07 Temmuz 2017 01:34

Amaç ne?

Amaç ne?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Adalet Yürüyüşü İstanbul’a yaklaştıkça iktidarın açıklamaları da sertleşiyor. Erdoğan ve onun her türden destekçisi yürüyüşü “terörle, darbecilere destekle” suçlayıp mahkum etme yarışına girdiler. Yürüyüşün toplumun derinliklerinde biriken öfke ve hoşnutsuzluğu açığa çıkarması, demokrasi ve özgürlükler için kitlesel bir muhalefet hareketine dönüşme olasılığı iktidarın neden bu denli öfkeli olduğunu da açıklıyor.

Adalet Yürüyüşü’ne karşı “adaletin sokaklarda değil, mecliste aranması gerektiğini” söyleyen Erdoğan iktidarı, şimdi destekçilerini darbe girişiminin yıl dönümünde “demokrasi nöbeti tutmaya” çağırıyor. Yani meclise değil, sokaklara ve alanlara çağırıyor. Burada amacın sadece darbe girişimini protesto etmek olduğu sanılırsa yanılgıya düşülmüş olur. Atılmak istenen bu adımın daha farklı ve gerici hesapları içerdiği ortadadır.

Tek adam rejimini inşa etme yolunda ilerleyen Erdoğan’ın ve partisinin ayırt edici özelliklerinden birisi destekçi kitleleri harekete geçirmektir. Kitlesel mitinglerin, gösterilerin organize edilmesi, oluşan potansiyelin seçim, referandum vb. alanlara taşınması adım adım gericileşme için sıkça başvurulan bir yöntemdir. Estirilen hava ile meclis çoğunluğu da harekete geçiriliyor ve istenilen yasalar bir bir çıkarılıyor.

“Demokrasi nöbetlerinin” de tek adam diktatörlüğünün inşası yönünde kullanılacağından hiç kuşku yoktur. Böylece iktidar aynı zamanda Adalet Yürüyüşü’ne de bir yanıt vermiş olacaktır. Burada amaçlanan yürüyüşün etkilerinin kırılması, halk içinde yaygınlaşan adalet duygusunun bastırılmasıdır. Gerçekler ortadadır: 15 Temmuz’dan bu yana 168.206 kişi hakkında işlem yapılmış, 50.546 kişi tutuklanmış, 103.824 kişi kamudan ihraç edilmiş, 38.824 kişi görevden uzaklaştırılmıştır. (Kurtulmuş’un son açıklamaları)

Diğer bütün adaletsizlikleri şimdi burada konu etmesek bile, bu kadarı adında adalet olan bir parti döneminde adaletin yerlerde süründüğünü gösteriyor. Uğradıkları haksızlık için açlık grevinde olan Gülmen ve Özakça ise artık yürüyemiyorlar ve yaşamları ciddi risk altında. Bütün bu yaşananlar gösteriyor ki mevcut iktidar adaletten de, demokrasiden de nefret ediyor ve bunun için mücadele edenleri de hedef tahtasına yerleştiriyor.

Demokrasi nöbeti Erdoğan iktidarının şaibeli referandumun ardından gerçekleştireceği ilk yaygın kitle seferberliği olacaktır. Amacın demokrasi değil, kendi gericiliğini tahkim etmek olduğu gün gibi ortadadır. Sözde demokrasi savunucuları, darbe girişiminin bütün bağlantılarının ortaya çıkarılmasını engelledikleri gibi, iki kilit ismin, yani GKB ve MİT müsteşarının darbeyi araştırma komisyonuna gelmeye bile tenezzül etmemesi karşısında hesaplı bir sessizlik içinde kalmışlardır.

Ancak son referandum da ortaya çıkan eğilimden de anlaşılacağı gibi demokrasi ve özgürlükler için mücadele eden kitleleri ve onların özlemlerini bastırmak hiç de kolay olmayacaktır. Reform ilan ettiğinde karşı reform yapan, demokrasi dediğinde siyasi gericiliği güçlendiren, meclis dediğinde tek adam rejimi inşa etmeye koyulan bu iktidarın amaçlarını gerçekleştirmeyi başarmaması için mücadele her geçen gün yükselmektedir.

Demokrasi ve özgürlük isteyenler şimdi daha kararlı hareket etmekte, daha geniş güçlerin bir araya gelmesi için zemin olgunlaşmaktadır. Kuşkusuz bu çetin bir mücadele olacaktır ve olmaktadır. Ama gericiliği ve diktatörlük kurma peşinde koşanları engellemenin kolay bir yolu da bulunmamaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...