20 Ağustos 2017 01:06

Medyada ‘fedai’ devri

Medyada ‘fedai’ devri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Amerika Birleşik Devletleri’nde 21st Century Fox adlı medya kuruluşunun başında bulunan James Murdoch, Charlottesville’de geçtiğimiz hafta yaşanan ve bir kişinin ölümüyle, onlarcasının yaralanmasıyla sonuçlanan ırkçı vahşetin ardından Başkan Trump’ın her iki tarafı suçlayan açıklamasını kınayan bir mail yollayıp, antisemitizm ve nefretle mücadele amacıyla kurulan Anti Defamation League’e bir milyon dolar bağışta bulunacağını açıkladı*. James Murdoch bildiğiniz üzere Trump’ın her daim destekçisi ve gayriresmi danışmanı Rupert Murdoch’ın oğlu. Charlottesville’de yaşananlar gerçekten dehşet verici ve siyasetçilerin nefret söylemlerinin toplumda nasıl nefret suçuna dönüştüğünün en net örneklerinden biri. James Murdoch’ın tepkisini ABD’deki Yahudi lobisinin gücüne bağlayabilirsiniz elbette ancak yazdığı kınama mailindeki, Malala örneğini de içeren, toplumsal çeşitliliğe vurgu yapan güçlü ifadelere ve Trump’a açıktan cephe almış bir sivil toplum kuruluşuna bu derece yüklü bağış yapma cesaretine bakınca insan az da olsa özeniyor doğrusu.

Bizim sınırlar içinde iktidarı geçtim vasıfsız tetikçiler ülkenin en büyük medya patronunu parmağında oynatmakla övünüyor. Bu zat bir ara ‘Amerika’da böyle şeyler yazan gazetecileri öldürürler’ falan da diyordu.

Takip edenleriniz Türkiye’de medya sektörünün 2013’te yeni bir kırılma yaşadığına dair tespitlerime aşinadır. 15 Temmuz “lütfuyla” hızlanan bu yeni dönemin eskisinden en önemli farklarından biri medya sahipliği alanının artık tamamen şeffaf olmaktan çıkması. Şöyle ki artık bazı medya gruplarının sahiplerinin gerçekte kimler olduğunu bilmiyoruz ve bu bilgilere ulaşma şansımız da yok, tüm yollar iktidara sırtını dayayarak “ticari sır” gerekçesiyle kapatılmış durumda. Geçtiğimiz hafta Star gazetesi, Akşam, Güneş, TV 360 ve Kanal 24 sahibi medya kuruluşlarını sattığını duyurdu. Aşkın ömrü üç yıldır demeleri boşuna değilmiş Sancak’ın medya aşkı da aldığı ihaleler ve AKP MKYK’sine girmesinin ardından bitti. ES Medya’nın, henüz rekabet kurulu kararı olmasa da, Hasan Yeşildağ’a satıldığı duyuruldu. Yeşildağ kimdir, ne iş yapar, medya gibi her daim zarar eden bir alanda ayakta duracak sermayesi var mıdır, bilmiyoruz. Arşiv haberlerden ve o haberlerin kaynak aldığı “Recep Tayyip Erdoğan, Bir Liderin Doğuşu” kitabından referansla** kendisi tam bir ‘Yetenekli Bay Ripley’. Erdoğan’ın 1997’de kesinleşen hapis cezasının ardından sahte bir karşılıksız senet suçuyla hapse girip, Erdoğan’ın kalacağı Pınarhisar Cezaevinin koğuşunu gardiyanlara rüşvet vererek donatıp, yüksek güvenlikli hale getiriyor. Hüseyin Bey bu zamana kadar fedakarlığının karşılığını yeterince almış olmalı ki, kendisine artık ‘Elini taşın altına koyma zamanı geldi’ görevi verilmiş. Nasıl bir pazarlık yapıldığını önümüzdeki günlerde Yeşildağ’ın aldığı ihalelerden takip edebiliriz derdim eskiden olsa ama artık o da mümkün olmayabilir. AKP’nin değil Erdoğan’ın koymuş olduğu 2019 hedeflerine bakıldığında medyada ihtiyaç olan tam da “Eskisi gibi çıkın haydi hükümet aleyhine bir yazı yazın… Benim serçe parmağım kadar güçlüsün” diyen fedai duruş.

Yeteri kadar pişmanlık göstermemek

Bu ortam, gazeteciliğin fedailiğin en uzak noktasına düştüğünü yani denetim görevi olduğunu bilen, gerçekten gazetecilik yapmaya çalışanlar için kabusa dönüştü. Bir sabah kalkıp kendinizi gazetelerde hedef haline gelmiş olarak bulabiliyorsunuz. Gazetecilerin ve basın özgürlüğü davalarına destek veren avukatların bir de suç duyurusu mesaileri eklendi Çağlayan mesailerine.

Hapse giren gazetecilere bakıldığında yazdıklarının, söylediklerinin ötesinde sergiledikleri istikrarlı duruş nedeniyle orada oldukları çok net görülüyor. İddianamelerin hemen hepsinin altı boş, elle tutulur hiçbir delil yok, tüm sistem direnene diz çöktürmek, intikam almak üzerine kurulu. Geçtiğimiz hafta Murat Çelikkan’ın cezaevine “uğurlanışı” bu zamanların simgesi olmaya aday. Aynı “suçu” işleyen yüzden fazla gazeteci olmasına rağmen yalnızca Çelikkan’ın cezası” yeteri kadar pişmanlık göstermemiş olması” gerekçe gösterilerek ertelenmedi. 

Yazdıkları yazılar ve tweetleri nedeniyle “FETÖ medya yapılanması” oldukları iddiasıyla yargılanan nisan ayı başında tahliye edildikleri gün yeniden gözaltına alınarak tutuklanan 13 gazeteciden 10’unun tutukluluğuna devam kararı verildi cuma akşamı. Aralarında Atilla Taş ve Murat Aksoy’un bulunduğu gazeteciler için tutukluluğa devam gerekçesi akıllara durgunluk verir cinsten “Darbe girişimi gibi olayların tekrarının yaşanmaması, kamu güvenliği ve milli menfaatlerin korunması”. Mahkeme başkanı karardan önce gazetecilere etkin pişmanlık hakkını da anımsattı.

Gazeteciliği suç sayan zihniyet, gazeteciden de üstelik’ kendi belirlediği ölçülerde’ ‘yeteri kadar’ pişmanlık göstermesini talep ediyor. Karar öncesinde Mahkeme Heyetinin Başkanı Taner Akıncı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine değil vicdanlarına hesap verdiğini söylemiş. Öyle ya önlerinde tahliye kararını verdikten sonra açığa alınan bir önceki mahkeme heyeti örneği, arkalarında AİHM’den çıkacak tazminat kararları için ‘Neyse parası veririz’ güvencesi veren bir siyasi iktidar var.

*Maggie Haberman, “James Murdoch, Rebuking Trump, Pledges $1 Million to Anti-Defamation League”, NYT, 17.08.2017, https://www.nytimes.com/2017/08/17/us/politics/james-murdoch-trump-donation-anti-defamation-league.html

** Fatma Aksu, “Mahkûm başkandan başbakanlığa” Hürriyet, 30.10.2010, http://www.hurriyet.com.tr/mahk-m-baskandan-basbakanliga-16177639

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...