23 Temmuz 2017 01:00

'Gizli örgütün' 24 Temmuz planı

'Gizli örgütün' 24 Temmuz planı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıl sanırım ’98’di, net hatırlamıyorum. ’90’lar ve onun yarattığı yıkımı konuşuyoruz hâlâ. İstanbul’da gözaltında kaybedilenler için Çağlayan’da bir “kayıp ormanı” oluşturuluyor. Arjantin’de 1976-1983 arası askeri rejim döneminde kaybedilen çocukları için her perşembe toplandıkları meydandan adlarını alan Plaza del Mayo Anneleri’nden ikisi “kayıp ormanı” için Türkiye’ye gelmiş. Gazetecilikte çok yeniyim, onlarla görüşmek için Uluslararası Af Örgütüne başvurdum. Özlem Dalkıran’la öyle tanıştık. İnsan hakları ihlallerine karşı eylemlere, Hrant Dink’in davası süresince protestolara, anmalara katılan herkes Özlem’i tanır. Tıpkı geçen hafta hiçbir somut gerekçeye dayanmadan gözaltına alınıp tutuklanan diğer hak savunucuları gibi. O yüzden sosyal medya kampanyalarının başlığı “O benim arkadaşım” oldu. Bu arada Plaza del Mayo Anneleri geçtiğimiz hafta o sırada gözaltında, bugün tutuklu olan hak savunucularının serbest kalmaları için bir bildiri yayımladı.

Neden Özlem’le başladım çünkü Özlem aynı zamanda 24 Temmuz’da (yani yarın) başlayacak 266 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet gazetesi yazarları, yöneticileri hakkında açılan dava için oluşturduğumuz, adını aynı gün sansürün de kaldırılışına işaret ettiği için “24 Temmuz Birlikte Özgürüz” koyduğumuz WhatsApp grubunun da üyesiydi. Çevirmenlerin ihbarı gibi tuhaf gerekçelerle ani bir baskınla gözaltına alındıklarında Özlem’in telefonuna da el konuldu. Biz hak savunucularının böyle hukuksuzca gözaltına alınıp, hiçbir somut kanıt olmadan tutuklanmalarının şokunu yaşarken birden kendimizi “Kaos planı yapan grup” olarak manşetlerde bulduk. Meğer “kimlerden kimlerden” destek almak suretiyle sokak eylemleri planlıyor çoğu işsiz gazetecilerden oluşan arkadaşlarımızla ve olmayan paramızla “ekonomiye operasyon çekmeye” çalışıyormuşuz(!) Bunu manşetlere taşıyanların neyin peşinde olduklarını az çok sezebiliyoruz o nedenle normalde dalga geçilip, yazanı rezil edebilecek bu haberlerin aramızdan içeride ya da dışarıda bazılarını hedef gösterdiğinin farkındayız.

Tüm eylemlere, toplantılara, davalara daha fazla insan katılsın, dayanışma artsın diye son derece şeffaf davranmaya çalışırken ve neredeyse her gün bunun için tweetler atıp bir anlamda kendimizi “ifşa ederken” bir densiz çıkıp sizi gizli planlar yapmakla suçluyor, kaynağı tutarsız, kanıtı yok, ortada gazeteciliğin ABC’si yok… Haydi, 24 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanının ve gazetelere yönelik sansürün kaldırılmasının basın tarihindeki önemini hatırlamak istemiyorsunuz bari iddia ettiğiniz üzere yazışmaları okuduktan sonra biraz dürüst davranıp grubu Cumhuriyet davası için kurduğumuzu yazsaydınız. Bir arkadaşımızın deyimiyle grubun adını yani “24 Temmuz Birlikte Özgürüz”ü biz değil o tarihi seçerek bizzat mahkeme koydu.

Barış yoksa demokrasi de yok

Geçtiğimiz hafta dünya çapında medya ve iletişim çalışmaları alanında çok önem verilen IAMCR (International Associationfor Media and Communication Research) kongresi için Kolombiya’daydım. Toplantıya Türkiye’de çalışan, yanılmıyorsam, yalnızca iki akademisyen katılabildik. Araştırma grubu üyesi akademisyenlerin bir kısmı KHK ile işlerinden ve pasaportlarından oldukları için bir kısmı da emekli olmak/istifa etmek zorunda kaldıkları için araştırma fonlarından yararlanamadıklarından orada olamadılar. Ne zaman Türkiye’den geldiğimi söylesem bizim için ne kadar üzgün olduklarını gösteren tepkilerle karşılaştım. Hapisteki gazeteci sayısından da, Türkiye’de akademisyenlerin yaşadıklarından da dünyanın öbür ucunda dahi herkes haberdar, hatta IAMCR bugüne dek Türkiye’deki yöneticileri uyarıcı üç bildiri yayımladı, sanırım bir yenisi de yolda. Bu seneki kapanış konuşmalarında da yine Türkiye’ye değinildi.

Ne akademisyenler araştırma yapabiliyor ya da araştırmalarını uluslararası ortamda meslektaşlarıyla tartışabiliyor, ne de gazeteciler. The Black Sea adlı bir araştırmacı gazetecilik grubunun Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve Enerji Bakanı Albayrak hakkında yayımladığı yolsuzluk iddialarını, hiç yorum katmadan sıralayıp “muhatapları bunlara ne diyor” diye sorduğu için Evrensel Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat’a soruşturma açıldı örneğin, içerik kaldırıldı, içerik kaldırmaya itiraz ise reddedildi. Türkiye’nin ne yöne gittiği dışarıda içeride olduğundan daha net izleniyor, müneccim olmaya gerek yok dünya tarihi zaten bunun örnekleriyle dolu.

Toplantıyla bitireyim, Latin Amerika tarihi hepinizin bildiği üzere geçmişindeki otoriter yönetimler ve darbelerle bizim geçmişimizle paralellikler taşıyor. Şu aralar pek çok ülke başkanı yolsuzluk iddiaları nedeniyle yargılanıyor ve hapis cezası ile karşı karşıya. 160’tan fazla gazetecileri hapiste değil ama basın özgürlüğü karneleri de hiç parlak değil. Milliyetçilik ve popülizme meyilli liderler için örneğin Meksika’da gazetecilik ciddi olarak hedef halinde. 

Kongrenin yapıldığı Kolombiya ise yıllar sonra gelen barışın tedirgince tadını çıkarmaya çalışıyor. 1977-2015 arası 152 Kolombiyalı gazeteci öldürülmüş. Taksi şoföründen gazetecisine çoğu kişi barışın ne derece kıymetli olduğunu, barış olmadan demokrasi olmayacağını öğrenmiş ve barış sürecini gözü gibi korumaya çalışıyor. Biz maalesef kendi barış sürecimize sahip çıkamadık ve bugün o sürecin bitişiyle birlikte gelen otoriterleşmeyle mücadele etmeye çalışıyoruz. Geçmişte askeri vesayete aynı gerekçelerle karşı çıkanlar en azından Özlem’i gayet yakından tanırlar bugün sessiz kalıyorlarsa herhalde utançlarından ya da olmadıkları mesleği bırakıyorlarsa gazeteciliğin onların cephesinde düştüğü müptezel halden. Bundan birkaç yıl önce aynı operasyonel başlıklara alet olanlar bugün gazetecilikten hapiste oldukları halde yapayalnızlar. Bugünkülerin yarın başına gelecek olan farklı olmayacak. İçinde hâlâ küçük de olsa gazetecilik merakı taşıyanları 24 Temmuz sabah 09.00’da Çağlayan Adliyesinin önüne bekliyoruz, “gizli örgüt”(!) adalet talebi için hafta boyu orada olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...