30 Temmuz 2017 00:15

Bir gazetenin bağımsızlık mücadelesi

Bir gazetenin bağımsızlık mücadelesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan Die Zeit Yayın Yönetmeni Giovannidi Lorenzo’ya Temmuz başında bir söyleşi vermiş, o söyleşide dünyanın hiçbir yerinde bağımsız medya diye bir şey olduğuna inanmadığını söylemişti. Geçtiğimiz hafta boyu devam eden Cumhuriyet gazetesi davası tam da Erdoğan’ın bu inançsızlığı üzerine kurulmuştu. Bu durum, beş gün boyunca süren duruşmalarda sorulan sorularla da kanıtlandı. Mahkeme heyeti her sanığa ısrarla yaptıkları haberi, yazdıkları yazıyı, hatta iş sözleşmelerinin kim tarafından yapıldığını sordu. Soru sorma biçimleri bir örgüt şeması çıkarma gayretlerini apaçık ortaya serdi. Her soru “kimden emir aldınız”a çıkıyordu çünkü emir-komuta zinciri olmadan gazetecilik yapılabileceğine inanmıyorlardı. 

Cumhuriyet gazetesi davasını beş gün boyunca izledim, ‘niye?’ diye soranlara verecek ilk cevabım Türkiye’de gazeteciliğin nasıl suç sayıldığına en yakından tanık olma gayretiydi. Mahkeme heyeti ‘adeta’ iletişim fakültesine yeni girmiş bir gazeteci adayının soracağı soruları ülkenin en iyi gazetecilerine sordu, bir gazetecilik ve gazetecilik etiği kursu niteliğindeydi savunmalar, duruşma salonunda dinleyemeseler de tüm gazeteci adaylarına yol gösterecek. Manipülasyon, Murat Sabuncu’ya anlatmak çok ağır gelse de 16 Temmuz’da “Çözüm Demokrasi” manşetini gizleyip altındaki “Türkiye kaosta” haberini iddianameye koymaktır örneğin. Altı milyon oy almış bir partinin genel başkanları Yenikapı’ya çağrılmadığı için “Eksik Demokrasi” başlığını atabilmektir editoryel bağımsızlık, bunun için kimseden icazet alınmaz. Bülent Utku’nun yaptığı gibi “niye” diye soranlara verilecek en iyi yanıt “Sana ne” olabilir. Bir gerçeği ortaya çıkarabilmek için, tarafsız kalabilmek için herkesle temas kurar gazeteci mesafesini koruyarak, bu mahkeme başkanının Aydın Engin’e espri konusu yaptığı gibi “007 James Bond”luk değil gazeteciliğin bizzat kendisidir. Orhan Erinç’in dediği gibi doğru verildiği takdirde her haber yayınlanır. Ve yıllardır iddianamelerin değişmez klişe sorusu “basın özgürlüğü sınırsız bir özgürlük müdür?”e karşı verilecek en net yanıt Ahmet Şık’ın tarif ettiği gibi sınırın gazetecinin hakikatle kurduğu ilişki ve kamu yararı olduğudur. 

Mahkeme beş gün boyunca yargılananlara iddianamede geçen haberler, manşetler, köşe yazıları hakkında suç unsuru olabilecek tek bir kanıt gösteremedi. Sonucu biliyorsunuz, tahliyelere sevinmekle birlikte “Vakıf Senedi üzerindeki illiyetleri ile denetim görev ve sorumlulukları ve bu ilkelerden ayrılma çerçevesinde yardım suçunun ana hareket noktasının oluşabildiği” gerekçesiyle Murat Sabuncu, Akın Atalay, Kadri Gürsel ve Ahmet Şık’ın tutukluluğunun devamına karar verildi. Bu, Hürriyet gazetesini “Doğan Yayın Grubu İlkeleri”ne uymadığı için yargılamak kadar saçma bir durum. Eğer gazetenin bağımsızlığı, yayın politikası yargı konusu yapılacaksa Akşam gazetesinin sahibi AKP MKYK’sında yer alıyor örneğin, üstelik gazetenin muhabiri Yavuz Atalay geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve Beyaz Saray danışmanı Jared Kushner söyleşisini uydurduğunu da itiraf etti.

Bir sonraki duruşma 11 Eylül’de, mahkemenin tanık olarak dinlenmesine karar verdiği isimlere bakarak Vakıf içindeki tartışmalardan yürüyeceği belli oldu ancak bu durumda Vakıf yönetiminde olmayan yalnızca bir ay yayın danışmanlığı yapmış Kadri Gürsel’in ya da hiçbir yöneticilik görevi olmayan Ahmet Şık’ın neden hala tutukluolduğu sorusu yerinde duruyor. 

Cumhuriyet davası bir gazetenin bağımsızlık mücadelesi olarak tarihe geçti, yargılananlar için bir onur şüphesiz. Bundan sonraki aşamada bu operasyona kapı açan eski yöneticilerin, iddianame için ifade veren gazetecilerin, tweet’leri iddianameyi güçlendirmek için kullanılan, partisinin lideri adalet için 450 km yürüyen Mustafa Balbay’ın tutumlarını izleyeceğiz. Cumhuriyet bir kale, onun üzerinden gazetecilere çok açık bir mesaj verilmeye çalışılıyor. Bu davada iki taraf yok, bu bir mesleki onur mücadelesi, sonuçları da gazetecileri, siyasetçileri, okuyucuları kısaca hepimizi etkileyecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...