17 Ağustos 2017 01:03

Çember daralıyor

Çember daralıyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Baskı pratiği için söylüyoruz. Herkes kendi zaviyesinden bakabilir. Çember daralıyor. Gazeteciler birer ikişer cezaevine gönderiliyor. 

14 Ağustos Pazartesi günü de çok değerli gazeteci, yazar, insan hakları savunucusu bir arkadaşımız, Murat Çelikkan hapsedildi. Dayanışmak suç, fikrini söylemek suç;  haber vermek, almak suç! 

Çember, özgürlükleri boğmakta olan bir rejim için de, rejimi tarihin bir evresinde işletme ve  yönetme pratiği için de kullanılabilir. “Çanlar Kimin İçin Çalıyor”da  Ernest Hemingway  İspanya iç savaşını anlatıyordu. Sözel anlamda, - romanın adından - çağrışımlarda bulunabiliriz.

2017 Türkiyesi’nde nereye baksanız baskı, zulüm görüyorsunuz. Nasıl oluyor, nasıl oldu bu, akıl sır erdiremiyor bazen insan.

“E biz söylemiştik,” çoğu kişinin söylediği bir söz. “Takiye”  diyen de var, başka nitelemelerde bulunanlar da. Her ne dersek diyelim, işin belirgin özelliği ortada. Muhalif olmak da şart değil. İktidardan farklı düşünen bugün için tehdit altında. Bir gizli tanık, bir ihbar -aslı olsun olmasın- hayatınızın kaymasına neden olabilir durumda.

Aslında çember herkes için daralıyor. Bakmayın bugünlerin muktedirlerinin esip gürlemelerine.

Keyfilik üzerine kurulu bir rejim, onu kuranları da yaşatanları da içine alır.

Çember böyledir. Baskı rejimi kurmuşsanız çember sizin için de daralıyor demektir. Bugün eliniz serbest olabilir. Ama bu pratik gün gelir kendi ellerinizle başınızı dövmeniz sonucunu doğurabilir. Kendinize, söylenebilir, sorabilirsiniz ya da dostlarınız size sorabilir: Kim etti sana, bu kar-ı teklif?

Keyfiliğin sonu yok.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, 19-28 Nisan 2017 tarihlerinde yaptığı toplantılarda Türkiye’den yapılan üç başvuruyu (Cumhuriyet Gazetesi ile bağlantılı 10 kişi ve Rebii Metin Görgeç ile Kürşat Kılıç başvuruları) değerlendirmiş ve bu dosyalarla ilgili görüşler oluşturmuştur. Üç dosyada da ortak bölüm “keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakılma halleri” ile ilgili bölümdür. Şöyledir:
“Çalışma Grubu aşağıdaki halleri keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakılma olarak kabul etmektedir:

(a) Özgürlükten yoksun bırakılmayı haklı kılacak bir hukuki dayanağın ileri sürülmesinin açıkça imkansız olduğu durumlar (Ör. bir kişinin cezası bitmesine ya da bir af kanunundan yararlanabilecek durumda olmasına rağmen tutulmaya devam edilmesi) (I. kategori);

(b) Özgürlükten yoksun bırakılmanın Evrensel İnsan Hakları Bildirisi’nin 7, 13, 14, 18, 19, 20 ve 21. maddeleri ve taraf devletler söz konusu olduğunda Sözleşme’nin 12, 18, 19, 21, 22, 25, 26 ve 27. maddeleri ile güvence altına alınan hak veya özgürlüklerin kullanılmasının bir sonucu olarak ortaya çıkması durumu (II. kategori);

(c) Evrensel İnsan Hakları Bildirisi ve söz konusu devlet tarafından onaylanmış ilgili uluslararası belgelerde ortaya konulan adil yargılanma hakkı ile ilgili uluslararası normlara, özgürlüğünden yoksun bırakılma halinin keyfi olarak kabul edilmesine yol açacak bir biçimde kısmen veya tamamen riayet edilmemesi durumu (III. kategori);

(d) Sığınmacıların, göçmenlerin veya mültecilerin, idari veya yargısal bir gözden geçirme ya da bir başvuru yolu olanağı olmaksızın uzun süreli idari gözetimde tutulması durumu (IV. kategori);

(e) Özgürlüğünden yoksun bırakılma halinin, insanların eşitliğinin görmezlikten gelinmesi amacıyla veya bu tür bir sonuç doğurabilecek şekilde, doğum, ulusal, etnik veya toplumsal köken, dil, din, ekonomik durum, siyasi veya diğer görüş, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, engellilik ya da herhangi başka bir statü temelinde ayrımcılık oluşturacak biçimde uluslararası hukukun ihlalini oluşturduğu durum (V. kategori).”

Sizce,  Türkiye, “Keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakılma halleri” bakımından ne durumdadır?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...