Tepkinin şiddeti eylemin etkisindendir
Fotoğraf: Envato
Hepimizin bildiği bir hikaye vardır. Ahirette Türkler cehennemden çıkamayacakmış, çünkü cehennemden çıkmaya yeltenenler diğerleri tarafından ayağından yakalanıp, aşağıya çekilecekmiş. Her hikaye gibi bu hikaye de halk deneyimi sonucunda oluşturulmuş olmalıdır. Çünkü bu hikaye, halkımızın genel düşünce ve bir olay karşısında tepki verme biçimini öylesine yansıtıyor ki, ahireti ahirete bırakalım da, bu gidişle dünyevi cehennemden çıkmamız olanaksız gibi gözüküyor.
Adalet yürüyüşü cumhuriyet tarihimizin çok önemli bir aşamasıdır. Bu yürüyüş, adaletsizliğe, insan hakkına saygısızlığa ve ülkenin genel sürüklenişine bigane kalınmaması gerektiğini vurgulamıştır. Bu yürüyüş, tek adam sultası altında, adaletten yoksun bu ortamı halkımıza reva gören yönetim biçimine karşı çok bilinçli, aynı zamanda da o denli barışçıl ve tüm halkı kucaklayıcı bir ikaz kalkışı idi. Evet bu yürüyüşü bir parti tertipledi ve baştan bitişine kadar da parti başkanı yürüyüşün önünde yer aldı. Ancak, yürüyüşte parti ambleminin kullanılmaması ve hiçbir parti sloganına da yer verilmiş olmaması önemli idi. Yürüyüş esnasında bir vatandaşın Kılıçdaroğlu’ya yönelttiği altı ok sorusunun yanıtsız bırakılmasını, cehalet olarak yüksek tonlu siyaset söylemine taşıyan zeka, siyasetin felsefi derinliğini algılayamamakla mazur görülmelidir! Halkıma karşı kamusal görev anlayışı ile bir etabına katıldığım yürüyüşte, ne parti sempatizanı ne de destekçisi olmak gibi bir duyguya kapılma ortamının yaratılmadığına da bizzat tanık oldum. Yürüyüşteki halkları kucaklayıcılık ve kapsayıcılık ruhu, 15 yıldır kasıtla halkların sürüklendiği çukurdan çıkma özlemine duyulan anlayışı yansıtıyordu. Keşke iktidar partisi de aynı duyguyu yaşama zevkine bir an olsun kendisini kaptırabilse!
Bugün 15 Temmuz. Her yönü ile kuşkulu bir çakma darbe girişiminin birinci yıl dönümü dincilik içerikli kutlamalara sahne olacak. Karşıtlar zihniyetlerin yansıtılması açısından, darbe ne denli dinci karşıt(!) çevrelerce kotarıldı diye gösteriliyor ise, bastırılmasının birinci yıl kutlaması da o denli dinci çıkışla kutlanmalıdır. Rastlantıya bakın ki, ülkede bir darbe girişimi yapılıyor, tankın ve silahlı gücün karşısına ülkenin meşru savunma güçleri değil, sanki hepsi telef olmuş gibi, son çare olarak, hiçbir silahı olmayan(!) halk yığını çıkartılıyor ve NATO’nun ikinci büyük ordusu olarak gösterilen, üstelik de darbelerle anılan ordunun bir bölümünün kalkışını halk bastırabiliyor! Darbe sonrası başistihbaratçı olması gereken zat yerini koruyor, hesap sorulması gereken bir dizi zevat da makamlarında çakılmış misali oturuyor. Oluşumda ne denli birlikte yürünmüş olmalı ki, iltisaklı ilişkiler hesaplaşma kapsamı dışında tutulabiliyor, tabii şimdilik!
Adalet yürüyüşü fevkalade etkili olmuş ki, iktidar zorbalığında CHP ve büyük olasılıkla tüm yürüyüşe katılanlar ve destekleyenler, dışlanmaya çalışılmaktadır. Özel bir malikaneye yapılan kişisel davetmiş gibi, çakma darbe dolayısıyla parlamentoda tertiplenen merasim konuşmalarına iki muhalefet partisi başkanlarına (zaten birininki içeride!) yer verilmemesi, bu partilere oy vermiş halkın önemli bölümünün vatandaş olarak kabul edilmemesi anlamına gelir. Bir iktidar partisi böylesi bir hata işliyor ise, o ülkede adalet, doğal olarak, halkın vergileri ile yapılmış olan sokakta aranır. İktidarın gücü oluşumları anlaması ve sorunları çözmeye çalışmasıyla ölçülür. İktidarı elinde tutanların kendilerine karşı çıkanları dışlaması ve ezmeye çalışması ise iktidar zulmünün göstergesidir.
Çok ciddi demokrasi ve insan hakları, hatta yurttaş hakları suçu işlenirken, kimi özelleştirmelere destek veren milliyetçilik sömürüsü ile, kimi de solculuğu kendisinin mülkü olduğu zehabına kapılarak, demokrasiyi ve insan haklarını baskılayıcı politikaları redde yönelik kalkışı ve bu kalkışa destek verenleri küçümsemeye yeltenmesi eylemi küçültmez, tam tersi eylemin etkisini ortaya koyar. Dünyanın bu ahvalinde ve Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyoekonomik yapılanmasında despotizme dur demek için girişilen sosyal kalkışı sağın destekçiliği ile suçlamaya ve küçültmeye kalkmak ancak ileri zekanın becerisi olsa gerek!
- Enflasyon olgusuna bir de şöyle baksak 23 Mart 2024 04:45
- Halkın tercihi emperyalistinki ile örtüşürse! 16 Mart 2024 04:51
- Günlerin gerçek anlamları 09 Mart 2024 05:14
- İstanbul’un trafik sorunu ve seçimler 02 Mart 2024 04:40
- 47. iktisatlılar haftası 24 Şubat 2024 04:06
- Akademinin kaybı 17 Şubat 2024 05:55
- Seçim kızıştıkça görüntü hüzün veriyor 10 Şubat 2024 04:45
- Emperyalizmin böl-yönet siyaseti ülkeyi parçalar 03 Şubat 2024 04:53
- Emek sömürüsü ücretle bitmiyor 27 Ocak 2024 04:40
- Bütçe ve devlet ideolojisi 20 Ocak 2024 04:50
- Stratejik bir seçime gidiyoruz! 13 Ocak 2024 04:45
- Sürdürülebilir yalan 06 Ocak 2024 04:48