'Yeni Türkiye', 'kurucu lider' ve '3a' taktiği!

Eski AKP MKYK Üyesi ve Sivil Alan Platformu Başkanı Ayhan Oğan’ın 3 Ağustos gecesi, CNN’de katıldığı bir tartışma programında; “Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri de Tayyip Erdoğan’dır” demesinden beri, “AKP yeni devlet mi kuruyor, yoksa eskisini restore mi ediyor” tartışması siyasi gündemin üst sıralarına çıktı.

Oğan’ın bu sözleri söylemesinden beri, yaklaşımları nispi farklılıklar gösterse de MHP ve CHP sözcüleri bu sözleri,  “AKP’nin devleti yıktığı”nın, “yıkmak istediği”nin itirafı olarak görerek eleştirirken, AKP’nin resmi ve gayriresmi sözcüleri ise, Oğan’ın bu sözleriyle şahsi fikirlerini dile getirdiğini; bu sözlerin partiyi bağlamadığını öne sürüyorlar.

Tepkiler üstüne Oğan, sosyal medya hesabından açıklama yaptı. “16 Nisan itibarıyla artık yeni bir süreç başlamıştır. Bu, devletin yeniden teşkilatlanma, organize olma sürecidir, yeniden inşa sürecidir” diye ilk sözlerini savundu; ama bu sefer, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu liderinin Mustafa Kemal Atatürk, kurucu partisinin de CHP olduğu”nu ekleyerek, “İkinci kuruluş sürecinin lideri de Tayyip Erdoğan ve onun yanında saf tutan siyasi liderlerdir” diyerek saflarını genişleterek ilk sözlerinde ısrar ettiğini gösterdi!

ERDOĞAN’IN OĞAN’A ESASTAN İTİRAZI YOK 

Bu tartışmaya önceki gün ise Cumhurbaşkanı Erdoğan Rize’de yaptığı konuşmayla katıldı: “Bizim Türkiye Cumhuriyeti Devletinden başka hiçbir devletimiz yoktur. Kim ne derse desin hepsi hikaye. Ben size partimin genel başkanı ve cumhurbaşkanı olarak manifestomuzu söylüyorum. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bitti!”

“Sert” gibi görünen “ortalama” bir açıklama!

Oğan, bu açıklamaya bakıp; “Cumhurbaşkanının benim söylediğime itirazı yok” da diyebilir; yandaşlar da; “Bakın Cumhurbaşkanı Oğan’ın söylediklerini tekzip etti” de diyebilirler. Dolayısıyla Erdoğan, Rize konuşmasıyla, yandaşların belirttiği gibi tartışmayı bitirmedi. Tersine Cumhurbaşkanının tartışmanın ucunu açık bırakmayı tercih etmiş olduğu görülüyor. 

Çünkü Cumhurbaşkanının bu açıklaması, “Hayır ben yeni devlet kurmuyorum ve böyle bir kuruluş lideri de değilim” demiyor. Dahası bugüne kadar, “eski Türkiye-yeni Türkiye” tartışmaları etrafında yapılan propaganda Oğan’ın söyledikleri doğrultusundadır.

Evet tartışılan Oğan’ın sözleridir ama, Oğan gibi AKP içinde “özgül ağırlığı” olmayan bir kişinin söylediği sözlerin siyaset gündeminin ön sırasına çıkması, elbette ki, bu sözleri söz olmaktan çıkaran “siyasi iklim”le ilgilidir.

ERDOĞAN’A ‘EZELİ’, ‘KURUCU’, ‘EBEDİ’ LİDER MİSYONU BİÇİLİYOR

Bu siyasi iklim şu gelişmelerle oluşturulmuştur:

1- Yakın geçmişteki siyasi gelişmeleri izleyen herkes bilmektedir ki; AKP’nin öncülü olan Milli Nizam Partisi-Refah Partisi geleneğinin de “gizli ajandası”nın mevcut cumhuriyetin yerine, İslami referanslara dayanan, “muhafazakar” bir toplum inşa etme, cumhuriyeti de bu toplumun referanslarına göre biçimlendirme amacının AKP tarafından devir alındığını bilmektedir. Dolayısıyla, Oğan’ın açıklamaları, AKP’nin stratejik amacının itirafı olarak algılanmaktadır. 

2- AKP’nin iktidara gelmesinden beri kullanılan söylem; “Dindar nesiller yetiştirme”, “Muhafazakar toplum inşası amacına yönelik plan ve propaganda”, “Diyanetin sosyal yaşamın her alanına müdahale eden bir kuruma dönüştürülmesi”, “imam hatipler”, “Kur’an kurslarını yaygınlaştırma girişimlerinin”, “Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesi”, “Milli Eğitim müfredatındaki dinileştirilmesi yanında tarikat ve cemaatlerin Mili Eğitimin ‘sivil’ dayanakları haline getirilmesi”...gibi girişimler Oğan’ın söylediklerinin bir karşılığının olduğunu göstermektedir. 

3- “Tek parti, tek adam rejimi” doğrultusundaki girişimler etrafında oluşturulan ritüeller ve Erdoğan’a biçilen misyon, onun ağzından çıkanın Başbakan, bakanlar, valiliklerden başlayana kadar, yerel yöneticiler tarafından yasa, hak-hukuk nedir denmeden emir telakki edilmesinin bir yönetim tarzına dönüştürülmesi ve parlamentonun, yerel yönetimlerin ve devletin bu çerçevede yeniden biçimlendirilmesi girişimleriyle birlikte düşünüldüğünde Oğan’ın söylediklerini hiç de öyle laftan ibaret olmadığı görülmektedir. 

15 Temmuz darbe girişimi ve 16 Nisan referandumundan sonra bu girişimlere olağanüstü hız kazandırılmıştır. Dahası bugüne kadar izlenen propagandadan da görüyoruz ki, “Tek adam” Erdoğan’ın, “yeni Türkiye”nin “ezeli”, “kurucu” ve “ebedi” lideri olduğu, yıllardır her gün yeniden yeniden herkesin gözüne sokulmaktadır!  

‘ARKADAN DOLANMA’, ‘AŞINDIRMA’ VE ‘ALIŞTIRMA’ TAKTİĞİ İLE OĞAN’IN FARKI

Oğan’ın sözlerinin yukarıda özeti sunulan girişimlerin arkasındaki stratejinin bir ifadesi olduğu tartışmasızdır. 

Bu sözlere karşı çıkılması da henüz o “gizli ajanda”nın açıkça ilan edilmesi aşamasına gelinmediği içindir. Çünkü eğer bugünden cumhuriyetin geleneksel normları ve modern yaşamı, Mustafa Kemal’e cepheden karşı çıkılırsa, 2019’daki seçimde (Ki, bu seçim onlar için bir ölüm kalım meselesi olarak görülüyor) bugün kendilerine oy veren geniş bir kesimi karşılarına almaları ihtimali nedeniyle Oğan’ın söylediklerine karşı çıkıyor görünüyorlar. 

Bu yüzden de Oğan’ın söylediklerine AKP’nin resmi sözcüleri karşı çıkmakta; Cumhuriyete ve Atatürk’e itirazları olmadığını söylemektedirler. Ama fiiliyatta tamamen farklı işler yapmaktadırlar. Modern yaşam ve demokrasi mücadelesinin kazanımlarının arkadan dolanarak “aşındırılması”, “alıştırılması” ve adım adım “aşılması”nı benimseyen bir taktik  benimsenmektedir. Oğan’la AKP’nin resmi sözcüleri aralarındaki fark en fazla bundan ibarettir! 

Ama şu da bir gerçek ki, Oğan’a karşı çıkan AKP sözcüleri, en başta da Erdoğan, aynı zamanda onun açtığı tartışmayı kullanarak “arkadan dolanma”, “aşındırma” ve “alıştırma” taktiğinin (Buna “3a taktiği” ya da “takiye taktiği” de diyebiliriz) bir dayanağı olarak da kullanmaktadırlar. 

Bu sıcak tartışmanın şimdilik en gerçekçi açıklaması böyledir. Ve tartışmayı elbette önümüzdeki günler ve haftalarda da sürdüreceğiz.