25 Temmuz 2017 00:24

Evet yaptık, gerekirse yine yaparız

Evet yaptık, gerekirse yine yaparız

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gerçekliğin alaturka kabulü: “Evet, yaptık, gerekirse yine yaparız!”  Örneğin soykırım konusunda, bugün cehalet ve inkardan, bu noktaya gelmiş durumdayız. Pek parlak bir sonuç olarak kabul edilemez.

Her türlü demokratikleşme, yerinden yönetim çabası da devletin bekası açısından bir tehdit olarak algılanmıştır. Her çok parti deneyiminin, parti kapatmalar ve darbeler ile sonuçlanması bunun bir yansımasıdır.

Parti kapatma modası 1913 yılında İttihatçıların Babıali Darbesi ile başladı. Mustafa Suphi’sinden Sosyalist Hilmi’sine, Prens Sebahattin’den, Kürt Şerif Paşasına tüm İTF’ye muhalif olanlar ya hapse, ya zindana ya da sürgüne gitti. 

Mustafa Suphi Rusya’ya Sinop cezaevinden kaçacaktı. 1915 yılında. Onun kurtuluşuna tanık olan Karadeniz 28 Kanuni Sani 1921 tarihinde onun yoldaşları ile birlikte katledilmesine tanık olacaktı. 

Nâzım’ın 1923 yılında yazdığı şiir, aynı zamanda sanki sola yönelik şiddetin neredeyse bir yüzyıla yayılan öngörüsüdür.

28 kanunisaniyi unutma!
“siyah gece
 beyaz kar
 rüzgar
 rüzgar.
trabzondan bir motor açılıyor
sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
motoru taşlıyorlar
son perdeye başlıyorlar!
burjuva kemal’in omuzuna binmiş
kemal kumandanın kordonuna…
uluyorlar
hav… hav… hak… tü
yoldaş unutma bunu burjuvazi
ne zaman aldatsa bizi
böyle haykırır:
– hav…hav…hak…tü”
Sola kayma eğilimi gösteren Yeşil Ordunun başı Çerkes Ethem ise yine aynı günlerde Yunanistan’a kaçma durumunda kalacak, “hain” ilan edilecekti. 

Türkiye’de siyasal liberalizmin en keskin kalemi, İTF’nin insanlığa karşı işlediği suçların, yani ADALETİN sıkı takipçisi Ali Kemal, 6 Kasım 1922’de, daha Kemalist ordu İstanbul’a girmeden, İstanbul’un göbeği Beyoğlu’da kaçırılıp, Yahya Kaptan’ınkine benzer bir güruha İzmit’te linç ettirilecek; Sosyalist Hilmi ise, 15 Kasım 1922 gecesi Kalkandereli Ali Haydar isimli bir polis tarafından vurularak öldürülecektir
Sonuç olarak daha en başından daha cumhuriyet kurulmadan da önce Ankara, sadece komünistlere değil solun her türüne karşı düşmanca bir tavır takınacaktı. 

Daha CHP kurulmadan, Mecliste bir solcu Halk İştirakiyun Partisi vardı. Dr. Nazım Beyi Mim Kemal’in iradesine karşın bakan seçtirebilecek bir konumu bile vardı. Daha Cumhuriyet kurulmadan kapatılma şerefi bu partiye ait. 1925 yılında Şeyh Sait Başkaldırısı bahane edilerek İlerici Cumhuriyet Partisi, Kadın Partisi kapatıldı. 1930’da seçmenler kontrollü çok partililiği ciddiye alınca, Serbest Cumhuriyet ve Ahali Cumhuriyet Partisi kapatıldı. Sonuncusunun kurucusu Büyük Yazar Orhan Kemal’in babasıdır: Abdülkadir Kemali Bey. Partisinin kapatılması bir yana, Atatürk ölene kadar 8 yıl sürgünde kalacaktı. Orhan Kemal, sürgün yıllarında büyüyüşünü “Baba Evi” kitabında anlatır. 

Herhalde Cemil Meriç gibi, Orhan Kemal de çocukluk ve gençlikleri Kemalist aura’nın dışında, Suriye mandasında geçtiği için,  solla daha defekte olmadan bağ kurdular. Cemil Meriç, sözde bağımsız Hatay Cumhuriyetinin ilk siyasi tutuklusu oldu, Marksist eserlerle dolu kütüphanesine el konuldu.

CHP yönetimi savaş biteli neredeyse  iki yıl geçmesine karşın devam eden OHAL (pardon sıkıyönetim) aracılığıyla, 1946 aralık ayında da bütün sosyalist partileri ve sendikaları kapattırdı. Daha sonra bu misyonu her askeri darbede cuntalar üstlendi. Bütün bu “OHAL” durumlarında, kağıt üzerinde “tehdit” kabul edilmelerine karşın siyasal İslam eğilimlerine daha hoşgörülü davranıldı. 
Siyasal İslam ise son dönemlerdeki bazı istisnalar dışında sola karşı her zaman hasmana bir tavır sergiledi. Bazen bu 1969 Kanlı Pazarı düzeyine vardı. Varılan siyasal mutabakata karşın, 1974 genel affında İslamcılar aftan yararlanırken, TBMM’de solun aftan yararlanması engellendi.

Toprak ağalarının talebi üzerine, sola eğilim gösteren öğrencileri nedeniyle köy enstitülerini kapatan CHP ilk imam hatip okulunu 1949 yılında açtı.

Sola yönelik devlet terörünün genel bir tarihi yazılmadı. Solun tarihine yönelik ilk akademik çalışma, ’60’lı yıllarda Mete Tunçay tarafından başlatıldı. Ancak belli bir döneme kadar geldi. Şişmanov’un kitabı en azından 1965’e kadar genel bir tablo sundu.
Elbette, 1971 solun tarihi, dünya solunun farklı akımlarının coğrafyamıza yansıması sonucu çok daha karmaşık bir dosya olarak akademik araştırmaları bekliyor.

Bu bakımdan, TBKP yöneticilerinden Hüseyin Çakır’ın yeni yayınlanan “TİP-TKP Birliği” çalışmasını çok önemli buluyorum. (1)  Bir defa, Tunçay (2) ve Şişmanov’dan (3) sonra, Türkiye komünist ve sosyalist hareketinin bugünlere gelen kronolojik bir sunumunu buluyoruz. Ergun Aydınoğlu’nun iki önemli çalışması ise hikayeye Şişmanov’un bıraktığı yerden devam ediyor. 1968 aynı zamanda ana hat olan TKP geleneğinden kopuşun kırılma noktasıdır. (4)

İkinci olarak TKP ve TİP’in birleşerek, yasal değişimi beklemeden, bir sivil itaatsizlik eylemi olarak ülkeye dönüşü, genel sol açısından, maalesef hakkı teslim edilmemiş, önemi kavranmamış bir hareket olarak kaldı. Bunu hatırlatması çok anlamlı…

Türkiye solu ne yazık ki, birbirine karşı ön yargılı ve birbirini tanımıyor, daha da kötüsü tanımak da istemiyor. “Diğer” solun bu kitabı okumasını önemsiyorum.

TC, tarihi boyunca işçi sınıfının yasal siyasal örgütlenmesini engellemeye çalıştı, illegalliğe mahkum ederek boğmayı başardı. Aynı siyaset, Kürt hareketine karşı da ’80’li yılların sonundan beri uygulanmakta. TKP-TİP’in geri dönüşü gibi, Kürdistan İşçi Partisi de birçok kez ülkeye dönüşü denedi ve Ankara’nın duvarına tosladı. 

Bunun bedelini Türkiye Kemalist otoriteryanizm/totaliteryanizmden daha da beteri, yeni  İslam-Türk totalitarizyanizmin yükselişi ile ödemekte.

Türkiye ancak bu, kökleri ta 2. Meşrutiyet dönemine kadar giden Kemalizm/İslamizm kısır döngüsünü kırdıktan sonra özgürleşecek. 

(1) Hüseyin Çakır, Solda Yenilenme Deneyimi / TİP-TKP Birliği ve TBKP, 700 sayfa, Belge Yayınları Haziran 2017.

(2) Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar, cilt 1-2, İletişim Yayınları, 2009.

(3) Dimitır Şişmanov,   Türkiye İşçi ve Sosyalist Hareketi, Kısa Tarih (1908-1965), Baskıya hazırlayan, Ayşe ve Ragıp Zarakolu,Belge Yayınları, 1978, 256 s. (Yeni basımı yakında çıkacak).

(4) Ergun Aydınoğlu, Türk Solu / Eleştirel Bir Tarih Denemesi1960-1971, Belge Yayınları 1992, 201 sayfa. Ve  Türkiye Solu (1960-1980), Versus Yayınları 2007, 400 sayfa. Kürt solu da aslında köklerini TKP/TİP geleneğinden ve ’68 kırılmasından aldı. Buna ilişkin ilk önemli çalışmalardan biri Ergun Aydınoğlu’ya ait: Kürt Özgürlük Hareketi / Fis Köyünden Kobane’ye, Versus Yayınları 2014, 216 sayfa

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...