30 Haziran 2017 00:51

Transfer bağımlıları

Transfer bağımlıları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şu ülkede, çalıştırdığı ya da çalıştıracağı kulübün yöneticisine, “Transfer istemiyorum. İlla transfer yapacaksanız da 20 yaş civarındaki gençleri tercih edin. Bana 3 sene verin. Öyle bir sistem kuracağım ki, bu süreçte yetiştireceğim ve geliştireceğim oyuncularla harika işler başaracağım. Size de bunun keyfini yaşamak düşecek. Üstelik bu başarı, bir sistem ve program dahilinde ortaya konan kolektif emek temeli üzerinde yükseleceği için gelip geçici değil, istikrarlı da olacak” diyebilecek kadar bilgisine ve kendisine güvenen tek bir teknik direktör bile yok mu?

Anlaşılan yok ki, hiçbir açıklamada “altyapı”, “oyuncu gelişimi”, “sistem”, “ekol” gibi konuların lafı geçmiyor. Varsa yoksa transfer... Yönetici ve teknik direktör açıklamalarının neredeyse tamamı transfer üzerine. Belli ki zamanlarının çoğunu, futbolu ve futbolcuları geliştirecek, yeni oyuncular yetiştirecek bir sistem oluşturmanın yöntemleri üzerine düşünmek yerine, transfer listesi hazırlayarak geçiriyorlar. 

On yıllardır denenen ve çoğu zaman hem sportif, hem de ekonomik anlamda hüsranla sonuçlanan “başarıya transferle ulaşılır” anlayışı, üstelik de kulüpler -yine bu anlayışın bir sonucu olarak- ağır borç yükü altında olmasına karşın ısrarla sürdürülüyor... 

Bu anlayış doğrultusunda, takımının ve kendisinin kaderini sadece ve sadece transfer edilecek pahalı/yıldız oyuncuların ortaya koyacağı performansa bağlayan ve varlıklarını, menajerlerle ilişkileri üzerinden sürdürebilen teknik direktörlerden geçilmiyor ortalık.

Mucizeler gerçekleştirerek bizi hedefimize ulaştıracak kurtarıcılar, kahramanlar aramaktan asla vazgeçmiyoruz. “Oyun kurucu yıldızlar”, “Gol atan yıldızlar” ve “Gol kurtaran yıldızlar” her daim gündemimizde. Yalnız tek sorun, transfer edebildiğimiz yıldızların hepsinin 30 ve üstü yaşlarda olması. Kariyeri sonlanmak üzere olan “yıldız” oyunculara son bir transfer imkanı sunarak onları ihya etmeye çalışan ülke misyonumuzu korumaya kararlı görünüyoruz!.. 

Tam bir “ayranı yok içmeye, ...” durumu. Yarattıkları ekonomik değer açısından aralarında çok büyük farklar olmasına karşın, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın, dünyanın gelirleri ve harcamaları en yüksek kulüplerini örnek almasının mantıklı bir açıklaması olabilir mi? Kulüplerimiz, “Borç yiğidin kamçısıdır” mottosunu temel ilke edinerek yol almaya alışmışlar!.. Ne var ki artık yolun sonu görünmüşe benziyor... Bu arada örnek aldıkları dünya devlerinin transferin yanı sıra altyapıya da büyük önem verdiklerini gözden kaçırıyorlar...  

İnsan, “Transfer dışında da başarılı olma yöntemleri olduğunu bilen yöneticiler, teknik direktörler var mı acaba” diye merak etmekten kendisini alamıyor...

Futbolun ve futbolcuların gelişmesini, genç futbolcuların yetiştirilmesini umursamayan transfer bağımlısı yöneticiler, teknik direktörler... Uyduruk transfer haberleriyle, mantıklı düşünebilme yetisini yitirmiş fanatik kitlelerde heyecan yaratıp parsayı toplama peşindeki medya... Futbolcuları mümkün olduğunca yüksek bedeller karşılığında satabilmek adına medya ile iş birliğine girişip piyasayı kızıştıran menajerler... Hayatındaki en büyük coşkuyu, tuttuğu takıma transfer edilen yabancı oyuncuyu karşılamak için gittiği havaalanında yaşayan zavallılar...

Böylesi bir ortama bakıp da futbolun geleceği adına umutlu olabilmek mümkün mü?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...