'Prangalı meseleler' meselesi (2)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Arada bir palaska, postal, dipçik eşliğinde “hizaya” sokulan anayasalarımızla ağır aksak yolumuza devam ederken, neden sonra ya şeytana uyarak ya da “Allah boş duranı sevmez” deyiminden yola çıkıp, böylece memleket sathında iyi gitmeyen, tökezleyen, yalpalayıp duran bilumum meselelerimizin nedeni, sebebi veya suçlusu sanki sadece anayasalarmış gibi, “vur abalıya” misali evvelemirde bu yasalarımızın tepesine çullanmayı nedense marifet belledik, belliyoruz!
Bu bağlamda hoşumuza gitmeyen, kulaklarımızı tırmalayan bu yasaların kimilerini budayıp törpülerken, aynı zamanda da hızımızı yeterince alamayınca, bu kez de “anayasa dediğin ne ki, koy sepete” yaklaşımıyla tümüyle tozlu raflara kaldırıp, hemen akabinde de sanki büyük bir halt işlemişçesine onurla, gururla dünya aleme dönüp en tiz perdeden fetva vermeyi de hiç mi hiç ihmal etmedik:
“Muz cumhuriyeti değiliz!!!”
Bir zamanlar hani mil pardon amiyane deyimiyle “ayranı yok içmeye tahtırevanla gider bilmem ne yapmaya...” meselini sanki anımsatırcasına; cebi, cepkeni zaten oldum olası delik, iki yakası bir türlü bir araya gelmeyen devlet hazinesinin perişan haline inatla, “cennet vatan”ımızın güneyindeki sahillerde, özellikle de kendine has rahyasıyla, kokusuyla ünlü Anamur muzları dururken, bunun yerine Afrika diyarlarından ithal edilen “çikita” lakaplı azman, bir o kadar da tatsız muzların yanı sıra, keza en azından kırk çeşit ithal peynirlerle, konservelerle, hardallarla, ne idüğü belli olmayan rengarenk soslarla insanlarımızı, özellikle de “kader”leri, “fıtrat”ları mucibince oldum olası “Dar Gelirliler Sitesi”nde ömür boyu yaşamaya “mahkum” işçi, emekli, dul ve yetimlerimizi, vitrin camlarının ardındaki bu “nimet”lerle tanıştırırken, diğer yandan da bu dahiyane yolla ekonomimizi canlandırıp, böylece bu bapta ayaklarımızda dolanıp duran prangalarımızdan da kurtulduk çok şükür!
Aslında şunun şurasında yaklaşık çeyrek asırdan beri ülkemizdeki muz ağaçlarının dibine bir bakıma sanki zaç yağı döküp, veya tıpkı yine aynı aymazlıkla, aynı hoyratlıkla, hatta şeytana bile külahını ters giydirebilecek kertede ustalıkla hazırlanıp devreye sokulan “rant” hesaplarıyla asırlık zeytin ağaçlarımızı da şu sıralar baltalarla buluştururken, şimdilerde geriye baktığımızda “yerli ve milli” muzlarımızın esamesi zaten okunmadığı gibi, ayrıca gölgesinde yan gelip yatacak, piknik tüpleri üzerinde demlediğimiz çaylarımızı iştahla yudumlayacak iki kıytırk muz ağacından bile yoksunken, buna rağmen şu ya da bu nedenlerle zırt pırt illa da “muz cumhuriyeti değiliz” diye yeri göğü inletirken, acaba şuur altımızda yuva kurmuş “aşağılık kompleksi”mizi belki de farkında olmadan mı dillendiriyoruz ne!
Muz cumhuriyeti değiliz...
Okey! Peki sence neyin nesi, hangi bağın bağbanıyız Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30