14 Temmuz 2017 00:15

Laf olsun torba dolsun

Laf olsun torba dolsun

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç da çok konuşup hiçbir şey söylemeyenlerden. Diğer bir deyişle ‘Laf olsun torba dolsun’ misali boş konuşanlardan... Geçtiğimiz günlerde dört gazetecinin karşısına çıkan Kılıç, güya merak edilen konular hakkında kamuoyunu bilgilendirdi. Lakin; birbirinden kopuk, dağınık, tutarsız ve mantıksal bütünlük taşımaktan uzak laflarıyla, bakanlıktaki icraatların belli bir plan, program ve yönetim ilkeleri dahilinde değil, kendisinin o an kafasına esen düşünceler doğrultusunda gerçekleştirildiği izlenimi verdi... Yetkililer nedense basit ve net bir şekilde konuşmaya fazla itibar etmiyorlar. Konuları laf kalabalığında boğarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar... Genel geçer lafları tercih edip ayrıntılara girmemeye de özen gösteriyorlar... 

Kılıç, bir yandan kulüplerin harcamalarına dikkat etmeleri uyarısında bulunurken, diğer yandan da kariyeri yüksek noktada olan yabancı oyuncuların Türkiye’ye gelmesini istediklerini söylüyor. Spor Bakanının kulüpleri yabancı oyuncu transferine yönlendirmesi doğru mu? Ama ardından, “Borçlanırsanız devletten af beklemeyin” demeyi de unutmuyor. Avrupa’daki kulüplerin finans konusunda devletle olan ilişkilerini örnek gösterip bu ilişkilerin incelenmesi ve örnek alınması gerektiğini dile getiriyor. 

Bakanın, ekonomik olarak alarm veren kulüplere yüksek kariyerli-dolayısıyla pahalı- yabancı oyuncu almalarını tavsiye etmesinin altında elbette, “Türkiye’nin tanınırlığını artırmak”, “Futbolumuzun marka değerini yükseltip buna bağlı olarak pazarlama alanlarını genişletmek” gibi düşünceler var. Artık spordaki temel hedefler, beklentiler bunlar ne de olsa... “Maçların kalitesini artırıp iyi pazarlayıp görünürlüğümüzü artırmamız lazım” diye konuşarak ağzındaki baklayı çıkarıyor. 

Kulüplerin durumu hiç parlak değil, öte yandan hakim bakış açısı doğrultusunda görünür olabilmek ve marka değerini yükseltmek için pahalı oyunculara ihtiyaç var... Böylesi bir açmazda nafile bir arayış içindeler. Bu yüzden çelişkili, tutarsız laflar etmekten kendilerini kurtaramıyorlar...
İşin marka değeri ve pazarlama boyutu kutsanacak denli el üstünde tutulurken, koskoca bakanın çıkıp da, “Önemli olan kulüplerin altyapıya ağırlık vermesi ve yetiştirdikleri oyuncularla futbolda aşama/gelişim kaydetmeyi hedeflemeleridir” diyecek hali yok ya... 

Kılıç, kulüplerimizin ekonomik durumunun iyi olmadığını belirttikten sonra, “Müdahale alanımız çok kısıtlı. Yapılan harcamaların boyutların yönlendirilmesinin daha iyi olması gerekir” diye bir cümle kuruyor ki, anlayan beri gelsin... Herhalde kulüplerin daha fazla sıkıntıya düşmemek için harcamalarını dikkatli yapmaları gerektiğini kastediyor...

Kulüplerin futbol dışındaki branşları geri plana atmalarından rahatsız olduğunu belirten Kılıç, bu duruma gerekirse ülke bayrağını taşıyan sporcuların başarısı adına müdahil olacağını söylüyor. Lakin bunun nasıl bir müdahillik olacağını söylemiyor. Araya “bayrak” lafını sıkıştırınca boş lafın içini doldurduğunu sanıyor. Öyle ya, bayrak sihirli bir kelime bu ülkede. “Bayrak” dedin mi, gönülleri bir anda fethetmiş olursun ve akan sular durur. Gerisi hiç önemli değil. Ama yine de insan, ne tür bir müdahilliğin söz konusu olabileceğini merak ediyor...

Kulüplerin amatör branşlarına destek olabileceklerini söylerken, -ne ilgisi varsa- birden Fenerbahçe Basketbol Takımının Euroleague şampiyonluğunu hatırlatıyor ve onun üzerinden de sporda özel sektör ve sponsor desteğinin önemine dikkat çekiyor. Amatörlere destek sözü de, özel sektör ve sponsor güzellemeleriyle dolu laf kalabalığında kaybolup gidiyor. 

Statlara patlayıcı, yanıcı madde sokanlara tribünden almaya gidecek kadar caydırıcı cezalar verileceğini söylerken de bu kez sözü Hamburg’daki son G20 toplantısını protesto eden kapitalizm karşıtlarına getiriyor ve göstericileri “yağmacı” olarak niteliyor. Dünyanın en büyük, en tehlikeli yağmacısının kapitalizm olduğundan da haberi yok anlaşılan. Hayranlık uyandıran bir bilinç ve algı seviyesi!.. Kapitalizm karşıtı göstericileri yağmacı olarak suçlamanın, kapitalizmi aklama çabasından başka ne anlamı olabilir ki? 

Statlardaki taşkınlıkların engellenmesi adına caydırıcı cezalardan başka bir şey söylemiyor. Maçlara, ölmeye geldiğini haykıran fanatikleri cezalarla kontrol altında tutabileceklerini sanıyor. Sorunun kültürel boyutuna ve bu boyut üzerinden hayata geçirilebilecek çözüm yöntemlerine hiç değinmiyor bile. Kapasitesinin buna yeteceği de zaten şüpheli...

Dünyaya daracık bir açıdan bakan, birisi için bütün bunlar anlaşılması ve uygulanması hiç kolay olmayan şeyler elbette...
En iyisi boş konuşmaya devam...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...