11 Eylül 2017 01:05

Devlet ve AKP güçleri muhalefeti ezmek için seferber

Devlet ve AKP güçleri muhalefeti ezmek için seferber

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’dan başlayarak AKP propagandası, uzunca bir zamandan beri, kendi partilerini diğer partilerden ayırıyor. Bu ayırma; AKP’nin “Türkiye’nin bekası”nın bekçisi olduğu, Türkiye’nin geleceğinin AKP ile birleştiği, diğer muhalefet partilerinin ise, AKP’ye karşı çıkarken aynı zamanda Türkiye’yi kuşatma altına alan Türkiye düşmanı  “terör örgütleri”yle, yabancı güçlerle iş birliği içinde oldukları çarpıtmasına dayandırılıyor. Tıpkı MHP’nin kendisini tarif etmesi gibi!(*) 

“Tek parti tek adam rejimi” için yapılan girişimler kapsamında bakıldığında, bu propagandanın, “AKP’nin devlet partisi yapılması” ve “devletin AKP’lileştirilmesi” hamlelerine kamuoyunda meşruiyet sağlamak amacıyla organize edildiği anlaşılmaktadır.

TÜRKİYE’NİN NEREYE SÜRÜKLENDİĞİNİN İŞARETLERİ
Ama AKP’yi diğer partilerden böyle kategorik olarak ayıran, partiyle ülkenin geleceğini aynileştiren yaklaşımın, lafta parti içinde “metal yorgunluğu”na panzehir yapma ya da partide yapılacak operasyonlara parti içinde meşruiyet sağlama amacını aşarak, ülkede AKP’ye oy veren halk kesimleriyle muhalefet partilerine oy veren halk kesimleri arasında iç çatışmaları kışkırtan bir motivasyona yön vermesi kaçınılmazdır. Nitekim bu “kaçınılmazlığı” gösteren olaylar da arka arkaya ortaya çıkmaya başlamıştır.

Geçtiğimiz hafta sonunda kamuoyuna yansıyan;

* CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Silahlı İnsansız Hava Aracının (SİHA) Hakkari’de bir sivil vatandaşı vurarak öldürmesi konusunda TBMM’de yaptığı açıklamalar hakkında Ankara Başsavcılığı’nın milletvekili dokunulmazlığını umursamayarak soruşturma başlatması,

* İzmir’de Başbakan Yıldırım’ın da katılımıyla yapılan İZBAN’ın açılış töreninde AKP’lilerin sloganlar haykırarak, İBB Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu konuşturmaması ve 9 Eylül törenlerinde CHP’lilerle AKP’lilerin çatışmasının polisin araya girmesiyle önlenmesi,

* Silivri Cezaevinden tahliye olan HDP Milletvekili Ayhan Bilgen’in cezaevi güvenliği tarafından İstanbul-Edirne otoyolunun kenarına bırakılmasıyla ortaya çıkan üç gelişme, Erdoğan-AKP yönetimi tarafından Türkiye’nin yakın geleceğinde siyasetin nasıl bir mecraya doğru sürüklendiğinin işaret fişeği mahiyetindedir.

HAK-HUKUK TANIMAMA, ORGANİZE PROVOKASYON 
Bu üç gelişme, AKP’nin “tek parti tek adam rejimi” doğrultusunda attığı adımlarla bir arada dikkate alındığında şu sonuçlar çıkarılabilir:

1-) Milletvekilleri Tanrıkulu ve Bilgen’e yönelik uygulamalar Erdoğan-AKP yönetiminin, HDP’ye yaptığını CHP’ye de yapmaya başladığını, CHP’nin Meclis faaliyetlerini iyice etkisizleştirmek ve ana muhalefet olarak, ülke sathındaki gerçekleri gündeme getirmesinden caydırmak için milletvekili dokunulmazlığı, vekillerin konuşması, haklarının kullanılmasını sınırlamak; giderek tümden etkisizleştirmek için savcıların CHP için de devreye sokulduğunun yeni ama öncekileri aşan bir işaretidir. HDP Milletvekili Ayhan Bilgen’e yapılan ise, güvenlik güçlerinin milletvekiline saygısızlıkta artık bir sınır tanınmadığının ifadesidir.

2-) İBB Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun konuşturulmaması ve 9 Eylül günü yapılan İzmir’in kurtuluşu törenlerinde, İzmir Marşı söyleyen halkın, “tekbirler” ve “Recep Tayyip Erdoğan sloganlarıyla bastırılmak istenmesi gerçek bir provokasyon organizasyonu olarak işlemiştir. Bu törenlere getirilen kişilerin, normalde bu tür etkinliklere gelmeyen, “bindirilmiş kıtalar” denilen nitelikte, Aziz Kocaoğlu’yu susturmak, İzmir’in kurtuluşu törenlerini provoke etmek için organize edildiği anlaşılmaktadır. Dahası bu kişiler provokasyonlarını Başbakan  ve AKP’nin önde gelenlerinin gözleri önünde gerçekleştirmelerine karşın, Başbakan bu kişilerin eylemlerine karşı çıkmadığı gibi onların yaptıklarını onaylayan konuşmalar yaparak, İzmir’e yönelik bu provokasyonun organize olduğunu herkesin gözünün içine sokmak istemiştir. 

AKP, MUHALİFLERİ SİNDİRME VE EZME ÇİZGİSİNE YÖNELMİŞTİR
 

3-) Bu provokatif girişimlerle AKP, CHP’nin en güçlü olduğu, İzmir’de bile muhalefeti bastırıp sindirebildiğini göstererek;

* AKP, “dış düşman” (muhalefet partilerinin tabanını) göstererek tabanlarını motive etmeyi,

* AKP içinde yapılacak tasfiyelere karşı duracakları da, bu “dış düşmanın müttefiki” ilan ederek bastırmayı amaçlayacak bir çizgiye yöneldiği anlaşılmaktadır. 

Dolayısıyla AKP’nin İzmir’deki “organize provokasyon çizgisini” diğer illere yayması da sürpriz değil, beklenen bir gelişme olmalıdır. 

4-) AKP, diğer partilerin tabanını kendi “tek parti tek adam rejimi”ne ikna ederek kazanmaktan umudunu kesmiştir. Bu yüzden de muhalif güçlerle tabanı arasına gerilimlerden oluşan bir duvar örerek (kendi taraftarlarını kemikleştirmek), güvenlik güçleri, savcılar ve tabanını militarize ederek, muhalif güçleri, baskı altına alarak, onları sindirerek ve dağıtarak, amaçlarına varmaya çalışacağı bir çizgiye yönelmiş görünmektedir.

Ortaya çıkan veriler, henüz böyle bir çizgiye yönelişin ip uçlarıdır ama çarpıcıdırlar da. 

Bu yüzden de demokrasi güçlerinin, bu gelişmeleri ciddiye alarak, son günlerde giderek daha çok söz ettikleri “ortak mücadele”, “güçlerin birleştirilmesi” gibi niyet açıklamalarını hayata geçirmekte daha fazla gecikmemesi gerekir. Aksi halde “ortak mücadele” üzerine yapılan “iyi niyet”li açıklamalar mücadelenin ertelenmesinin (ve elbette yenilmesinin) bahanesine dönüşecektir. 

(*) Tabii burada “diğer partiler”, “muhalefet partileri” derken, görünüşte “diğer” ya da “muhalefet” partisi görünümündeki MHP’yi artık bir muhalefet partisinden çok, fikriyle, zikriyle bir “küçük” ama “radikal AKP” olarak görmek, olup biteni anlamayı kolaylaştıracaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...