23 Temmuz 2017 01:00

Vurun Kahpeye, Damga, Şoför Nebahat ve... Sezer Sezin

Vurun Kahpeye, Damga, Şoför Nebahat ve... Sezer Sezin

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sinemanın yarattığı ilk büyük yıldızdır Sezer Sezin. Çünkü tarihi doğru okumak ya da doğru yazmak gerekir. Bilgi eksikliğinden, var olan eksik ya da yanlış bilgilerin çoğaltılmasından, kişisel nedenlerle yok saymaya yönelik metinler üretmekten kaynaklanan yanılgılar zincirinin her yeni yayınlanan kitapta, metinde sürdüğünü görüyoruz. “İlk” ve önemli çalışmalar ürettiğini söyleyen araştırmacıların, akademisyenlerin, tarih yazıcıların, sinema üzerine fikir üretenlerin kendilerine ve “sahici” belgelere ulaşmaları zor değil. 

Yıldızlığın henüz bir sisteme dönüşmediği günlerin yıldızlarını yok saymak, öncesinde sadece Cahide Sonku’dan söz edip “yıldızlar geçidini” Ayhan Işık ve sonrasına bırakmak, dahası eğer yıldızlardan söz edilecekse başrol oyuncularıyla yıldızları ayırt etmemek bir yanılgı ve bilgi eksikliği olarak tanımlanabilir.

Sezer Sezin, Türk sinemasının ilk yıldız oyuncularından, öncü sinemacılarındandır. Muhsin Ertuğrul dönemi sineması “Tiyatrocular Dönemi”dir. Tiyatrocuların egemenliğinde olan sinemada oyuncular tiyatrocu, oyunlar tiyatrovaridir. Cahide Sonku bu dönemin yıldızlarındandır. Sinemacılar kuşağının ilk yıldızı, sinema dilindeki oyunuyla Sezer Sezin’dir. Birçok sinemacıda onun emeği vardır. Örneğin Ö. Lütfi Akad, Atıf Yılmaz, Memduh Ün, Semih Evin, Hüseyin Peyda gibi sinemacılarımızın ilk filmlerinde Sezer Sezin’in payı büyüktür. Âlim Şerif Onaran’ın hazırladığı Lütfi Ö. Akad kitabında (AFA yay.), Ö. Lütfi Akad hocamız şöyle der: “Sezer’in şöyle bir özelliği vardır: Az oyuncuda rastlanan bir özelliktir bu. En kötüsünden en iyisine kadar hangi rolü alırsa, yüklenirse, onun üzerinde elinden geldiğinin fazlasını yapan, her şeyi son derece ciddiye alan bir oyuncu idi. O bakımdan Sezer’e söylenecek, Sezer için söylenecek hiçbir şey yoktur. Yani o filmleri bugün seyretseniz ve Sezer’e baksanız; yönetmenden, görüntü yönetmeninden, diğer oyunculardan, her şeyden farklı bir kişiliği olduğunu fark edersiniz.”

‘SEZER’İN ÜSTÜN BİR OYUN VERİŞİ VARDIR’

Lütfi Akad’ın sözünü ettiği filmler, Tahir ile Zühre ve Arzu ile Kamber’dir. Filmler başarısız olmuştur. Fakat Sezer Sezin’in yeri ayrıdır. Yine aynı kitapta Âlim Şerif Onaran, “Meyhanecinin Kızı filminin sizin filmolojinizde nasıl bir yeri var” diye soruyor. Akad’ın yanıtı şöyle: “Hiçbir yeri yok. Yalnız orada Sezer’in üstün bir oyun verişi vardır. Sezer gerçekten iyiydi. Filmde hapishaneden çıkmış bir adam var: Turan Seyfioğlu. İstanbul’un kenar semtlerinde geçiyor film. Sezer’in kuvvetli bir kişiliği, diğer elemanlar işi sevmeseler bile hepsini sürükleyen bir kişiliği vardı. Yani işe dört elle sarılan bir insandır. (...) Çok kuvvetli kişiliği var. Kişiliğinin kuvvetliliği bedbaht olmasına sebep olmuştur.” 

Sezer Sezin 1929 yılında Eyüp Sultan’da doğar. Çok küçük yaşta tiyatroya ve sinemaya ilgi duyar. Evden kaçıp filmlerde küçük rollerde oynar. İlk ciddi çalışması Atilla Revüsü’ndeki çalışmasıdır. Kendi kendini yaratan insanlardandır Sezer Sezin. Çok küçük yaşlarda Hürriyet Apartmanı (1944) ve Yayla Kartalı (1945) filmlerinde küçük rollerde oynar. Yapımcı Necip Erses’in isteğiyle, Köroğlu filminde başrollerden birini oynar. Damga (1948) filmindeki ilk önemli oyunuyla ünlenir. Filmin bir hafta salonlarda kalmasını umarlarken, dört hafta gösterilir, kapılarda uzun kuyruklar oluşur. Arkasından Vurun Kahpeye (1949) filmi ile yıldızlaşır.

Üstelik sadece oyuncu olarak da yer almaz sinemada. Oynadığı filmlerin öykü-senaryo seçiminden, yönetmen seçimine, oyuncuların belirlenmesine kadar bütün aşamalarında yer alır. Çeşitli araştırmalarda, kitaplarda Sezer Sezin’i kendisinden sonra sinemaya gelmiş ve başrol oyuncusu olarak yer almış oyunculardan sonra saymak, kişisel nedenlerle bilerek yok saymak değilse, en azından bilgi eksikliğinden ve yanlış bilgiyi çoğaltarak üretmekten kaynaklanmaktadır. Kimi çalışmalarda da yine aynı nedenlerden kaynaklanan, o dönemin ve sonrasının başrol oyuncularını, yıldızlarını sayarak “Sezer Sezin (...) gibi oyuncular yönetmenlerin kendilerini beğenmeleri ile sinemaya başlamışlardır” gibi cümlelere rastlayabiliyoruz. Oysa biraz araştırıldığında bunun böyle olmadığı görülür. 

“(...) Erman Kardeşler’de müdür olarak çalışmaya başlamıştım. Erman Kardeşler’in ilk filminde Sezer Sezin oynamıştı. Onun getirdiği bir teklifle Hürrem Bey, Vurun Kahpeye üstünde düşünmeye başladı. (...) Satın aldık telif hakkını. Sonra da oturduk, Hürrem Bey, Sezer Sezin, Temel Karamahmut, İbrahim Serpil, Selahattin Küçük ve ben tartıştık. Sanıyorum bir iki günlük bir ön çalışma yaptık. (...) Bir gün sordum Hürrem Bey’e ‘bunu kim yürütecek?’ diye. ‘Sen yapacaksın’ dedi. (...) ‘Bu ağır bir işti. Ben şimdiye kadar böyle bir şey yapmadım’ dedim. ‘Yaparsın, yaparsın!’ dedi. O zaman tereddüt ettim. Sanıyorum Hürrem Bey’in bu teklifinde Sezer Hanım’ın bir etkisi olmuştur. Tabii karar veren Hürrem Bey’di ama Sezer Hanım’ın teşviki olmuştur, sanıyorum. Sezinlediğim kadarıyla böyle oldu.” (1) 

Lütfi Akad usta, Işıkla Karanlık Arasında adıyla yayınlanan anılarında o günleri tekrar şu cümlelerle aktarır: “Bir gün Hürrem Erman bir kitap uzattı ‘Bunu oku bakalım’ dedi. Halide Edip Adıvar’ın Vurun Kahpeye adlı kitabıydı, Sezer Sezin getirmiş. (...) Bir gün sırf merakımı gidermek için sordum: ‘Yönetmeni kim olacak bunun?’ Hürrem Erman gülerek ‘Sen’ dedi. Gülüyordu ama şaka eder bir hali yoktu. Ciddi olduğundan kuşkulanarak ‘Ben böyle bir şey yapamam’ dedim. Sakin bir şekilde ‘Yaparsın, biz düşündük yaparsın’ dedi. Biz dediği Sezer Sezin’di. Vurun Kahpeye kitabını o seçtiği gibi ‘Aliye öğretmen’ rolünü kendisinin oynayacağı doğaldı. Bu nedenle kafa dengi, rahat konuşacağı, ortak çalışma yapabileceği bir yönetmen arıyordu. Benim bu işin altından kalkabileceğime kendince inanmış olacaktı.”(2)

SADECE BİR OYUNCU DEĞİLDİR

Sezer Sezin sadece bir oyuncu, sadece bir yıldız değildir. Öncesinde “Erman Kardeşler” film şirketinin kurulmasında, “Damga”, Vurun Kahpeye ve sonraki filmlerde yaşanan tüm süreçlerde, sonrasında kimi oyuncuların, yönetmenlerin sinemaya kazanılmasında Sezer Sezin’in önemli katkıları vardır. “Sezer Sezin’in bulduğu bir hikâye ile Hürrem Erman kararını verdi ve ‘Damga’ adını koyacakları filmi Adapazarı’nda çekmeye koyuldular. (...) Baş erkek oyuncunun, elektrik idaresinde çalışırken Sezer Sezin’in zoruyla filmde oynamaya razı olduğu söyleniyordu. Adı Memduh’tu. İleriki yıllarda sinemamızın sözü edilen yönetmenlerinden biri olacaktı.”(3) Sözü edilen başrol oyuncusu Memduh, filmde Turhan Ün adıyla oynayan sonraki yılların usta yönetmeni Memduh Ün’dür.

Örnekler çoğaltılabilir, belge ve kaynak çok, tanıklar hayatta; yeter ki araştırılsın. 1996 yılında “Sezer Sezin Türk sinemasının ilk yıldızıdır, öncü sinemacılarındandır” cümlesini yazdığımda “efsane yaratma” türünden çeşitli eleştiriler almıştım. Oysa o günlerin en önemli tanığı Lütfi Akad usta, anılarında bu gerçeği gerekçeleriyle ve yaşanmışlıklarla anlatıyor, açıklıyor, belgeliyordu. Öncesinde efsaneler yaratıp, tarihi kendilerine göre yorumlayanlar, kişisel nedenlerle ya da bilgi eksikliğinden Sezer Sezin’i yok sayanlar için belgeler, bilgiler, tanıklıklar ulaşılacak kolaylıkta.   

Atıf Yılmaz’ın anılarında da benzer cümlelere rastlarız. “Bugün hiçbir kadın yıldızımızın cesaret edemediği, özgür, serseri, atak, cesur, kararlı kişiliğiyle Sezer Sezin... Sezer, gerçekten olağanüstü bir insandı.” (4)

Sezer Sezin’in de, sonraki yıllarda çokça konuşulan ve en çok Ayhan Işık’tan, Türkan Şoray’dan bildiğimiz “yıldız kanunları, kuralları” vardır. Ayhan Işık, Türkan Şoray kanunlarını, kurallarını bilenlerin Sezer Sezin kanunlarını, kurallarını da bilmesi, araştırması gerekir. Yıldız olmanın bütün özelliklerini taşıdığını, kitleleri salonlara çekmekten aldığı ücrete, ‘kanun’larına, kurallarına kadar birçok kriteri nasıl uyguladığını o dönemin tanıklıklarından kolayca öğrenebiliyoruz. Bilgi tekelinin kırıldığı, iletişim araçlarının, olanaklarının yaygınlaştığı günümüzde, (bilgiyi de bilgisizliği de ranta çevirenlerin dışında) bilgi paylaşımını gerçekleştirmek mümkün olabiliyor.

Sezer Sezin 50’li yıllar boyunca sürdürür sinemadaki başarısını. 1960 yılında oynadığı Şoför Nebahat filmi ile ikinci önemli çıkışını yapar Sezer Sezin. Şoför Nebahat filmleri seri olarak çekilir. Önünde uzun kuyruklar oluşan, tıka basa dolu salonlardan çıkanlar filmdeki şarkıyı söyleyerek çıkıyordur: “Haydi Nebahat abla, Dodge arabana atla / Dümenimiz yolunda, gazla ablacığım gazla...”

(1) Âlim Şerif Onaran. Ö. Lütfi Akad, Sf 23, 24, 25. Afa Yayınları Mart 1990
(2-3) Lütfi Akad. Işıkla Karanlık Arasında, Sayfa 54, 56. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Nisan 2004
(4) Atıf Yılmaz. Hayallerim, Aşkım ve Ben, Sf. 44. Simavi Yayınları, 1991

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...