14 Temmuz 2017 00:15

Şeriatçı darbe: 'Bindik bi alamete gedeyoz gıyamete'

Şeriatçı darbe: 'Bindik bi alamete gedeyoz gıyamete'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Darbeler, karşı darbeler, karşı devrimler, son 70-80 yıldır din burjuvazi blokunun ortak projesi olarak işliyor. Bazen iç kavga da çıksa aralarında 4 bin yılı aşkın bir aşinalık ve iş ortaklığı bulunuyor. Dönüp dolanıp iktisadi rantiyecilerle beyin-zihin rantiyecileri bir araya geliyor. Hoca hocayı tekkede buluveriyor, piyasa işliyor, güçlüler hayır yapıyor, ortaklık hayırlara vesile oluyor, iktidar altın tepside, altın nesillerle, dinci nesillerle, din ve piyasa kardeşliği ile sürdürülüyor. 

Protestanlar bu dünyadaki başarının Tanrı’nın kendilerini takdiri olduğu, dinlerinin tecellisinin bu dünyada büyük zenginlik ile, servetle lütuflandırıldığını, işteki-piyasadaki başarılarının mümin olarak da başarılarını gösterdiğini kabul ediyor, buna şükran duyuyor şükür ediyor (din-piyasa-burjuvazi kardeşliği). Çok da haksız sayılmazlar. Uğraşılarının karşılığını servet olarak almış oluyorlar. Servetlerine de şükür ediyorlar.
Kilise ve burjuvazi sosyal ve iktisadi nemalanmasına, sosyal ve iktisadi rantiyelerine dua ediyor, şükür ediyorlar (Kaldı ki onlar için isyan edilecek bir durum da söz konusu değil).

İsyandakileri hep dıştakileri oluşturuyor, özgürlük ve gerçek arayışı çoğu zaman isyanda bulunuyor.

15 Temmuz imamlar arasındaki darbe ve karşı darbeleri oluşturduğu gibi asil ve ortak düşmanı bilim, felsefe, sanat, aydınlanma oluşturuyor, en baştaki düşmanı özgür düşünce ve özgür bilim oluşturuyor. Aynı zamanda savaş ve yoksulluk üreten yerleşik düzene karşı çıkıp başka bir dünya hayal etmeye kalkışanlar ortak düşman olarak kalmaya, 1947’de de, 1971’de de, 1980’de de, 28 Şubat’ta da , 15 Temmuz’da da, 20 Temmuz’da da tokatlanmaya devam ediyor.

Süleymancılar, nurcular, milli görüşçüler, bütün din-tekke-cemaat 12 Eylül’e ve 12 Eylül Anayasası’na şükür etmişti.

“Özgürlükçüler” için bir tür “doğal hukuk” sayılabilecek tokatlanmaktan gocunma hakkı da maalesef yok. Piyasa-kilise (din) ortaklığındaki yapılanmanın dışında kalan marjinallerin tokatlanması eşyanın tabiatından sayılır, tabii olmayan tokatlanır. 

Darbeler tarihine geri dönersek 15 Temmuz da 20 Temmuz da;

1-Mevcut iktidar kavgasında iktidarın iki kanadının (iki imamın) birbirine karşı darbesi veya darbe girişimleridir. 

2-Bir imam aydınlara ve sistemin ortalamasının dışında kalanlara karşı darbe teşebbüsünde bulunmuş veya diğer imam darbe yapmıştır.

3-Düşünen sorgulayan herkes her ikisinin de asil düşmanıdır, bilim, felsefe, sanat, düşünme her zaman yerleşik olanın düşmanıdır. Bu durum eşyanın tabiatındandır.

Mantıksal ve pratik çözüm şudur: Tokatlanmamak için bu tokatlayan yapıların aşılması birinci meseleyi oluşturmaktadır. Piyasa düzeneğinin de dinin de askeriyenin de bürokrasinin de aşılması gerekiyor.

Evrensel bir alternatif aranırsa erdemin iki önemli şartsız şartının, iki koşulsuz değerinin “özgürlük” ve “bilgi (gerçeklik bilgisi)” olduğu söylenebilir.
Ne yazık ki total dinler, hem özgürlüğü hem de bilgiyi kendi dogmalarına indirgiyor, dolayısıyla özgürlük ve bilimi “Gerçek özgürlük bende” ve “Mutlak hakikat bende” anlayışıyla ters yüz ediyor, kendi dogmalarına bağlıyor.

15 Temmuz ile ilgili bir yıllık sürecin bir çıktısı özetlenirse, ABD’ci imam darbe yapmaya kalktı, “Müslüman Kardeşlerci” (akıncı, milli görüşçü) imam şeriatçı darbe için bunu büyük bir fırsata (Tanrı’nın lütfu) çevirdi.

İşin faturası da eninde sonunda özgürlükçülere, bilimi, bilimsel eleştirel düşünmeyi, akademik özgürlükleri esas alan öğretmenlere, araştırma görevlilerine, öğretim üyelerine, gazetecilere, sendikacılara, aydınlara, mücadele eden duyarlı kişilere kesiliyor. 15 Temmuz’un ana faturası Türkiye’deki bilim, felsefe, sanat, aydınlanma düşmanlığıdır; çıktısı (nemalananı) ise dinci şeriatçı bir yapılanmanın karşı devrim halinde inşasının tamamlanmasıdır.

Cem Karaca: “Bindik Bi’Alamete Gedeyoz Gıyamete/ Amanieyynn.. // Yol dediğin yol gibi/ Ulaşmalı bir yere/ Biz dön baba dönelim/ Geliyoz aynı yere/ Bu döngü kısır döngü/ Başı var da sonu yok/ Dönüyom dönemiyom/ Sonunda bir cıgış yok/ Amanieyynn.../ (…)/Osmannının ipiynen inme sakın guyuya.../ Bindik Bi’Alamete Gedeyoz Gıyamete/ Hemide oynayıverekten”.

Doğada hareket durdurulamaz ama esas olanın sabit olduğu sanılabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...