31 Temmuz 2017 01:00

Camus, Virchow ve isyan üzerine

Camus, Virchow ve isyan üzerine

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hayatımı yönlendiren seçimlerde etkisini kuvvetle hissettiğim önemli isimlerden biri de Albert Camus’dür. Üç yıl önce “Cezayir Günlükleri” kitabından da söz ettiğim “Çember” başlıklı yazımda andığım, daha 28 yaşındayken “Sisifos Söyleni” gibi çok güçlü felsefi bir metni kaleme alabilen, ailemden öğretmenlerime herkesin hekim olmam için ısrarına omuz silkip, “Veba”yı  okuduktan ve Dr. Rieux ile tanıştıktan sonra hekim olmanın benim için tek seçenek olduğuna karar vermemi sağlayan kıymetlimdir Camus.

Fransız Gazeteci  Jeanine Delpech ile 1945 yılında yaptığı bir söyleşide saçmalıklar ve kurtuluş ilişkisi üzerine söylediklerini bu hafta Maria Popova’nın “brainpickings” isimli blogunda okuyabildim. Haftanın, haftaların saçmalıkları karşısında zaman zaman karşıma çıkan, benim de kendime sorup durduğum soruların zihnimde berraklaşmasını sağladı bir kez daha. Yaşamın içindeki saçmalığın yarattığı ikilemi keşfe çıktığında üç sonuca ulaştığını söyler Camus Sisifos Söyleni’nde: İsyan, özgürlük ve tutku. Gazeteci bu sözlerine karşılık saçmalığın insanları umutsuzluğa itip itmeyeceğini sorduğunda ise etrafımızda olup biten saçmalığın varlığını kabul etmek gerekli bir deneyim olsa da bir çıkmaz olarak değil ama bu deneyimin verimli bir şekilde bizde isyan uyandıracak, isyanın çözümlemesi ile de varoluşumuza anlam yükleyecek düşünceler keşfetmemizi sağlayacağını ifade eder.

Hanidir bende “absürd (saçma) tiyatro” alanında oyunlar üretmiş Ionesco, Albee gibi yazarları çağrıştıran olaylar silsilesi ile yaşarken, zaman zaman bu durumdan bir “Hayvanat Bahçesi Hikayesi” çıkar duygusu ile yüklendiğim savcılık iddianameleri okuyor, hâlâ aynı anda birkaç yerde olma becerisi edinemediğimden yanlarında olamasam da bu hikayelerin sahnelendiği mekanları dönüştüren ve varoluşumuzu anlamlandıran insan hakları savunucusu, gazeteci, hekim dostların savunmalarına henüz dışarıda olan gazeteci ve avukat dostlarımızın kaleminden, dilinden tanıklık ediyor olmak, bu saçmalığın tam da içinde yaşayıp nasıl oluyor da umutsuzluğa savrulmadığımızı kendi başına açıklıyor bir yandan. Tam da Camus’ün dediği gibi tutkuyla, özgürce varoluşumuzu anlamlandıracak bir araca dönüştürüyoruz isyanımızı.

Cumhuriyet Gazetesi yazarlarının her birinin tek tek yaptığı savunmalar, ille de ana babasının dışında kimsenin önünde eğilmeyeceğini bir kez de sesli dile getirmek zorunda kalan ve tanımaktan onur duyduğum sevgili dost Ahmet Şık’ın isyanı, İstanbul’un orta yerinde herkese açık bir otelin camlı mekanında gözler önünde ve fakat “gizli” toplantı saçmalığına can dostların  yanıtında, oradan bir kuş uçuşu Diyarbakır’a varıp canım meslektaşlarıma yüklenen suçlara hekimin politikadan ayrı tutulamayacağı vurgusunda varoluşumuzu anlamlandırıyor, umudu büyütüyor tüm bu saçmalıklara inat.

Tıp okumaya başlayınca hayatımı dönüştüren Rudolf Virchow’u anmadan olmaz bu durumda. Virchow biz adli tıpçıların da yolunu aydınlatmış bir patologdur. Sosyal sorunların çözümünde hekimlerin sorumluluğunu vurgular durmadan. Tıbbın sosyal bir bilim olduğunu, politikanın aslında tıptan başka bir şey olmadığını ve hekimlerin yoksulların avukatı olması gerektiğini savunur. Yaşadığı dönemde tifüs salgınının tek tedavisinin sınırsız ve tam bir demokrasi olduğunu söylediği için Berlin’deki işinden atılır. Onu işten atanlar bugün belleğimizden ve tarihten silinip giderken Virchow yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir, tıpkı bu saçmalıkların ortasında dimdik umutla isyan eden dostlarımızın duruşunun geleceğe taşınacağı gün gibi aşikarken…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...