07 Temmuz 2017 01:32

Pepe

Pepe

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Futbol gündemimizde Pepe var. Beşiktaş’ın bir servet harcayarak Portekizli oyuncuyu kadrosuna katması memleket genelinde çok büyük heyecan ve coşku yarattı... Medyada ve sosyal medyada bu transferin ne kadar doğru bir hamle olduğunu kanıtlamaya çalışan yorumların haddi hesabı yok... Pepe’nin transfer edilmesiyle, Beşiktaş’ın ve ülke futbolunun marka değerinin inanılmaz şekilde yükseleceğine dikkat çekenler mi istersiniz (malum, endüstriyel futbolda “marka değeri” olgusu adeta kutsanmış durumda), sosyal medyada toplam 10 milyona yakın takipçisi bulunan bir oyuncu sayesinde Beşiktaş’ın tanınırlığının dünya çapında artacağını ileri sürenler mi istersiniz, üstüne basa basa Pepe’nin dünyanın en iyi stoperlerinden birisi olduğunu iddia edenler mi istersiniz, Pepe sayesinde Beşiktaş’ın Avrupa’da destanlar yaratacağından emin olduklarını söyleyenler mi istersiniz (ki bunlar arasında Fikret Orman da bulunuyor), hepsinden bol miktarda mevcut... Anlaşılan Pepe ile birlikte Beşiktaş’ın “altın çağa” adım attığından hiç kuşku duymamamız gerekiyor. Beklenti o derece yüksek yani...

Tabii bu transferi Beşiktaş yönetiminin büyük bir başarısı olarak sunmayı da ihmal etmiyorlar. Nasıl bir başarıysa artık? Diğer kulüplerden daha fazla para verince futbolcuyu transfer etmenin önünde pek bir engel kalmıyor ki. Önemli olan, transferin bütçeye uygunluğu. Eğer bunca para, borç alınarak harcanıyorsa ve sonrasında da işler beklendiği gibi gitmezse, işte asıl o zaman “başarı” konusu gündeme getirilebilir... Ama ne gam, başarıya giden yolun pahalı transferlerden geçtiğine ülkece inanmışız bir kere...

Bakış açısı bu olunca, borçlanma pahasına ya da sponsorluklar ve forma satışı üzerine kurulu planlarla yaşı ilerlemiş yıldızlara servet ödemek, doğru politika olarak kabul ediliyor. Kadroyu, daha az para harcayarak keşfedilen genç ve yetenekli oyuncularla takviye etmek ise akıllara bile gelmiyor...

Önceki kariyerine bakarak, Pepe’den her derde deva olmasının ötesinde, mucizeler yaratmasını bekliyorlar. İki sene için yaklaşık 50 trilyon lira gözden çıkarılınca, insan herhangi bir olumsuzluk yaşanabileceğine pek ihtimal veremiyor herhalde... 

Pepe’nin dünyanın en iyi stoperlerinden birisi olduğundan söz ediliyor. İyi de böylesi yorumların Pepe’nin, Real Madrid’deki performansı göz önüne alınarak yapıldığı unutulmamalı... Real Madrid’de Pepe’nin bireysel performansına etki eden takım arkadaşlarıyla, Beşiktaş’taki arkadaşları arasında ciddi fark olduğu gerçeği görmezden gelinebilir mi? Dolayısıyla, Pepe’den Beşiktaş’ta da, Real Madrid’deki performansını sergilemesini beklemek, fazlasıyla iyimser bir yaklaşım...

Fikret Orman, oyuncu transfer ederken saha içindeki performans kadar karaktere de önem verdiklerini söylüyor. Öyleyse Pepe tam isabet!.. Tabii kazanmayı, spor ahlakının önünde tutanlar için elbette... Yoksa manasız agresifliğini, hırslı oynama gerekçesiyle rakip oyunculara yönelik sakatlayıcı müdahalelerde bulunma hevesini ve futbol tarihinde yapılan en gaddar faullerinden birisinin (yere düşen ve topla hiçbir ilgisi kalmayan rakibinin baldırına ve sırtına arka arkaya iki tekme atmıştı) kahramanı olmasını içinize nasıl sindirebilirsiniz ki?  

Ayrıca, Beşiktaş’ın Portekizli eski oyuncusu Almedia’nın dediğine göre, Pepe kaybetmekten nefret edermiş. Ne güzel!.. Bütün bunlar gösteriyor ki, karakter anlamında ideal(!) nitelemesini sonuna kadar hak eden bir oyuncu Pepe...

Taraftarların da Pepe’yi çok seveceği açık. Rakibe saygı duymayan ve kazanmak adına her fırsatta oyuna çirkeflik bulaştıran oyuncuların, taraftarların gönlündeki yeri her zaman çok özeldir. Çünkü böylesi tavırlar tam da fanatik taraftarların futbola ve rakiplere yönelik hastalıklı bakışını yansıtıyor... Volkan Demirel ile Melo bunun örnekleri arasında sayılabilir...

Günlük başarılarla kendisini avutarak yaşamaya alışanlar için bir kez daha yineleyelim... Transferde büyük paralar harcamak, üretmeden tüketmek anlamına gelir ki, bu da kulüplerin ekonomik anlamda bellerini doğrultmalarına ve istikrarlı başarılar yakalamalarına asla izin vermez... 

Futbol ise, kaybetmekten nefret edenlerle değil, her skoru olgunlukla sindirebilenler ve saygıyı asla elden bırakmayanlarla güzelleşebilir...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...