13 Ağustos 2017 01:00

James Baldwin: Kelimelerin savaşçısı

James Baldwin: Kelimelerin savaşçısı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2 Ağustos 1924’te Harlem’deki bir hastanede James Arthur Jones adıyla dünyaya geldi. 2 yaşındayken üvey babasından Baldwin soyadını aldı. Siyahlar ve edebiyat dünyasında bu isimle tanındı. 

Daha 12 yaşındayken yazar olmak istediğini biliyordu. Öğretmenleri yazma kabiliyetini görüp teşvik ettiler, öğrenciyken yazarlığı nedeniyle ödüllendirildi. Harriet Beecher Stowes’ın (1811–1896) Tom Amcanın Kulübesi romanından esinlendi, daha sonra bu romanı dil fakirliği ve anlatması cesaret ve canlılık gerektiren bir öyküyü hiçbir şey ifade etmeyen şekilde anlattığı için eleştirdi, Amerikan kölelik sisteminin hâlâ sürmekte olan vahşetiyle uğraşmaya başladı. Baldwin’in Tom Amcanın Kulübesi tanıtımı 1949 yılında Zero Magazin’de yayımlandı. Etkileyici tarzı The Nation, Commentary, The New York Times Book Review ve  Harper’s Magazine dergilerinden siparişler gelmesine yol açtı. Yazılarındaki tipik iğneleme, sarıp sarmalayıcı heyecan ve utanmaz dobralığı hâlâ eserlerini vazgeçilmez yapmakta. 

Dünyanın değişik köşelerinde insanların ne şekilde yaşadıklarını merak ettiğinden çok gezdi. Diğer ülkelerdeki Afrikalılarla ABD’deki siyahların öğrenmesinin yasak olduğu gerçekleri öğrenmek için buluştu. Siyahlar birbirine benzeyebilirlerdi ama dünyaya yaklaşımları farklı farklıydı. Kimi, beyazların yönettiği devletlere uyum yapmak için elinden geleni yaparken kimi, beyaz sömürücülerden kurtulmak için çaba harcamaktaydı. 

Baldwin, ABD’deki siyahların kendileri gibi olanlardan hızlı şekilde kopamadıklarını, yalnızlık ve yalıtılmışlıktan kurtulamadıklarını ve dünyanın diğer yerlerinde, örneğin Paris’te, ne durumda yaşadıklarını anlattı. O zamanlar hâlâ zenci olarak adlandırılan ABD’li siyahların ülkelerinden, dillerinden, inançlarından kopmuş, doğum yerlerine yabancılaşmış şekilde, ister Harlem, ister Paris‘te olsun‚ görünmez/göze batmaz, insanlar olarak yaşadıklarına dikkat çekti. 

Baldwin’in harika gözlemleriyle siyahlar yabancılaşmış şekilde yaşadıklarını, hiçbir yeri vatanları, evleri gibi göremediklerini anlattılar. Her yere yerleşebiliyorlardı ama hiçbir yerde güven, teselli ve gerçek cemiyete sahip değildiler. Baldwin, kaideyi bozan istisna olmak istemesine rağmen, yerleşik olmak istemesine rağmen, sık sık Paris’e dönerek, ABD’de mümkün olmayan özgür koşullarda yaşama ve yazma yolunu seçti. 

Baldwin’in özelliği, ABD’li siyah ve beyazların yüzyıllar boyu ölüme yol açan, birbirini dışlayan, bazen, istisnai şekilde, birbirini kucaklayan gerçeklerini süslemeden yazmasıydı. Herkes birbirine yabancı, herkes karşısındakinin yüzüne söylemediği şeyi, kendi hakkında ne düşündüğünü biliyor. O, hiç çekinmeden rahatsız edici gerçekleri yazdı ve Amerika’nın ne olup olmadığını ortaya koydu. Şimdilerde de Baldwin’in yazdığı çatışmalar devam ediyor. Her ne kadar bazı şeyler değişmiş olsa da çıplak gerçeklik, çoğu şeyin olduğu gibi kaldığına işaret ediyor. 

Baldwin, ABD’yi yeniden büyük yapmak gibi çılgın bir sloganla başkan olan Trump’ın yükselişini öngörebilir miydi? Belki... Belki de değil, çünkü böylesine bir gelişmeyi, öngörüsü çok kuvvetli olan biri bile hayal edemeyebilirdi. 

Baldwin, Martin L. King ve Malcolm X’i tanıyan ve ikisine de hayran olan biriydi ama Black Panther Party Enformasyon Bakanı Eldrige Cleaver, cinsel yönelimi nedeniyle onu aşağıladı ve reddetti. Ama Baldwin, bu reddedişte arkadaşı ve öğretmeni Richard Wright’ın, eşcinselliğini öğrenmesi sonrası,  çalışmalarını sert şekilde eleştirmesini bulmasaydı, zaten Baldwin olamazdı.

İleriki yıllarda hepatit hastalığına yakalandı ama onu bu dünyadan alan yemek borusu kanseri oldu. O, sözcükleri, başarısı, cesaretinin verdiği büyüklüğü ve eşcinsel oluşunu özgürce ortaya koyuşuyla yeni kuşaklar için de örnek olmaya devam ediyor. James Arthur Baldwin, 1987’den beri atalarımız arasında yer alıyor, gerçekte ise ölümsüzlerimiz arasında...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...