09 Temmuz 2017 00:15

Adalet meselesi (3)

Adalet meselesi (3)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Masal malum: Önceleri Gülen Cemaati namıyla “müşerref” olduğumuz, pirini, liderini Hoca Efendi diyerek yere göğe sığdıramadığımız “mübarek” zatın, kendince kim bilir hangi şeytana uyup, yine kim bilir hangi hinoğluhince hesaplar sonucunda tezgahladığı bir tufayla ansızın karşılaşınca, milletçe evvelemirde feleğimizi şaşırdık, ardından da ister istemez hepten afalladık!

Nitekim  bir zamanlar gerek yurt genelinde gerekse dünyanın neredeyse dört bucağında açtığı okullarda öncelikle anadilimizi, ardından da istiklal marşımızın eşliğnde göndere çektiğimiz şanlı bayrağımızı, keza dünya çapındaki dillere destan “hakkaniyet” duygularımızı sular seller misali el alemin zencisinden soluk benizlisine, sarışınından beyazına varıncaya kadar bilumum bebelerine, gençlerine bir taraftan öğretirken, diğer yandan da tıpkı bir zamanlar Anadolu’yu fırdolayı baştan başa dolanan gavur “misyoner”lere sanki taş çıkarırcasına böylesine bir “misyon”u; din, iman, vatan, millet adına kendince seve seve yüklenen bu denli  muhterem bir zata medyunu şükranken, nerden nereye sanki kanaviçe, sanki iğne oyası işlercesine başımıza ustaca ördüğü kirli bir “çorap”la karşılaşınca, milletçe bittabii ki asla beklemediğimiz bir yumruğu son anda çenesine yiyen boksörler gibi sendeledik!

Ancak, demokrasi düşkünü bir ulusun ahvatları olarak başımıza musallat olan bu beladan hayli ağır bedeller ödeyerek kurtulmamızı bir türlü içlerine sindiremeyen dahili ve harici bilumum düşmanlarımıza inat, çok şükür bugün bu saatte ele güne karşı yine dimdik ayaktayız elhamdülillah!
Vee fakat, öte yandan acı olan gerçek şu ki, yıllardan beri işlerini güçlerini sadece “muhalefet” cenahında politika yapmaya odaklayıp, dolayısıyla memleket meselelerinin bir numaralı takipçiliğine sözde soyunanların, ülkemizin tam da içinde bulunduğu bu “hassas” dönemde sanki yapılacak başka bir işleri yokmuşçasına, Ankara’dan itibaren peşlerine taktıkları kimi vatan hainleriyle, terör örgütleriyle ve onların hınk deyicisi durumundaki bilumum “sergerdeler”le İstanbul’a doğru kol kola yürüyüp, bunu da utanmadan, sıkılmadan “adalet üsterük!” diye bağırıp tepinmelerinin altında yatan niyet, hıyanetin ta kendisi değil mi?..

Aslında bu sözde adalet “dilenci”lerinin payitahtımız Ankara’dan yola çıktıkları daha ilk andan itibaren ülke genelindeki OHAL koşulları nedeniyle seslerini soluklarını anında kesip, kanun ve nizamlara uymayanların bileklerine önce plastik kelepçe takıp, akabinde de demokrasiden yana nasibini bol kepçeyle alan ülkemizde adaletin sokaklarda volta atarak değil, mahkeme kapılarında aranmasının zorunlu olduğu gerçeği bal gibi ortadayken, öte yandan devletimizin yüce makamındaki en yüce makamında oturan öncelikle cumhurumuzun reisinin yanı sıra, ayrıca silsileyi meratip mucibince maroken koltukları, sandalyeleri, tabureleri paylaşan devletlularımızın bu baptaki toleranslarını, sabırlarını, lütfettikleri hoşgörülerini neredeyse görmeyip, bunun, bu nimetin değerini bir türlü kavrayamayanların, illa da sokaklardan medet uymalarının, memleketimizin ali menfaatlerine ne denli terso olduğunu anlatmak, anlatabilmek, başkalarını bilemem ama özüme kalırsa gerçekten de deveye hendek atlatmaktan çok daha zor Kirvem!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...