18 Ağustos 2017 01:08

‘Susun, yoksa sizi de terör örgütü propagandasından soruştururuz!’

‘Susun, yoksa sizi de terör örgütü propagandasından soruştururuz!’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

CHPGenel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “tutuklanabileceği” tartışması sürerken, Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın hakkında da Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.

3 Ağustos 2017 tarihinde Antalya’da yaptığı konuşmasında yer alan, “15 Temmuz olayı bir tiyatrodur, evcilik oyunudur. Ben TV’den komedi izler gibi izledim. 250 insanı bizzat devlet öldürmüştür” sözleri nedeniyle günlerdir süren tartışmada Akaydın sözlerinin arkasında olduğunu açıklamıştı.

Başsavcılık Akaydın’ı; “FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak”, “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama”, “Terör Örgütü Propagandası Yapmak”la suçluyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’ya yönelik olarak süren “tutuklama” tartışmalarını “kumpas” olarak değerlendiren CHP, Akaydın’a yönelik suçlamaları ve soruşturma açılmasını da aynı “kumpasın bir parçası” olarak görüyor.

AÇILMASI ÇOK MANİDAR BİR SORUŞTURMA!

Akaydın’ın bu konuşmayı 3 Ağustos’ta yapmasına karşın, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmayı, Akaydın’ın konuşmasından 10 gün sonra ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Antalya’da Kılıçdaroğlu’nun “MİT TIR’ları” dosyasından Enis Berberoğlu ile bağlantısının olduğu ve onun hakkında da soruşturma açılabileceğine yönelik konuşmasından hemen sonra açılması elbette ki fazlasıyla “manidar”dır! 

Başsavcılığın Akaydın’a soruşturma açma girişimi, ülkenin içinden geçtiği koşullarda, herkesin aklına; Başsavcılığın ya Cumhurbaşkanının Kemal Kılıçdaroğlu tutuklanacak mı?” tartışmasına müdahil olarak yaptığı konuşmadan “vazife çıkardığı”nı ya da Cumhurbaşkanıyla konuyu doğrudan konuşarak bu girişimi yaptıklarını getirmiştir.

Akaydın’a açılan soruşturmanın diğer bir ilginç boyutu ise soruşturmanın içeriğidir.

Çünkü soruşturma Akaydın’ın, 15 Temmuz darbe girişimi konusunda yaptığı değerlendirme ile ilgilidir ve Akaydın’ın değerlendirmesine benzer görüşler, TBMM Darbe Araştırma Komisyonuna şerh koyan CHP ve HDP’nin raporlarında da vardır.

BU MANTIKLA HER MUHALİFE SORUŞTURMA AÇILABİLİR

Dahası bir T.C. vatandaşı olarak Akaydın, darbeyi övmemekte, darbecileri övmemekte ama tersine onları suçlarken Hükümetin zaaflarına, “Darbe girişimini kendileri için bir lütfa dönüştürmesine” dikkat çekmektedir. 

Sonuçta Akaydın, bir vatandaş, bir milletvekili olarak, darbe konusunda Hükümetten farklı bir görüş öne sürmektedir. Bu farklı görüşü savcılar Akaydın’ın “FETÖ’ye üye olması”, “Terör örgütü propagandası yapması” olarak görmektedirler. Ki, bu mantıkla savcılar, Hükümetle “FETÖ”, “15 Temmuz darbe girişimi”, “terörle mücadele” gibi konularda farklı görüşte olan, bu görüşünü açıklayan herkes hakkında soruşturma açabilir.

“Peki bu ülkede ifade özgürlüğü yok mu?” denirse; “Lafta var, fiiliyatta adım adım kaldırılıyor” denebilir. Ki, bugün iş, bu yolda Hükümeti eleştirene “Terör örgütüne üye”, en azından “Terör örgütü propagandası yapıyor” suçlamasına kadar gelmiştir. 

SUÇLANAN SADECE AKAYDIN DEĞİL TÜM MUHALEFETTİR!

Elbette Akaydın’a açılan soruşturma önümüzdeki günlerde pek çok yanıyla siyasi gündemde tartışılacaktır. Ama şimdiden şunu söyleyebiliriz ki, Akaydın’a açılan soruşturma ve yöneltilen suçlama, sadece bir kişiye, bir milletvekiline soruşturma açılmasından ibaret görülemez. Tersine bu soruşturma ile tüm muhalefete, tüm vatandaşlara gözdağı verilmek; “Eğer Hükümetin başlıca konularda politikalarını eleştirirseniz, karşınızda savcıları bulursunuz” denilmek istenmiştir. Dahası böylece; “Hükümeti eleştiren bir milletvekilinin bile hemen savcılar yakasına yapışıyorsa, biz aklımızdaki eleştirileri söylesek bize ne yapmazlar!” duygusu uyandırılmak, böylece de toplum içinde (kahvelerde, kitle taşıma araçlarında, işletmelerdeki dinlenme mekanları gibi yerlerde) Hükümetin politikalarının tartışılıp, konuşulmasının, eleştirilmesinin yasaklanması amaçlanmaktadır.

Herhalde savcılar da bu davayı bunun için açmış olmalı!

Yoksa Akaydın’a yönelik suçlamalardan bir sonuç elde etmeleri pek olanaklı olmadığı gibi, bu tür soruşturmalar,  dünyanın gözünde Türkiye imajını daha da kötü göstermekten öte bir işe yaramayacağını Hükümet de savcılar da bilir. Ama “iç politika”daki beklentileri bu “kayıptan” daha fazla olmalı ki, bu tür davaları açmaktan çekinmiyorlar.

‘NURİYE VE SEMİH YAŞASIN’ PANKARTI 10 KİŞİYİ TUTUKLATTI

Hükümetin ifade özgürlüğünü ayaklar altına alırken yaptığı tutuklamalarla ilgili bir başka örnek de Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklanması üstünden gelişen tepkilerle ilgilidir.  Gülmen ve Özakça’nın serbest bırakılması için yapılan sokak eylemlerine polisin sert müdahalesi sürerken, Konyaspor-Beşiktaş maçında “Nuriye ve Semih yaşasın” pankartı açan Beşiktaş taraftarlarından 10’u, “Terör örgütüne üye olmak ve terör örgütü propagandası”ndan tutuklanmıştır!

Ellerindeki bir tek “Nuriye ve Semih yaşasın” diyen pankartla bu suçun işlendiğine kim ikna edilebilir ki?

Ama anlaşıyor ki; bu tür soruşturmalar, bir kanıtlama kaygısı taşınmıyor ama topluma, halka; “Sesinizi kısın yoksa sizi de terör örgütü üyeliği, olmazsa terör örgütü propagandası yapmaktan soruştururuz” denmek isteniyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa