05 Temmuz 2017 01:05

Suriyelilere saldırılar tehlikeli biçimde tırmanıyor

Suriyelilere saldırılar tehlikeli biçimde tırmanıyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir yandan “Adalet Yürüyüşü” büyüyerek sürüyor; öte yandan da Türkiye'nin Afrin'e yönelik bir operasyon için “dört koldan” girişimler yapıldığı haberleri gündemin üst sıralarına tırmanıyor. Ama her iki konuyla bağlantısı olan, Suriyeli mültecilere yönelik saldırıların yayıldığı da bir gerçek. Nitekim önceki gece Ankara'daki saldırı bu saldırıların tehlikeli bir aşamaya doğru seyrettiğini gösterdi. 

Urfa, Antep, Mersin, Adana, İstanbul,... kentlerin adı değişiyor ama saldırının hedefi olanlar pek değişmiyor. 

En son saldırı Ankara-Yenimahalle Demetevler'de oldu. Hedefte Suriyeli göçmenler vardı. Önce haber, çoğu zaman olduğu gibi Suriyeliler arasında bir çatışma gibi yansıdı. Bunu dilden dile dolaşan çeşitli rivayetler izledi. Ama sonra anlaşıldı ki; aslında Suriyelilerin evleri tahrip edilmiş, mülteci insanlar linç edilmek istenmişti. Yani sokakların terörize edildiği ve lince varan saldırılar söz konusuydu. Ki, başka mahallelerden bir takım insanların Demetevler’e getirildiği ve Irak göçmeni Türkmenlerin dahi çatışma alanına taşındığını belirten vahim haberler de geldi. 

SALDIRILAR BÜYÜYOR VE YAYILIYOR

“Suriyeli bir grubun iki Türk gencini darp ettiği” iddiasıyla başlayan saldırılar gece boyunca devam etmiş; saldırganların sosyal medya üstünden “Suriyeli bir kişi beş yaşında bir çocuğa tecavüz etti” yalanını yayarak infial uyandırmaya ve çatışmaları büyütmeye çalıştıkları ortaya çıkmıştır. 

Her ne kadar medya olup biteni, “Suriyelilerle mahalle halkı arasında tartışma” diyerek küçümsese ve Ankara Valisi “Küçük bir olay” diye değerlendirse de Ankara’daki saldırı küçük olmadığı gibi, çok da tehlikeli gelişmelere işaret etmektedir! 

Çünkü, az çok haber bültenlerini izleyenler bile artık bilmektedir ki, her gün bir başka ilde bir başka gerekçeyle Suriyeli göçmenlere karşı bir saldırı olmaktadır. Bunun da bahanesi bazen “Türk kızlara laf atmak”, bazen “Bir Türk gencini dövmek”, bazen, “mahallede gürültü yapmak”,... olabilmektedir!

Ülkeyi yönetenler kürsülerden konuşuyor: “Biz Suriyelilere kapımızı açtık. Onları iç savaşın kurbanları olmaktan kurtardık. Onlar için...milyar dolar harcadık. Üç buçuk milyon Suriyeliye bakıyoruz!...”

Elbette söylenenlerin doğru olanları da var. Ama kapıları açmanın yetmediği, Suriyeli göçmenler için insanca yaşam koşullarının sağlanması gerektiği de ortada. Nitekim Suriyeliler Türkiye’nin halkları tarafından -çoğunlukla- zulümden kurtarılmış mağdurlar olarak görülmüyorlar. Tersine göçmenler yerliler için;işlerini ellerinden alan, kiralarda, tüketim mallarında fiyatların artmasına neden olan; ahlaki olarak bozulmanın, hırsızlığın, mafyalaşmanın, yoksulluğun yayılmasının nedeni olarak gösteriliyorlar, görülüyorlar.

ESAS SORUN HÜKÜMETİN GÖÇMEN POLİTİKASI

Çünkü, “kurtardık” denilen üç buçuk milyon mültecinin sadece 250 bini Hükümetin kurduğu “kamplarda” kalmakta, Hükümet sadece bunların bakımı ve masraflarını karşılamaktadır. Geri kalan yüzde 95 ise, Urfa’dan İstanbul’a, İzmir’den Adana’ya, Malatya’dan Ankara’ya kadar yayılmış ve kentlerin varoşlarındaki viranelerde, ören yerlerinde yaşamaya terk edilmişlerdir! 

Suriyeli göçmenlerle asıl sorun da buradan yani hükümetin insan haklarını dikkate alan ve uluslararası normları olan bir mülteci yasasına sahip olmamasından kaynaklanmaktadır.

Zaten zor koşullarda yaşayan emekçi yığınlar için mülteciler; işlerini ellerinden almak için getirilmiş, ücretleri düşüren, kiraları yükselten, yiyecek içecek fiyatlarının artmasına yol açan “rakip bir kitle” olarak görülmektedir. 

Bugün Suriyeli göçmenlere yönelik ahlaki, kültürel sosyal uyumsuzluk gibi görünen toplu kavgaların, çatışmaların arkasında da bu konudaki birikim, konunun istismara açık olması yatmaktadır. 

Çünkü Hükümet, mültecileri önce Esad rejimine sonra da AB’ye karşı bir koz gibi kullanıp, içeride “din kardeşliği” ve “vicdanlara” hitap etmenin bir malzemesi haline getirdi. Şoven ve milliyetçi çevreler de sorunu milliyetçiliği ve ırkçılığı kışkırtmak için kullandılar, kullanıyorlar.

İşte Ankara’da önceki gece boyunca süren çatışma da böyle, “Suriyelilere karşı birikmiş öfkenin” kışkırtılması üstünden organize edilmiştir.

ŞOVENİZME VE IRKÇILIĞA KARŞI MÜCADELE GÖREVİ

Bu muhtemel gelişmelere, daha ilk Suriyeli göçmenler gelmeye başladığında bu köşeden dikkat çekmiştik. Kuşkusuz sorun bugün daha da büyümüştür. Ve bugün yaşanan ırkçı, milliyetçi kışkırtmanın etkili olmasında, Hükümetin yüz binlerce mülteciyi açlığın, yoksulluğun, barınaksızlığın, güvencesizliğin ortasına atmasının doğrudan payı vardır. Ki, bu çerçevedeki talepler demokrasi mücadelesinin de bir parçası olarak önemlidir. 

Hükümetin bu konuda herhangi adım atmamasına karşın; Türkiye’nin demokrasi güçleri, emekçileri, halkları elbette ki, Suriyeli mültecilere karşı gündeme sokulan şoven-milliyetçi kışkırtmalara karşı tutum almak sorumluluğu ile karşı karşıyadır.

Bu amaçla;

- Irkçı-şoven odakların Suriyeli göçmenlere karşı yürüttükleri kara propagandaya karşı mücadele,
- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı emekçileri arasında, mültecilik ve mültecileri Türkiye’ye getiren koşulların hangi politikaların ve kimin eseri olduğu,...gibi konularda bir aydınlatma faaliyeti,
- Suriyeli göçmenler içinde de, hem onların Türkiye’deki koşullara adapte olması hem de ne yaparlarsa Türkiyeli işçilerle yakınlaşmalarının kolaylaşacağı gibi konularda bir çalışmanın yürütülmesi; kışkırtmaların böylesi yayıldığı koşullarda çok daha önem kazanmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...