04 Eylül 2017 01:00

Solakların adli tıpçısı

Solakların adli tıpçısı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İyi ki acı çekmeye meyyal dostlarım var. Yoksa nasıl haberdar olacaktım yandaş medyadan bir zatın beni “solakların adli tıpçısı” diye tanımladığından. Konu elbette gene sevgili Nuriye ile Semih ve tabii ki aslında nasıl da yiyip içtikleri, daha doğrusu ne içtikleri. Limonata içmeleri ve vitamin almaları üzerine “gizli gizli yiyorlar” iddialarının bir başka türü akıyor yazı boyunca.  Ne yazık ki hak arama araçlarının sınırlandırıldığı, insanların seslerini duyurmak için bedenlerini, yaşamlarını ortaya koymak zorunda bırakıldığı bu topraklarda açlık grevlerinin bunca sık ve çok başvurulan bir hak arama yöntemine dönüşmesinin tüm ağırlığını biz hekimler çok yakından ve yakıcı hissederiz uzun yıllardır. Yaşamdan yana bir alanın gelenekleri ile ölmesinler, sakat kalmasınlar diye de kafa yorarız elden geldiğince.

İşte bu kafa yorma halinin bir sonucu 1996 açlık grevleri sonlandıktan sonra tedavi sürecinde “solakların nörologları” tarafından kullanılan tiamin-B1 vitamininin açlık grevi sürecinde de artmış şeker alımının zararlarını önlemek için kullanılmasını önermek olmuştu. Hak arama mücadelesinin bir aracı olarak kullanılan açlık grevlerinde nihai amaç ölüm değil de hakların kazanılması olduğundan, 1996 sonrası yapılan açlık grevlerinde bu öneri benimsenmişti. O zamandan beri yapılan tüm açlık grevlerinde ve sonrasındaki normal beslenmeye geçiş sürecinde Türk Tabipleri Birliği’nce hazırlanan kılavuzlarda da yer alan günlük 500 mg B1 vitamini kullanıldı. B1 bir besin değil, dengeli beslenme olmadığında özellikle sinir sistemine artmış şeker alımının verdiği hasarı önleyen, geciktiren bir madde. B1 alımı sonrası açlık grevlerinden kaynaklanan sakatlıkların azaldığını, bilincin çok daha uzun süre korunabildiğini gördük. Nasıl bir etkisi olduğunu merak ettiğimiz için, solak adli tıpçı olarak danışmanı olduğum ve uzamış açlıkta B1 etkisini araştıran nur topu gibi bir uzmanlık tezimiz de oldu solak nörologların tezlerine eklenen. Hâlâ merakımız tam olarak giderilemese de, neden önemli olduğunu ve mutlaka kullanılması gerektiğini biliyoruz artık en azından. Araştırmalarımızdan yola çıkarak gerekçeleri ile önerdiğimizde de sakat kalmamak ve ölmemek için su, tuz, şeker ve karbonat alımına ek olarak B1 kullanılıyor artık. Limon ise zorunlu alınması gereken tuz ve şekerin kullanımını kolaylaştırmak için gereken bir katkı. Bir deneyin tek başına sürekli tuz, karbonat ve şeker yemeyi, su içmeyi isterseniz. Bulantıyı, eninde sonunda kusmayı dolayısıyla aldığınız tüm o yaşamsal önemdeki maddelerin kaybını başka nasıl engelleyebileceğinizi bulursanız bilin ki açlık grevi yapanlar çok sevineceklerdir.

Hak arama mücadelesi için bu süreci başlatanların en ağır sorunlarından biri kamuoyunun bu hak arama mücadelesini görmesini, ses vermesini sağlayabilmek için hayatta kalmayı sürdürmek, bu mücadeleden kazanımla çıktıklarında da bu kazanımlarının farkında olabilmek, dolayısıyla sakat kalmamaktır. Bu yöntemi hak arama mücadelesi için uygun bulmayabilirsiniz, bir hekim olarak benim için de, biliyorum ki tüm meslektaşlarım için de çok zor bir durumdur açlık grevinde olan insanların kararlarına uygun tutum almak zorunda olmak. Ancak insanların hiçbir soruşturma süreci işletilmeden bir sabaha karşı resmi gazetede yayınlanan binlerce ismin arasında ismini görmesi, işinden, aşından, evinden olması karşısında da, yapacaklarımız olmalıdır. Bir hak savunucusu olarak, hekim olarak hak ihlallerine sessiz kalmamak, hak ihlallerini önlemeye çalışmak ve sesini duyurmaya çalışanın da sesi olmak boynumuzun borcudur.

Gelelim solakların adli tıpçısı olmaya… Bundan bir 15-16 yıl önce benim için bu tanımı yapana daha yakın durduklarını tahmin ettiğim bazı insanlar için yazdığım değerlendirmeler nedeniyle “Fincancı, bir solcu bir sağcı” diye kapak olmuşluğumu da hatırlatarak, dünyanın her yerinden, her renginden işkence görenlerin muayenelerinin, ölenlerin otopsilerinin, bulabildiğim kemiklerin peşinden gittiğimi bilen bilir. Solaklık İnka uygarlığı dışında insanlık tarihinin bir yerlerinde ayrımcılıkla maluldü. O nedenle solakların adli tıpçısı olmak benim için bir onurdur. Ezilenlerin, sömürülenlerin adli tıpçısı olarak okudum ben o tanımı, yazanın niyetinden bağımsız olarak.

Kendisi bilmese de daha önce böyle anılmışlığım var üstelik. Anabilim dalının başkanı olduğum dönemde, yirmi yıl oluyor, bir destek bulup dersliği yenilemiştik. Kolçaklı sandalyeleri alırken, dünyada belirlenen yüzde 10’luk oranı hesaplayıp kolçakların da aynı oranda solak olanlara göre yapılmasını istemiştik. İlk eğitim döneminde gelen öğrencilerimiz de bana “solakların hocası” demişti bunun üzerine. Maalesef o sandalyeler eskidi…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...