24 Temmuz 2017 01:04

Madem bağımsızlık iyi değil, sizin için neden iyi?

Madem bağımsızlık iyi değil, sizin için neden iyi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin 25 Eylül’de yapma kararı aldığı ‘bağımsızlık referandumu’ ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Erdoğan iktidarı dışarıda yedi düvele ve içeride bütün muhalefete karşı savaş halinde olduğu için bugün fazla öne çıkmış görünmese de bu referandumun önümüzdeki günlerde Türkiye’nin de en öncelikli gündemlerinden birisi olacağı kesindir. Çünkü Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin atacağı adımların hem Türkiye ile ilişkiler ve hem de Türkiye’deki Kürt sorunu üzerinde dolaysız etkileri olacaktır.

Bölgede (Ortadoğu) egemenlik mücadelesi halinde olan emperyalist güçlerin ve bölgesel rejimlerin bu referanduma yaklaşımı konusunda iki tutumdan söz etmek mümkün. Birincisi bu referanduma doğrudan karşı çıkanlar. Irak merkezi yönetiminin yanı sıra İran ve Türkiye’nin tutumu böyle değerlendirilebilir. Türkiye ve İran’ın karşı çıkışının en önemli nedeni, bu yönde atılacak bir adımın kendi ülkelerindeki Kürtlere karşı sürdürdükleri politikaların devamını zora sokacak olmasıdır.

İkincisi ise, doğrudan karşı çıkmamakla birlikte bu referandumu “zamansız” bulan ülkeler. Paylaşım mücadelesinin en önemli iki tarafı olan ABD ve Rusya’nın tutumunun bu biçimde olduğu söylenebilir. ABD, Kürtlerin en önemli destekçisi olduğu halde bu adımın Irak’ta ve bölge genelindeki çıkarlarına zarar vereceği kaygısıyla referanduma mesafeli yaklaşıyor ve zamansız bulduğu referandumun ertelenmesini istiyor. Suriye ile birlikte Irak’ta da nüfuzu artan Rusya ise-ki, Rusya’nın nüfuzunun artmasında İran’ın bu ülkelerdeki etkisinin rolü de göz ardı edilemez- Kürtleri karşısına almak istemediği için referanduma mesafeli yaklaşsa da referandumun Kürtlerin hakkı olduğunu söylemekten de geri durmuyor.

Ancak bugün bağımsızlık referandumu karşısında her ne kadar iki farklı tutumdan söz etsek de pratikte bu iki tutum aynı noktada; 25 Eylül’de yapılması amaçlanan referandumun yapılmaması/ertelenmesi noktasında birleşiyor. Aslında Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin bu referandumu istemeyenlere sorduğu soru bütün meseleyi özetliyor: “Onlar ‘Bağımsızlık iyi değil’ diyor. Madem bağımsızlık iyi değil, sizin için neden iyi?” 

Gerçekten de kendi bağımsızlıklarına söz söyletmeyenlerin ya da Makedonya, Kosova veya dünyanın herhangi bir yerindeki halkın bağımsızlığını ‘olgunluk’la karşılayanların neden iş Kürtlere gelince tüyleri diken diken oluyor? Bölgede Türkler, Farslar, Araplar devlet kurabiliyor da Kürtlerin devleti neden olamıyor? Ülkeleri yüz yıl önce emperyalistler tarafından dörde parçalanan bir ulusun parçalarından birinin sınırların yeniden çizilmesinin böylesine tartışıldığı bir süreçte kendi geleceğini belirlemek için referandum yapması meşru bir hak değil mi?

Bugün bu referandum nasıl Irak’ın ötesinde sonuçlar doğuracak bir adımsa, bu adıma karşı çıkmanın da Irak Kürtlerinin geleceğini belirlemesine karşı çıkmanın ötesinde anlamı vardır. Ülkemizde bu hakka karşı çıkmanın her şeyden önce bu ülkede yaşayan Kürtlerin ulusal demokratik taleplerinin yok sayılması ve Kürtlere yönelik baskı politikalarının devamının savunulması gibi bir anlamı vardır.  

Zaten bu hakka karşı çıkmanın anlamını en iyi Cumhurbaşkanı Erdoğan anlatıyor. Bir Fransız kanalına verdiği röportajda referandum kararı konusunda “Irak’lı Kürtler pişman olacak” diyen Erdoğan, Türkiye’deki durumu da övünerek şöyle açıklıyor: “Türkiye’de böyle bir adımı atmak sıkar. Türkiye’de böyle bir adımı atacak olanlar şu ana kadar atardı. Şu an bedelini çok ağır ödüyorlar!”

Bu sözler her şeyden önce Erdoğan rejiminin ülkedeki Kürtlere karşı baskı politikalarının itirafı gibidir. Öte yandan “Türkiye’de böyle bir adımı atacak olanlar şu ana kadar atardı” sözleri, bugüne kadar iddia edildiğinin tersine Türkiye’deki Kürtlerin bağımsızlık istemediğinin devletin en yetkili ağzından itirafıdır. Demek ki, ülkedeki Kürtler ayrılmak değil, eşit haklar temelinde birlikte yaşamak istiyor. Ancak ülkedeki rejim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “biraz sıkar” ifadesinde ortaya konduğu gibi Kürlerin demokratik istemlerine tehdit ve baskı politikalarıyla yanıt vermektedir.

Sonuç olarak, Irak Kürtlerinin bağımsızlık referandumunun meşru bir hak olduğunu kabul etmeden ne demokrat olunabilir ne de bölge halklarının barış içinde birlikte yaşaması savunulabilir. Ve bu hakkı savunmanın önkoşulu kendi ülke Kürtlerinin eşit haklar temelinde birlikte yaşama dair demokratik talep ve mücadelesinin sahiplenmesidir. Yoksa aksi tutumun dönüp dolaşıp bizi götüreceği yer, bugünkü iktidarın politikalarına yedeklenmekten başka bir yer olmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...