Erdoğan'dan çok komik açıklama
Fotoğraf: Envato
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bayramın ilk günü, dünya basın örgütlerine El Cezire’yi kast ederek şöyle bir çağrı yaptı: “Bir diğeri hem bir taraftan kalkacağız diyeceğiz ki işte ‘basın özgürlüğü.’ Şimdi ben dünyadaki özellikle basın örgütlerine de sesleniyorum; siz neyi bekliyorsunuz, ne güne duruyorsunuz? Şu anda basın özgürlüğü elinden alınan uluslararası bir medya kuruluşunun bir defa faaliyeti engellenmek isteniyor. Buna karşı ne güne duruyorsunuz? Sesinizin çıkması lazım. Sesleri çıkmıyor.”
Mayıs ayının başında Al Jazeera Media Network tarafından yapılan bir açıklamayı paylaşalım:
“Al Jazeera Türk Dijitaldeki ekibimiz, geçtiğimiz birkaç yıl boyunca gerek Türkiye’den gerekse dünyadan son dakika haberlerini, özel dosyaları ve önemli gelişmeleri sizlerle ulaştırmak için çalıştı. Kaliteli, bağımsız ve itibarlı gazeteciliğe olan desteğinizden ötürü sizlere teşekkür ederiz.
Üzülerek belirtmek isteriz ki, Al Jazeera Media Network’ün yürütmüş olduğu iş gücü optimizasyonunun bir parçası olarak, Al Jazeera Türk Digitalin faaliyetleri 3 Mayıs 2017 tarihi itibariyle sona erecektir. Kararımız, her ne kadar dünya çapında medya endüstrisinde meydana gelen gelişmelerle uyumlu olsa da, alınması zor bir karar olmuştur. Al Jazeera Media Network olarak, Al Jazeera Türk Digitaldeki çalışma arkadaşlarımıza bağlılıkları, fedakarlıkları ve profesyonellikleri için teşekkür ediyoruz.
Türkiye, hem kendi topraklarındaki hem de komşu ülkelerdeki haberlerin dünyaya aktarılması bakımından Al Jazeera Media Network için halen büyük önem arz etmektedir. Al Jazeera Türk Digital faaliyetlerine devam etmeyecek de olsa, Al Jazeera Media Network bölgedeki güncel haberleri ve görüşleri yayınlamaya, Türkiye ve geleceği ile bağlı olmaya devam edecektir. Saygılarımızla,” (Milliyet, 3 Mayıs 2017)
Acaba neden dünya medyası için Türkiye, bölgesel önemine rağmen habercilik yaparken ofis bulundurmak açısından cazibe merkezi olmayı yitiriyor?
Bu soruya yakın dönemi ilişkin olarak yanıt oluşturabilecek bir başka haber. Başlık şöyle: “Türkiye’den sınır dışı edilen gazeteci Del Grande: Kurumsal şiddet kurbanı oldum.” Haber de şöyle devam ediyor: “Türkiye’de 9 Nisan’da gözaltına alınmasının ardından Muğla Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan İtalyan gazeteci Gabriele Del Grande, Pazartesi sabahı sınır dışı edildi.” (Övgü Pınar, BBC Türkçe, 24 Nisan 2017)
Bu konuya dair bir başka haber de Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile görüşen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun şu sözlerinden oluşuyor: “Yücel’le (Deniz Yücel) ilgili suçlamalar terörle ilgili, gazetecilikle ilgili değil. Bağımsız yargı Yücel’le ilgili soruşturmayı sürdürüyor. Biz konsolosluk erişimi dahil elimizden gelen desteği veriyoruz. Gizli servisler Türkiye’de gazetecileri ajan olarak kullanmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde başka bir ülkenin gazetecisi Türkiye’deki askeri üslerin fotoğrafını çekip Irak’a geçti. (Gabriele Del Grande) Bunla ilgili bir soruşturma başlatılınca, ‘vay efendim gazeteci’. Bu konuda hukuk işliyor.” (Evrensel, 5 Haziran 2017)
Hukuk, İtalyan gazeteci Gabriele Del Grande’yi sınır dışı etmek şeklinde işledi.
Şu anda ismini vermeyi gerekli görmüyorum ama, Türkiye’de gazetecilik yapıp da, tedirgin olan pek çok yabancı gazeteci olduğunu biliyorum. Dahası yabancı basın kurumlarının Türkiye ofislerinde çalışıp da sokakta polis tacizi ile sıkça karşılaşan Türkiyeli gazeteci sayısı da hiç az değil.
Bir de, şu an itibariyle Türkiye cezaevlerinde 170’e yakın gazeteci bulunduğunu ve birçoğunun hala iddianame beklediğini de hatırlatalım. 200’e yakın medya organının kapatıldığını, yüzlerce gazetecinin basın kartlarının iptal edildiğini ve birçok gazetecinin pasaportunun iptal edildiğini de unutmayalım.
Böyle bir tablo ortada iken ve uluslararası basın örgütlerinin endekslerinde basın özgürlüğü açısından en kötü durumda olan ülkelerin başında gelmemize rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası basın örgütlerine basın özgürlüğü konusunda çağrı yapması komik oluyor. Çok komik!
- Defansta bir AKP mitingi ve kapıdaki emekli 25 Mart 2024 05:20
- 31 Mart öncesi Diyarbakır: Barışa ve ekmeğe aç 18 Mart 2024 05:25
- Bir piramidin tepesinde yalnız başına 11 Mart 2024 05:25
- 2 Mart darbesinden 30 yıl sonra 04 Mart 2024 04:55
- Funda Bakış: Kadınların, emekçilerin gücü olacağız 26 Şubat 2024 05:29
- Pablo Escobar'dan İliç'e uzanan yol 19 Şubat 2024 05:10
- 31 Mart'a giderken partilerin rantla imtihanı 12 Şubat 2024 04:10
- İstanbul seçimleri için kritik günler 07 Şubat 2024 04:50
- 'Süper talan' ve 'zamanın bükülmesi' 05 Şubat 2024 05:23
- İnsanlık adına küçük, bizim için önemli adımlar 29 Ocak 2024 03:45
- 31 Mart öncesi aynı tehlike: Erdoğan'ın sınırına hapsolmak… 22 Ocak 2024 04:50
- İşkenceci MİT'çi ve bir özel harpçi ile cenazeler arasında 15 Ocak 2024 04:57