asistanlığım döneminde Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesiydi. Ben alanım gereği kendisinden ders alma şansı bulamadım ancak savunma tarafında olduğu adaletsizlik karşısında sesi titreyen ithamlarının muhatabı olsaydım bir hukukçu olarak yerin dibine girerdim herhalde. Meslektaşları ve öğrencileri kendisini ilk kez böyle gördüklerini söylediler.

Şık İkarus ise onu hapseden Kral Minos kim?*

Fikret İlkiz hem Murat Sabuncu’nun hem de Ahmet Şık’ın savunmasında söz aldı. Sabuncu ve Şık ayrıca savunma yaptılar tabii. İlkiz, Murat Sabuncu’yu Türkiye’de gazeteciliği varoluşundan beri maruz kaldığı baskılar ve Sabuncu’nun tavrı üzerinden savundu ki Sabuncu’nun tavizsiz duruşuna çok yakışan bir savunmaydı ardından Ahmet Şık’ın savunmasına geçti. Ahmet Şık’ı bir avukat olarak bu ülkede savunmak hem çok kolay hem çok zor, kendimi avukatı yerinde hayal ederek söylüyorum. Kolay çünkü çok haklı, işini cezaevinde olsa dahi çok iyi yapıyor. Gülen’in iktidar üzerindeki gücünü gösterdiği için geçmişte bir yıldan fazla cezaevinde kaldı, bugün “FETÖ”ye yardım gerekçesiyle içeride, buna iktidar medyası dahi bahane bulamıyor. Zor çünkü duruşundan asla taviz vermiyor ve savunma yapmak yerine her seferinde çok güçlü gerekçelerle suçluyor. İlkiz, Şık’ı savunurken onun her dönem tutuklanmasını Sisifos efsanesiyle açıkladı, bence ona çok uyan bir benzetmeydi, ne var ki mahkeme başkanı mitolojiye olan ilgisini göstermek suretiyle kendisine güneşin büyüsüne kapılan İkarus örneği ile karşılık verdi. Ve bu hafta hepimiz Yunan mitolojisinin o tatlı büyüsüne kapıldık. Ahmet Şık Sisifos muydu İkarus mu yoksa tanrıların elindeki ateşi çalıp insanlığa armağan eden, bir nevi tanrılara savaş açan bunun bedeli olarak sonsuza kadar ciğerinin kargalar tarafından yenmesine mahkum edilen Prometheus muydu? 

Bütün bu süreçte sergiledikleri duruşa bakınca hepsi gözümüzde gerçekten birer kahraman ancak aralarında tanıdıklarım açısından düşününce hiçbirinin buna katılacağını sanmıyorum. Onlar işlerini olması gerektiği gibi yaptılar ve bu yüzden yargılanıyorlar. Gazeteci kahraman olmaz daha doğrusu iyi gazetecinin kahramanlık gibi bir derdi olmaz. Böyle gazeteciler, onlarla dayanışma içindeki meslektaşları, onları bu denli iyi savunan avukatlar ve sabahın köründe onca yoldan desteğe gelen okuyucular olduğu için mutlu olmalıyız ancak onları kahraman olmaya mecbur eden adaletsizliği unutmadan. 

Ayrıca yargılanan tüm gazeteciler gözümüzde kahraman olmayabilir diğer taraftan. Örneğin yarın çoğunluğu Zaman gazetesinde yazan gazetecilerden oluşan 30 sanıklı bir gazetecilik davası var. İddianamenin hazırlanması için 300 gün, hakim karşısına çıkabilmek içinse tam 419 gün beklediler. Gülten Sarı’nın P24’te yayınlanan haberinde** görüldüğü üzere onlar da çocukları için birer kahraman. Yazdıkları yazılar, çalıştıkları gazetenin yapmış olduğu haberler, atmış oldukları tweetler nedeniyle birkaç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyorlar. Şahin Alpay 73 yaşında ve çok ciddi sağlık sorunları yaşıyor. Geçmiş dönem yazdıkları yazıları, yaptıkları haberleri beğenmemiş olabilirsiniz ancak bu onların da aynı adaletsizlikle karşı karşıya olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ve adaleti sadece görüşlerini desteklediğimiz insanlar için istemek bizi adil yapmıyor. Yaklaşık 25 yıldır Munzur dağlarında doğa fotoğrafları çeken, nesli tükenen Anadolu vaşağını görüntüleyen Gazeteci Kemal Özer tutuklandı cuma günü, o da bir kahraman. Ve cuma itibariyle tutuklu gazeteci/kahraman sayısı 172’ye ulaştı. 

Mitolojideki kahramanların benzerliklerinden en önemlisi kahraman olmak için değil insanlığa faydalı olmak için gösterdikleri cesaret ve ödedikleri bedeller. Mitoloji ilham vericidir ancak ihtiyaç duyduğumuz kahramanı tarif etmekten ziyade kahramanlarının aslında bizler olduğunu, daha önemlisi bu dünyada barışın ve adaletin neden gerekli olduğunu anlatır çağlar boyu…

* Mahkeme başkanı İkarus örneğini verirken kendisini de babacan bir şekilde Daidalos yerine koymamıştır herhalde, öyle olsa dikkatli olmalarını söyleyip Ahmet Şık’ı ve diğer tutuklu gazetecileri salıvermesi icap ederdi. Bu hikayedeki eksik karakter babası bilge Daidalos’la birlikte İkarus’u labirente hapseden Kral Minos, onun da bu tutkusunun sonu iyi bitmiyor bizden söylemesi.

** Gülten Sarı, “Alpay, Bulaç ve Alkan’ın çocukları: Tahliye istiyoruz”, http://p24blog.org/haber-arastirma/2412/alpay—bulac-ve-alkanin-cocuklari—tahliye-istiyoruzuz

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...