14 Temmuz 2017 00:15

Rojava Devrimi'nden darbe girişimine

Rojava Devrimi'nden darbe girişimine

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülkedeki iktidarın Suriye’ye müdahale politikası bakımından en yanlış hesabı Esad rejiminin 6 ayda devrileceği beklentisi ise, öngöremediği sonucu da Rojava devrimi oldu.

Denilebilir ki, Kürtlerin 19 Temmuz 2012’de Kobanê’den başlayarak Suriye’nin kuzeyinde-Rojava’da oluşturdukları demokratik kantonlara karşı tutumu, Erdoğan iktidarının politik yönelimlerini ve ülkeyi sürüklediği yeri gösteren en önemli kilometre taşlarından biri olarak anlam kazandı.
Erdoğan iktidarının, bugün artık düşman kardeşler haline gelen S. Arabistan ve Katar’la birlikte öncülüğüne soyunduğu Suriye’ye müdahale politikasının mezhepsel bir görünüm kazanması, Suriye rejimine karşı savaşta dünyanın dört bir yanından gelen radikal İslamcı çetelerin belirleyici bir konuma gelmesine yol açmıştı. Bu çetelerin yaptığı katliamlar ve ele geçirdikleri yerlerde dayattıkları yaşam biçimi karşısında Rojava kantonları, farklı din ve inançlara sahip halkların laik-demokratik bir temelde birlikte yaşadığı bir model olarak öne çıktı. 

Ancak Rojava kantonlarına karşı en düşmanca tutum, Suriye’yi demokratikleştirmek için Esad rejimini devirmek istediğini söyleyen Erdoğan iktidarından geldi. Bu durum iktidarın Rojava’da PYD/YPG’nin egemen hale gelmesinin ardından Öcalan’la bir görüşme sürecini başlatmak zorunda kaldığı 2013’ten sonra da devam etti. İktidar, bir yandan Öcalan’a heyetler gönderirken öte yandan Rojava kantonlarını yok etmek için IŞİD ve Nusra gibi çeteleri kullanmaya devam etti. Çünkü Rojava’daki özerklik, AKP-Erdoğan iktidarının ülke içinde Kürtlere kendi çözümünü dayatmasının koşullarını ortadan kaldırıyordu. Zaten Kürt kantonlarını yok etmeye yönelik girişimlerin başarısızlığa uğraması-ki iktidar buna ‘Kobanê olayları’ diyor-ülke içindeki görüşme sürecinin sona erdirilmesinde belirleyici bir rol oynadı.

Bu dönem boyunca Erdoğan iktidarı bir yandan Suriye rejimi ve Kürtlere karşı radikal İslamcı grupları desteklemeye ve öte yandan da özellikle Mısır’da Sisi darbesiyle iktidardan düşürülen İhvan’a sahip çıkmaya devam etti. Erdoğan iktidarının bu politik yönelimi, ilk başlarda bu müdahale politikasını destekleyen ABD ve Fransa başta olmak üzere Batılı emperyalistlerle arasındaki mesafenin açılmasına ve giderek bu güçler için bir ayak bağı haline gelmesine yol açtı. Çünkü IŞİD, Irak’ın en önemli kentlerinden Musul’u ele geçirerek Irak’ta ABD’nin kurduğu düzeni tehdit eder hale gelmiş ve İhvan da İsrail için güvenilir bir partner olamayacağını göstermişti.

Bu gelişmelerin iç politikaya yansıması AKP-Erdoğan iktidarı ve 2002’den beri fiili ortağı olan Gülenciler -ki bu iktidar ortaklığının kerameti ABD’nin ‘ılımlı İslam’ eksenine oturttuğu Büyük Ortadoğu Projesi’nde aranmalıdır- arasındaki egemenlik mücadelesinin daha görünür hale gelmesi oldu. Kuşkusuz, Erdoğan iktidarı ve Gülenciler arasındaki bu mücadelenin bu kadar hızlı gelişmesinde ve bir darbe girişimine sahne olacak kadar keskin bir hatta ilerleyebilmesinde bölgedeki (Ortadoğu) bu gelişmeler ve ABD-Batılı emperyalistlerle Erdoğan iktidarı arasındaki makasın giderek açılması önemli bir rol oynadı.

AKP-Erdoğan’ın 7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybetmesine rağmen iktidarı bırakmamak için savaş ve kaos planını devreye sokması, ülkeyi daha kırılgan bir siyasi atmosfere sürükledi. Ülke tarihinde ilk kez Kürt coğrafyasında büyük yıkımlara yol açan kent savaşları yaşandı. Bu süreç ordunun siyasi etkisini arttırırken bu kent savaşlarında daha sonra darbe girişiminde yer alan generaller önemli bir rol oynadı -ki darbe girişiminden sonra FETÖ’cü generalleri Kürtlere karşı savaşı baltalamakla suçlayan iktidar ve medyası, o dönem bu komutanları “Sur ve Cizre’nin fatihleri” ilan etmişti. 

Sonuç olarak ülkenin bir darbe girişimine sahne olmasının tek nedeni olmasa da ülkeyi böylesi bir siyasi atmosfere sokan önemli gelişmelerden biri de iktidarın Rojava’ya yönelik saldırgan politikası oldu.

Ancak bu darbe girişiminin başarısızlığa uğramasından sonra yaşananlardan ders alıp bu düşmanlık politikasından vazgeçmesi bir tarafa, iktidar Rojava’ya yönelik müdahale politikasını Fırat Kalkanı operasyonu ile yeni bir boyuta taşıdı. Ve bu müdahale politikasını adına Cumhurbaşkanlığı Sistemi denilen tek adam iktidarını kurmanın bir dayanağı olarak kullandı.

Rojava Devrimi’nin 5. yılını tamamlayacağı, darbe girişiminin birinci yılının geride kalacağı bugünlerde iktidar Kürt kantonlarından Afrin’e operasyon için hazırlıklar yapıyor. Oysa bu politikanın yeni felaketlere davetiye çıkarmaktan başka bir işe yaramadığını/yaramayacağını görmek için geriye dönüp son birkaç yılda yaşananlara bakmak yeter!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...