19 Ağustos 2017 01:05

Meclis, hükümetler ve sendikal bürokrasi bu cinayetin suç ortağıdır!

Meclis, hükümetler ve sendikal bürokrasi bu cinayetin suç ortağıdır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün, yeni bir iş cinayetiyle güne başladık. 

Sakarya’nın Hendek ilçesinde, mevsimlik tarım işçilerini taşıyan traktör devrildi, 7 işçi hayatını kaybetti, 20’si ise yaralandı.

İşçiler fındık toplamak için fındık bahçelerine götürülüyordu.

Yetkililere sorarsanız, traktör, kamyon gibi güvensiz taşıma araçlarıyla işçi taşımak yasak! Ama şu da bir gerçek ki, her gün binlerce traktör, kamyon, kamyonet yüz binlerce tarım işçisini tarlalara, bahçelere taşıyorlar. Biz sadece bunlardan birisi devrildiğinde, su kanalına düşüp, pek çok işçi hayatını kaybettiğinde haberdar oluyoruz.

HİÇ YAŞAMAMIŞLAR GİBİ

Dahası tarım işçilerinin böyle taşınarak yollara saçılarak ölmesi, yaralanması pek kanıksanmış bir olay olarak görülüyor. Eğer “kaza”, bir-iki işçiyle atlatılmışsa medyada haber bile olmuyor; ama ancak toplu ölüm ve yaralanmalarda haber kanallarında “sıcak gelişme “ olarak yer alıyor. Ama sadece o kadar! Ertesi gün çıkan gazetelerde bile mevsimlik işçi katliamı, eğer birinci sayfada bir-iki sütuna başlıkla verilmişse, “iyi görülmüş” sayılıyor.

Bugün de gazetelerde göreceğiz ki; 7 işçinin hayatını kaybetmesi ve 20’sinin yaralanması pek çok, “Olmasa da olur” diyeceğiniz haberler kadar bile yer tutmayacak! 

Hayatını kaybeden işçilerin arkalarında bıraktıkları sevgililerden, ne zaman evlendiklerinden, kaçının yakında düğünü olacağından, arkalarında bırakılan gözü yaşlı analardan, babalardan, eşlerden çocuklardan; hayallerinden umutlarından hiç söz edilmeyecek! Birkaç hafta sonra da en yakınları dışındakiler tarafından “hiç yaşamamış gibi” olacaklar!

Belki sadece Evrensel ve başka birkaç gazete bu toplu cinayeti gerektiği gibi görecek! Nitekim Evrensel, 11 Ağustos’ta mevsimlik tarım işçilerinin taşınmasını “Ölüm Yolculuğu” olarak manşetine taşımıştı. 

SENDİKALAR NİÇİN VARDIR Kİ?

Hükümet ise bu cinayeti büyük olasılıkla gündemine bile almayacak, bu cinayette, gelmiş geçmiş hükümetlerin açık suç ortaklığı sessizlikle geçiştirilecek!

Yerel siyaset erbabı ise, cinayetin faili olan toprak sahibine; “Geçmiş olsun, bizim yapacağımız bir şey var mı?” mesajıyla bu toplu cinayeti sermayeye desteklerini göstermenin bir vesilesi olarak değerlendireceklerdir!

Tamam, Hükümet sermayenin hükümetidir; sermaye partilerinin yerel uzantılarının da toprak sahibine destek vermesinde şaşırtıcı bir şey yoktur. 

Yoktur da; bu ortamda, işçilerin örgütü olan (Olması gereken) konfederasyonlar ve bağlı sendikalar, her yıl yüzlerce işçinin hayatına mal olan bu cinayetler konusunda ne yapmaktadırlar? Bu sorunun yanıtı kısaca, “hiçbir şey”dir! 

Çünkü bugüne kadar konfederasyonlar ve sendikalar “Onlar bizim üyemiz değil” gerekçesine sığınarak, yaşanan olayları görmezden gelmektedirler.

Oysa tarım işçileri, her şeyden önce işçi sınıfının fertleridir ve birer sınıf örgütü olması gereken sendikalar, kendi üyeleri olup olmadığına bakmadan, tıpkı kendi üyelerine sahip çıkar gibi (Tabii burada sendikaların kendi üyelerine ne kadar sahip çıktığı da ayrı bir sorundur) mevsimlik işçilerin yaşama ve çalışma koşullarını iyileştirmeyi kendi yükümlülükleri olarak görmesi gerekir.

50 YILLIK MÜCADELE: TARIM İŞ YASASI ÇIKARILSIN!

Türkiye bir işçi cinayetleri ülkesidir; bunu her ay yayımlanan istatistiklerde görüyoruz. Her yıl iş cinayetlerine kurban giden işçilerin sayısı yıldan yıla artmaktadır. Bu sayı son yıllarda günlük ortalama beş işçi ölümüne dayanmış bulunmaktadır. 

Ama mevsimlik tarım işçileri için işçi sağlığı ve iş güvenliği koşulları, dolayısıyla ölen ve sakat kalan işçi sayısı çok daha vahim boyutlardadır. Çünkü geçici tarım işçilerinin çalışma koşullarını düzenleyen, örgütlenmelerini güvenceye alacak bir yasası yok. Her şeyi yasaya bağlamaktan bu kadar  hoşlanılan bir ülkede yüz binlerce mevsimlik tarım işçisinin çalışma koşullarını düzenleyen bir yasa yok yani.

Oysa, elli yıldan fazla bir zamandan beri bu ülkede, ‘tarım iş yasasının çıkarılması için girişimler vardır. 1960’lı ve 70’li yıllarda DİSK bu konuyu gündeme getirdi; tarım iş yasasının çıkarılması için girişimler oldu; tarım işçileri bu yasanın çıkarılması için kurultaylar düzenledi; eylemler yaptılar, fiilen sendikalar kurdular. Daha sonraki yıllarda mevcut sendika merkezleri mevsimlik tarım işçileriyle ilgili talepleri gündemden çıkarsalar da; mevsimlik tarım işçileri, çeşitli eylemler ve taleplerini dile getirmeye çalıştılar.(*) 

Bugün tutuklanmasının üstünden 23 gün geçen Yusuf Karataş arkadaşımıza yöneltilen suçlamalardan birisini de Urfa’da düzenlenen mevsimlik tarım işçilerinin kurultayına katılması oluğunu gazetemizin okurları biliyorlar.

İŞÇİLERİN ÇIĞLIĞINI DEĞİL TOPRAK SAHİPLERİNİ DİNLEDİLER

Yani ülkemizde elli yılı aşkın bir zamandan beri ‘tarım iş yasası’nın çıkarılması isteniyor. Ama parlamento ve hükümetler, yüz binlerce işçinin talebine kulak tıkarken, bir avuç toprak sahibinin; “Bırakın biz bildiğimiz gibi sömürümüzü sürdürelim. Bizi bir de işçi haklarıyla oyalamayın” demesini dikkate almışlardır.

Yani tarım işçilerinin talebi olan tarım iş yasası bilinmez değil. 

Bu yüzdendir ki; bugüne kadar binlerce mevsimlik tarım işçisinin ölmesi ve yaralanmasının sorumlusu sadece toprak sahipleri değildir; aynı zamanda gelmiş geçmiş hükümetler, parlamento çoğunluğu ve sendikal bürokrasi de kendi çaplarında tarım işçilerine yönelik toplu işçi cinayetlerinin sorumlulardır.

(*) 7 Haziran Seçimi öncesinde TBMM’de Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu kuruldu ve bu komisyon bir çalışma yaptıysa da, “Komisyona havale edilmiş” pek çok başka çalışma gibi, komisyonun topladığı bilgilerin Meclisin tozlu raflarına kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa