Hak aramak suça dönüştü, buna alışın diyorlar
Fotoğraf: Envato
Yıllar önce sınavda sorduğum soruya bir öğrencim “1980 öncesi bizlerden bir sır gibi saklandığı için o dönem neler olup bittiğini bilemiyoruz” cevabını yazmıştı, uzun süre gülmüştüm. Son 10 senenin konusu ise ’90’larda yakılan Kürt köylerinden, beyaz Toros’lardan, Cumartesi Anneleri ’95’ten beri Galatasaray Meydanı’nda hak arıyor oldukları halde, gözaltında kaybedilenlerden nasıl da kimsenin haberdar olmadığıydı. Medya bize hep yalan söylemiş, ne olup bittiğini göstermemiş, hep devlet yanlısı bir dille vermişti.
Çözüm süreci zamanı Erdoğan 5 Şubat 2011’de Cumartesi Anneleri’yle görüştü. 30 yılı geçen vakalarda sonuç almanın kolay olmadığını ancak bu sorunun hükümetin sorunu olduğunu, kayıp yakınlarının acılarını dindirmek için her türlü çabayı göstereceklerini söyledi. İki hafta önce Cumhuriyet gazetesi davasında mahkeme başkanı Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’ya Hurşit Külter haberi üzerinden “Devlet tarafından kaybedilmiş” sözünü sordu. O sırada 22 yıldır kocası Fehmi Tosun’un cenazesini arayan Hanım Tosun adalet için adliyeye gelmiş, duruşma salonuna girmeye çalışıyordu.
Adaletsizliğin geldiği aşamayı Kürt sorunundan bağımsız düşünemeyiz, bunu adalet talep edenlerin maruz kaldığı uygulamalara bakarak bile görmek mümkün. HDP’nin Diyarbakır’da başlattığı ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ ağustos başı itibariyle İstanbul’da Yoğurtçu Parkı’na taşınınca hak arayanın sonu budur der gibi park adeta cezaevine dönüştürüldü. Artı Gerçek’te yer alan “Yoğurtçu’ya mı girmek istiyorsunuz, o halde okuyun!” başlıklı rehbere göre parka girebilmek için en az üç kez genel bilgi taramasından (GBT) geçmeniz gerekiyor. O da yetmiyor ya önceden akredite olmanız ya da içeriden tanıdığınız birinin yardımı gerekiyor. İçeride en fazla 60 kişinin olmasına izin veriliyor. Diğerleri içeriden birileri çıkana kadar bekliyor, izin çıktığında üzerinizdeki “yasaklı” eşyaları, ki bunlara müzik aletleri, avukatlık cübbeleri de dahil, dışarıda bırakmanız isteniyor. Nedeni bilinmiyor, açıklaması OHAL. Adalet Yürüyüşü’nü korkarak da olsa ucundan kıyısından veren televizyonlar ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni hiç görmüyor. İktidar medyasına göre ise “Halk sözde adalet nöbetine ilgi göstermiyor.”
‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin dördüncü gününde Kadıköy’de birkaç sokak ötede Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek veren 33 kişi gözaltına alındı, 32’si serbest bırakıldı. Çoğu yerde haber değeri bile olmadı, yapılmak istenen Gülmen ve Özakça’ya destek vermenin suç olduğu algısını yaratmak ve buna alışmamızı sağlamak.
‘OHAL şartları, durum böyle, ben sokakta herhangi bir eyleme katılmıyorum, olanları ruh halim el verdikçe sosyal medyadan takip ediyorum, bazen Facebook’ta içimi döküyor, takip ettiğim birkaç kişiyi arada retweet’liyorum’ diyorsanız oralarda da durum pek parlak değil. Büyükada’da dijital güvenlik eğitimi sırasında gözaltına alınıp tutuklanan Eğitmenler Peter Steudtner ve Ali Gharavi ile Hak Savunucuları,”kaos planı” yaptıkları yalanlarıyla bazı gazetelerin gündeminden haftalardır düşmüyor.
Motherboard’da 19 Temmuz’da yayınlanan Joseph Cox’un haberine göre Türkiye son dönemde İngiltere’den, vatandaşlarını izlemeye yönelik en az yedi yazılım satın almış, bunlar arasında kendisini çevresindeki telefonlara baz istasyonu olarak tanıtıp telefonlarımızı dinleyebilen, mesajlarımızı izleyebilen IMSI-catchers da var. Bir başka deyişle dijital güvenliğin “casusluk”muş gibi kriminalize edilip iktidar medyasına servis edilmesinin altında aslında kendimizi bu izlemelerden koruyacak önlemleri almamızın önüne geçmek var. Sıranın geçtiğimiz hafta Rusya’da yürürlüğe girdiği gibi VPN kullanımının yasaklanması ya da yazışmaları karşılıklı şifreleyen programları kullanmanın suç olarak kabul edilmesine geleceğini ön görmek çok zor değil.
Geçmişte görülemeyeni bugün görmemizde, bir araya gelişimizde, birbirimizden haberdar oluşumuzda bilişim teknolojilerinin büyük payı var kuşkusuz. Artık görmedim, bilmiyordum deme bahanemiz yok. Ancak hak talep etmek adım adım suça dönüşürken sınır elimizde tuttuğunuz telefona, önümüzde duran bilgisayara kadar dayandı.
- AKP için çalışan RTÜK, seçimden sonra ‘tarafsızlığı’ denetleyecek 29 Mart 2024 03:57
- Komşularımız söyleyecek biz çalacağız 24 Mart 2024 05:19
- Medyanın dertlerini Meta çözemezmiş 17 Mart 2024 05:06
- Evrensel ne işe yarar? 10 Mart 2024 05:59
- RTÜK Başkanı’nın çilesi 03 Mart 2024 04:18
- ‘Siz gazeteci misiniz?’ 25 Şubat 2024 04:15
- ‘Gurban’ üzerinden devlet-sermaye ve medya ilişkileri 11 Şubat 2024 04:52
- Düşen yapraklar, değişmeyen sınıf çatışması 28 Ocak 2024 04:36
- Haberin sahibi kim? 14 Ocak 2024 04:59
- Yolumuz uzun, medya bizim 31 Aralık 2023 06:32
- Yaprağını yerken kıtır kıtır, sapına gelince me! 24 Aralık 2023 04:50
- Bazı insanların hakları için diğerlerini çitlemek 10 Aralık 2023 05:00