25 Haziran 2017 00:52

Adalet meselesi (1)

Adalet meselesi (1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Senin de bildiğin üzere önceleri, yani vakti zamanında hemen her fırsatta, “Padişahım çok yaşaaa!” temennileriyle avazımız çıktığı kadar meydanlarda bağırıp, dolayısıyla kimileri “dirayetli”, kimlerinin kılıçları hayli “keskin”, kimileri de henüz “çocuk” yaştaki sultanlarımızın karşısında el etek öpmeye her daim hazır ve nazır “kul”lar olduğumuzu alayla valayla kabullenirken, daha sonraları, yani köprülerin altından akıp giden sularla birlikte “dünya ahvali”nin giderek değişmesinin ardından, kula kul olma zihniyetinin pabucunu dama fırlatıp, bunun yerine “vatandaş”lığa terfi ettik.

Bu terfi sonucunda ceplerimizde taşıdığımız T.C. damgalı “kafa kağıtları” sayesinde ülkemizin her türlü  “nimet”lerinden  yararlanırken, diğer taraftan da bilumum “külfet”lerine de seve seve katlanmamız gerektiğini de zaman içinde sular seller misali ezberledik...

Nitekim bu bağlamda neredeyse bir asrı tamamlamaya çalıştığımız cumhuriyetimizin daha kurulduğu ilk yıllarından itibaren, okullarımızda bir yandan talebelere okuma yazma öğretip bunun seferberliğine canla başla soyunurken, aynı zamanda da “Yurttaşlık Bilgisi” dersleriyle “vatandaşlık” kavramının önemine değinip, akabinde de yavaş yavaş, hedi hedi, siga siga, gamatz gamatz “anayasa” kulvarlarına doğru kapı araladık...

Vee şimdilerde gele gele kimini beğenmeyip, kiminin sapı, kiminin kulpu demode, kimisinin paçası geniş, kiminin yakası dar diye diye arada bir heyheylenip, sonra da birbirinin peşi sıra değiştirip rafa kaldırdığımız anayasalarımızın ardından, bu kez de hesapça üzerine tir tir titrediğimiz için bohçalayıp, el bebek gül bebek kundaklayıp, böylece “yerli ve milli” kıyafetlerle donatmaya çalıştığımız şu andaki anayasamızın gölgesinde; ben, sen, o, öteki, beriki falan feşmekan demeden dişisiyle, erkeğiyle hepimiz birer “vatandaş” veya “yurttaş” olarak şu güzelim memleketimizde birlik, dirlik, huzur içinde yaşıyorsak,  bunu, öncelikle mülkümüzün temelini oluşturan “adalet” terazimize borçluyuz bittabii ki!

“Eski Türkiye”deki kimi “iktidar”lar, devlet yönetiminde adalet terazisinin önemini belki de yeterince kavrayamadıkları için siyaset meydanından ister istemez paspaslarını toparlayıp bir kenara çekilirken, diğer yandan onların boş bıraktıkları bu koltuklara, memleket idaresinde evvelemirde “adalet”i, keza yanı sıra da ekonomik “kalkınma”yı hedef belleyip, hatta bu uğurda kurdukları “Adalet ve Kalkınma Partisi”yle on beş yıldan beri ülkemizin “taht”ında oturanların bu zaman zarfında yaptıkları hayırlı işlerin çetelesini tutmak matematiksel anlamda neredeyse mümkün değilken, buna mukabil, tam da şu mübarek günlerde birilerinin payitahtımız Ankara’dan yola revan olup, ellerindeki uyduruk kartonlara karaladıkları “Adalet” sözcüğüyle İstanbul’a doğru adım adım yürüyüp, böylece “adalet” aramaları neyin nesi zo!

Üstelik son zamanlarda birbirinin ardından diktiğimiz “Adalet Sarayları”nın hepsinin girişlerinde “Adalet Mülkün Temelidir” diye yazıp çiziktirdiğimiz bu salonlarda herkes, her vatandaş adaletten, haktan, hukuktan yana nasibini bol kepçe alıp, bunun keyfini iliklerine, genlerine kadar yaşarken, beri taraftan yersiz, gereksiz bu pankartların ortalarda durduk yere gezinmesi, özüme kalırsa en hafif deyimiyle sanki biraz “ayıp” mı oluyor, bilemiyorum Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...