Cumhuriyet’le dayanışmaya, gazetecilere özgürlük!
Fotoğraf: Envato
Türkiye’nin darbeler, cuntalar, egemen sınıf kliklerinin birbiriyle çatışmasının ürünü toplumsal gerilimler, devrim-karşı devrim mücadelelerinin yarattığı çatışmalar arasında “adalet talebi”; ezilen ve sömürülen kesimlerin mücadelesi içinde hep önemli bir yer tutmuştur.
Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü”ne gelen yakın dönemde yürütmenin yargıyı kendine bağlama girişimlerine paralel olarak yükselen “adalet” talebinde bardağı taşıran damlalardan birisi de Cumhuriyet gazetesine yönelik olarak yapılan operasyondu.
Cumhuriyet gazetesinin “FETÖ ile bağlantılı olmak”la suçlanması, açılan soruşturma kapsamında 12 yazar, çizer, muhabir ve yöneticisinin tutuklanması: hem yargının yürütmenin himayesine girmesinin boyutlarını hem de özgürlüklere, özellikle de medya özgürlüğüne ne büyük bir tehdide dönüştüğünü gözler önüne serdi.
CUMHURİYET’LE DAYANIŞMAYA!
Nitekim, Cumhuriyet gazetesinin yazar, çizer, muhabir ve yöneticilerine yönelik hazırlanan iddianamenin nasıl zorlama suçlamalardan oluşturulduğu son günlerde Cumhuriyet başta olmak üzere medyada yer aldı.
Savcıların tartışmayı medya özgürlüğü alanından “FETÖ” ve “15 Temmuz darbe girişimi” kapsamında gösterme gayretlerine karşın, iddianamenin tümüyle gazeteciliği suçlamak için kurgulandığı, suçlama amaçlı “maddi” denilen bütün kanıtların “gazetecilik eylemi” olduğu, suçlananın “biat etmemiş gazetecilik” olduğu, bu süreçte bütün çıplaklığı ile sergilendi.
Cumhuriyet yazarları ve yöneticilerinin yargılanacağı davanın ilk duruşması, “sansürün kaldırılması”nın 109. yıldönümü olan 24 Temmuz günü yapılacak.
Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi, Cumhuriyet’in tutuklu muhabir, yazar ve yöneticileriyle dayanışmak amacıyla bir sosyal medya kampanyası başlattı.
#HaberinVarMı ve #GazetecilereÖzgürlük hashtagiyle yapılan paylaşımlarda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın tutuksuz yargılamanın esas olması gerektiğini savundukları konuşmalarının yer aldığı 4 video yayımlandı.
Gazeteciler, “Biz de öyle düşünüyoruz. Gazetecilere özgürlük” dedi.
Kampanyanın “Adalet Yürüyüşü” ve onun yarattığı tepkilerle birleşmesi elbette ki kampanyanın etkisini artırıcı olduğu gibi diğer alanlardaki “adalet arayışları”yla birleşmesini kolaylaştırma bakımından ayrıca önemli olacaktır.
‘BİZ DE ÖYLE DÜŞÜNÜYORUZ!’
Kampanya kapsamında Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi, “Biz de öyle düşünüyoruz” diyerek, üçü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birisi Adalet Bakanı Bozdağ’ın gazeteci tutuklamalarına yönelik vaktiyle söyledikleri dört videoyu da servis ettiler.
Videoların birisinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Bu gazetecidir, bu ne biçim bir siyasidir... Kim olursa olsun, yani bu insanların tutuksuz yargılanmaları mümkünken niçin illa da bir tutuklu yargılanma süreci yapılıyor” sözleri anımsatılıyor.
Diğer bir videoda Cumhurbaşkanının bir TV kanalındaki konuşmasından bir bölüm aktarılıyor: “Adeta kaçması söz konusu dahi edilemeyecek olan insanlarla alakalı bir tutuksuz yargılama mekanizmasını çalıştırmakta fayda olacağı inancımı daha önce zaten söyledim. Bu konudaki düşüncem yine aynıdır.” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Ahmet Şık’ın Ergenekon davası kapsamında Fetullah Gülen hakkında henüz yazımı tamamlanmamış kitabının toplatılması ve tutuklanmasıyla ilgili AKP Meclis Gurubu’ndaki “Pensilvanya çetesi hakkında yazı yazdı diye her gün gazeteciler savcıya ifade veriyorlar. Pensilvanya şebekesi hakkında kitap yazma hazırlığı yaptı diye, bakın kitap yazdı diye değil, hazırlığını yaptı diye, insanlar mahkûm ediliyor” sözlerinin hatırlatıldığı üçüncü videoyla da “Ahmet Şık’a özgürlük” çağrısı yapıldı.
Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi’nin “Gazetecilere Özgürlük” kampanyası kapsamında yayımladıkları dördüncü video ise Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın sözlerini yansıtıyor: “İnşallah bütün yargılamalarda, tabii istisnalar hariç olmak üzere, yargılamaların tutuksuz yapılması esastır. Tutuksuz yargılamalar daha doğru bir yargılama ortaya koyabilir.”
GAZETECİLERE VE BİAT ETMEYEN GAZETECİLİĞE ÖZGÜRLÜK!
Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi’nin somut çağrısı Cumhuriyet’in muhabirleri, yazarları ve yöneticilerin 24 Temmuz’daki duruşmaları vesilesiyledir. Ama, açık ki,
* 170’ten fazla gazetecinin tutuklu olduğu,
* Pek çok davada gazeteciliğin “terör örgütü” ya da “darbe girişimi”yle suçlanmasının rutin hale geldiği,
* Biat etmeyen gazeteciliğin “milli ve yerli gazetecilik olmadığı” propagandasıyla itibarsızlaştırılmak ve sindirilmek istendiği ülkemizde elbette ki, kampanya “Gazetecilere özgürlük”, “Adil bir yargılama” talepleriyle ve “Adalet yürüyüşü”nün gündeme getirdiği değerlerle birleşmektedir.
Bu yanıyla da kampanya ülkede adalet arayan her kesimden milyonların talepleriyle birleşirken öte yandan da medya özgürlüğü ve gerçeğin peşinde koşan gazeteciliği savunmayla birleşmektedir.
Bu yüzden arkadaşlarımızın başlattığı kampanya her tür desteği hak edecek mahiyettedir.
ŞİRAZEDEN ÇIKAN AÇIKLAMALAR YARIŞI BÜYÜDÜ
“ADALET Yürüyüşü”nün güncelleyip gündeme getirmesiyle de “adalet arayışı” çok koldan sürüyor ve giderek çeşitli kesimlerin kendine özgü alanlardaki “adalet arayışları” yayılıyor.
Bu da Cumhurbaşkanından başlayarak iktidar sahiplerini ve Bahçeli’den başlayarak iktidar yandaşı çevreleri çok rahatsız ediyor. Ancak “adalete karşı” zevatın manevra alanı çok geniş değil. Bu yüzden de ilk bakışta “Ne adam ama!” denecek kişiler, ilkokul çağındaki çocukların bile “mantıklı” ve “makul” görmeyeceği açıklamalar yapıyorlar; adeta “şirazeden çıkmış açıklamalar yarışı”na girmiş bulunuyorlar.
Nitekim, Şeker Bayramının son günü Erzurum’da konuşan Başbakan “Adalet Yürüyüşü”nü, “milli bir yürüyüş olmamak”la suçladı.
Daha “yürüyüşün milli olanı, gayri milli olanı mı olurmuş”, “Başbakan ne demek istiyor” tartışması sürerken, Başbakanını hem yalnız bırakmama hem de bir adım öne geçerek göze girmek için olacak, bugüne kadar pek adı sanı duyulmayan bir Bakan olan Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi, “Biz yollar yapıyoruz. Yolları millet için yapıyoruz. Biz köprüler yapıyoruz ‘gönülleri birleştirelim’ diye. Biz yollar yapıyoruz ‘millet yürüsün’ diye, ‘Kemaliyeli yürüsün’ diye, ‘Erzincanlı yürüsün’ diye, ‘Malatyalı yürüsün’ diye yol yapıyoruz; ‘teröristler yürüsün’ diye değil. ‘Teröristleri kurtarmak için yürüyelim’ diye değil...” diyerek şirazeden çıkmış açıklamalara yeni bir çıta koydu! Çünkü insan rasyonel normlarından kurtulup “yerli ve mili normlar” zeminine girince hiçbir şeyin ölçüsü kalmıyor! Ne söylerse söylesin, “yerli ve milli diyerek akan suları durdururum” diye düşünüyor olmalı iktidar sahipleri. Yoksa bu açıklamalardan sonra bu yetkililerin, gece uyumadan önce “Ben bunları nasıl söylemişim” diye düşünerek insan içine çıkmamaları gerekirdi!
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15