03 Temmuz 2017 00:55

Afrin’e operasyon için Türkiye Rusya’yla anlaştı mı?

Afrin’e operasyon için Türkiye Rusya’yla anlaştı mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir süreden beri Türkiye cephesinden yakında Suriye-Rojava’daki Kürt kantonlarından Afrin’e operasyon düzenleneceği konusunda açıklamalar yapılıyor. Bu kapsamda Suriye sınırına ciddi bir askeri yığınak yapılmış durumda. Bu operasyon için 8 bin Türk askerinin ve 10 bin ÖSO militanının hazır bekletildiği ve bu güçlerin önemli bir kısmının Suriye sınırı içinde olduğu belirtiliyor. Bunun da ötesinde Türk ordusu her fırsatta Hatay-Reyhanlı ve Kilis taraflarından YPG mevzilerini obüs topları ile bombalıyor. Bugüne kadar Suriye’nin en sakin bölgelerinden biri olan Afrin, geçtiğimiz dönemde buraya Rusya’nın askeri bir üs kurmasıyla gündeme gelmişti. Hatta Rakka operasyonundan sonra Rusya ve YPG-Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) Afrin üzerinden cihatçı grupların elinde bulunan İdlib’e ortak operasyon düzenleyeceği konuşuluyordu.

Bu koşullarda Afrin’e operasyon Türk askerinin Rus ordusu ile karşı karşıya gelmesi anlamına geldiğine göre, Rusya’nın ‘olur’unu almadan Afrin’e operasyon mümkün görünmüyor.

Peki, Afrin’e operasyon konusunda Türkiye, Rusya ile anlaşmış olabilir mi?

Rusya’nın böyle bir anlaşma olmadığını söylemesine rağmen bu soruya kolaylıkla ‘hayır’ cevabı verilemez. Çünkü ABD Başkanı Trump’un Bölge’de (Ortadoğu) gerilim ve çatışmayı derinleştirmeye yönelik stratejisinden sonra daha da karmaşıklaşan ilişki ve pazarlıklar içinde Rusya’nın buraya yönelik sınırlı bir operasyona açık kapı bırakması ihtimal dışı değildir. Burada Afrin’e yönelik operasyonun sonuçlarının farklı olacağını göz ardı etmemekle birlikte daha önce Kobanê ve Afrin kantonlarının birleştirilmesini engellemek amacıyla yapılan ‘Fırat Kalkanı’ operasyonunun Rusya’nın ‘olur’uyla yapıldığını/yapılabildiğini hatırlatmakta yarar var.

Afrin’e yönelik bir operasyona Rusya’nın ‘olur’ vermesini, göz yummasını muhtemel kılan iki noktadan söz edilebilir-ki, Rusya göz yumsa bile Fırat Kalkanı’nda olduğu gibi böylesi bir operasyonun başlaması halinde “kaygı”larını dile getiren ilk ülkelerden biri olacaktır!

Birincisi, bu operasyonun sınırlı olması-ki zaten bu operasyonun Tel Rıfat ve Minniğ havaalanıyla sınırlı olacağı ve hatta bu bölgelerin daha sonra Suriye rejimine devredileceği konuşuluyor. Yani olası operasyon Afrin kentine yönelik olmayacak,  ancak bu operasyonla Afrin’in bütün bağlantı noktalarının ele geçirilmesi ve kentin tamamen kuşatma altına alınması amaçlanıyor.  Rusya, böylesi sınırlı bir operasyona izin vererek ABD’nin artan desteğiyle daha fazla güçlenen Kürtleri sıkıştırmayı ve zaman zaman kesintiye uğrasa da kendi gözetiminde devam eden görüşmelerde Suriye rejimiyle sınırlı bir özerkliğe razı etmeyi hesap ediyor olabilir.

İkincisi ve daha önemlisi Astana’da yapılan görüşmelerde Rusya, İran ve Türkiye arasında Suriye’de güvenli bölgeler/çatışmasızlık bölgeleri oluşturma konusunda varılan anlaşmadır. Tam da Afrin’e operasyonun konuşulduğu günlerde Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın yaptığı açıklamada dikkat çeken bir ayrıntı vardı. Kalın, 22 Haziran tarihli açıklamalarında Suriye’de ‘çatışmasızlık bölgeleri’ oluşturulması kapsamında Türkiye ve Rusya’nın İdlib’te yer alacağını söylemişti. Yazımızın başında da söylediğimiz gibi daha önce Türkiye ve S. Arabistan destekli cihatçı grupların elinde bulunan İdlib’e Afrin üzerinden Rusya ve YPG’nin ortak operasyon düzenleyeceği konuşuluyordu. Ancak Türkiye’nin Halep’te olduğu gibi İdlib’de de cihatçı grupların tasfiyesi konusunda Rusya ile anlaşması, Afrin üzerinden operasyonu gereksiz kılacağı için Rusya’nın Afrin’e yönelik sınırlı operasyona kapı aralamasını sağlayabilir.

Elbette bu operasyona izin vermesi halinde bu hesapların ters tepmesi; Rusya’nın Kürtler ile uzlaşma zeminini kaybetmesi ve bağlı olarak Suriye’deki inisiyatifinin de tehlikeye girmesi ihtimali göz ardı edilmemelidir.

Burada Afrin’e olası bir operasyonun sonuçlarının Türkiye için de Fırat Kalkanı’ndan farklı olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Her şeyden önce Fırat Kalkanı, her ne kadar Kürt kantonlarının birleştirilmesini engelleme amacıyla yapılmış olsa da bütün dünyanın en tehlikeli terör örgütü olarak gördüğü IŞİD’e karşı yapılmıştı. Oysa Afrin operasyonu, IŞİD’e karşı mücadele eden en önemli güç olan YPG’yi hedefliyor. Dolayısıyla Afrin’e operasyon, Türkiye’yi IŞİD’e karşı mücadeleden çok daha farklı ve tehlikeli bir boyutta Suriye savaşının içine çekecektir.

Afrin operasyonu ile ilgili göz ardı edilmemesi gereken bir diğer önemli nokta, Erdoğan iktidarının iç politikadaki sıkışmışlığı nedeniyle de böylesi bir operasyona ihtiyaç duyduğudur. Özellikle CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ etrafında birleşen toplumsal güçlerin dağıtılması ve CHP’nin sıkıştırılarak iktidarın politikalarına yedeklenmesi bakımından böylesi bir operasyonun oldukça işlevli olacağı açıktır.

Sonuç olarak, iç ve dış politikada hesapları ne olursa olsun 2011’den beri Suriye’de attığı her adımı eline yüzüne bulaştıran bir iktidar var karşımızda.  Bu iktidarın ülkeyi Suriye Kürtleri ile doğrudan çatışmaların içine çekmek anlamına gelecek olan Afrin operasyonu-ki bu hamlenin ülkedeki Kürt sorununda da çatışma ve gerilimi tırmandıran sonuçlar doğurması kaçınılmazdır- açıktır ki, komşudaki yangına benzin bidonu ile gitmekten farksız olacaktır. Üstelik bugün bu beceriksiz iktidarın elindeki benzin bidonunun komşudaki yangını ülkemize sıçratması tehlikesinin koşulları da fazlasıyla mevcuttur. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa