17 Eylül 2017 00:15

‘Atma Recep din kardeşiyiz' meselesi (1)

‘Atma Recep din kardeşiyiz' meselesi (1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Kılıçdaroğlu, dört yıl içinde terör sorununu çözemezsem  siyaseti bırakacağım diye bir söz etti. Ehh tabii ki dilin kemiği yok, dolayısıyla fevkalade “demokratik,” çok şükür hayli “laik”,  en önemlisi de A’dan Z’ye kadar “hukuk devleti” olan ülkemizde, “sokaktaki vatandaş” etiketiyle yaşayan “sıradan” yurttaşlarımızın yanı sıra, keza devletimizin en yüce makamlarında oturan, kırmızı plakalı resmi araçlardaki koltukları paylaşan bilumum “siyaset” kurmaylarımızın da, memleketimizin gidişatıyla ilgili düşüncelerini ona buna iftira etmeden, hakaret yağdırmadan, yalan dolanlara bulaşmadan, klasik deyimiyle “çamur at izi kalır” pespayeliğine yeltenmeden açıkça söyleyip, bunu dillendirmeleri, anayasal çerçevede hem bir hak, hem de bizatihi yurttaşlık görevi!

Ancak “Eski köye yeni adet” getirircesine, şimdi de neredeyse kırk yıldan beri ülkemizin gündeminden hiç düşmeyen bu “mesele”nin çözümü için dört yılllık bir ömür biçip, kendince “racon” kesip, bir nevi hodri meydan diyerek ortalarda gezinen Kılıçdaroğlu’nun, bu baptaki iddialarına karşılık, halkımızın dilinde gari pelesenge dönüşmüş, üstelik kim bilir hangi deneyimlerinden imbik imbik süzülüp bir bakıma “fren” babında dillendirdiikleri şu cümleye ne demeli?

“Atma Recep din kardeşiyiz!”

Terörü çözerim; hemi de bunu da eksiksiz gediksiz tamı tamına dört yıl içinde gerçekleştirip kökünü ilelebet kuruturum deyu kendince fetva veren Kılıçdaroğlu, bu güzelim, bu cennet ülkemizide yaşayan kimisi elhamdülillah en hasso safkan Türk; kimileri de “öteki”ler sınıfındaki vatandaşlarımızın hepsine birden bu fikrini destursuz aktarırken, bu idealini ne  denli gerçekleştirir bittabii ki bi-linmez ama, bu hayal, hani gerçekten de “hayal” bile olsa yine de bağrı yanık halkımızın tümünün gönüllerine su serpmenin dışında ayrıca kulaklarında da bir nevi hoş sedaya dönüşmemesi mümkün mü?

Peki... şu bizim diyarlarda, şu bizim dikensiz gül bahçesinden farksız vatan sathında dünden bugüne kadar kimileri tırıs tırıs, kimileri dörtnala at koşuşturan muhterem devletlularımızın, bu hepsi de birbirinden “usta” jokeylerimizin neredeyse tümü, gari çiğneye çiğneye giderek cılkı çıkan vatan, millet, aşkından ha babam dem vurup, böylece yeri göğü sert adımlarla inletirken, diğer yandan da hani amiyane deyimiyle en kıytırık, en entipüften meselelerimizin üstüne sünger çekmeyi acaba becerebildiler mi?

No!

Hatta bu bapta bir gıdım daha da ileri gidip söylemek gerekirse, becermek bir yana, tam aksine seneler senesi giderek içinden çıkılmaz boyutlara doğru belki de farkında olmadan taşıyıp arapsaçına dönüştürürken, bunu, bu becereksizliklerinin yükünü, sorumluluklarını dürüstçe yüklenip, akabinde de “pardon” deyip, dolayısıyla sıcacık koltuklarına sırtlarını dönüp, “istifa” etmeyi akıllarının ucundan acaba neden geçirmediler...

Neyse...laf dönüp dolaşıp neredeyse kırk yıldan beri vatandaş olarak hepimizin huzurunu kaçıran, elemlere boğan bu “mesele”miz,  Kılıçdaroğlu’nun dediği, daha da doğrusu kendince halledebileceğine inandığı kulvarda yürür mü, böyle bir fırsat günün birinde eline geçer mi, bunu şimdiden kestirip atmak kolay değil, ancak şu sıralar hemen her konuda başı sıkışık, gerek yurtta gerekse yurt dışında neredeyse gece gündüz demeden ordan oraya koşuşturup duran devletimizin yüce makamında oturan cumhurumuzun başının, Kııçdaroğlu’ya hitaben söylediği şu “veciz” ifadenin nedenini bir gariban yurttaş olarak gerçekten de anlayamadım:

“Sen kimsin dört yılda terörü bitireceğim diyorsun!”

Anlamadım, üstelik siyaset dünyasının girintili çıkışlı yollarında sarf edilen bu tür laflara aklım hiç mi ermez ama diğer yandan da bu ülkede, bu bizim diyarlarda sorunlarımızı, meselelerimizi çözmek, bunlara derman olmak için çırpınmak, acaba sadece birilerinin işaret parmağının ucunda ya da iki dudağının arasında mı, bilemiyorum Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...