21 Haziran 2017 01:00

Hak ve lütuf

Hak ve lütuf

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  gazetecilere verdiği iftar yemeğinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a yaptığı Adalet Yürüyüşü’nden küçümseyici ifadelerle söz ederek, yürüyüşü Hükümetin nezaketinden engellemediğini belirtti ve  yürüyüşün yapılabilmesinin iktidarlarının bir lütfu olduğunu söyledi. 

Demokrasilerde ifade, basın, toplanma ve gösteri yürüyüşleri iktidarların lütfu değil yasal haklardandır.  Bu haklar tek tek ülkelerde yüzyıllar boyunca verilen mücadeleler sonucu kazanılmış ve yasalara yazılmıştır. Sadece ulusal yasa hükümleri ile değil, uluslararası hukuk metinleri ile de korunmuştur.

10 Aralık 1948’de kabul edilmiş, Türkiye tarafından da imzalanmış Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’nin 20. Maddesi “Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır” der.

4 Kasım 1950 tarihinde kabul edilmiş, Türkiye tarafından da imzalanmış,  İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 11. Maddesi de “ 1. Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir” der.

 7 Kasım 1982’de kabul edilmiş, 12 Eylül Darbesi Anayasası’nın 34. Maddesi de “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” der. 

2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu‘nun 3. Maddesi de “Herkes, önceden izin almaksızın, bu kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” der.

Yukarıdaki uluslararası ve ulusal yasa hükümleri Türkiye’yi bağlar.

Demek ki; toplantı ve yürüyüşler iktidarların nezaketine, lütfuna göre değil, yasal haklara göre yapılmaktadır.

Ancak; hukuk, yasa tanımayan bir iktidar yasa ile tanınmış hakları, lütuf olarak tanımlayabilir. Çünkü onlara göre hak yoktur, muktedirlerin izni, lütfu, bağışı vardır. Hak sözünden nefret ederler. Daha bir hafta önce Cüppeli Ahmet Hoca’nın sözlerini hatırlarsınız, “kıdem tazminatı caiz değildir”, bir hak olarak kabul edilemez.

Erdoğan’ın danışmanları ise “kraldan daha kralcı”. Baş Danışman, “hukukçu !” Mehmet Uçum ise Adalet Yürüyüşü hakkında attığı twitte şöyle buyurmuş: “Bir eylemin barışçı ve yasal olması meşru sayılması için yetmez. Amaç, toplum yararına ve ortak iyiliğe aykırı ise o eylem gayrı meşrudur.”  Uçum, artık bırakın yasal hakkı, Erdoğan gibi lütuf olarak dahi ele almıyor yürüyüş konusunu. “Amaç, toplum yararına ve ortak iyiliğe aykırı ise o eylem gayrı meşrudur” diyor. Niyet okuyor. Yürüyüşte kullanılan tek slogan; “Adalet”, ona yeterli gelmiyor. “Acaba, bu yürüyüşün gerçek amacı ne?” diye soruyor. Kafalarının içinde başka bir niyet varsa, yürüyüş gayri meşrudur diyor. Peki, nasıl bileceğiz yürüyenlerin gerçek amaçlarını? Engizisyon günlerindeki gibi işkence tezgahlarına çeksek öğrenebilir miyiz acaba gerçek niyeti? 12 Eylül’de de denemişlerdi, kafaların içindeki gerçek niyetleri öğrenme seanslarını. Falaka, elektrik, filistin askısı vb. yöntemlerle niyetler öğrenilmeye çalışılıyordu. Şimdi 12 Eylül yöntemlerine yenilerini eklediler. Subliminal mesajlar veriyordu bazı kişiler örneğin. Hava bugün bulutlu derken aslında birilerinin ördek olduğunu, kitlelerin kafasına kazıyorlardı. Adalet derken darbeyi savunuyorlardı. Yakında onları da birileri çağırabilirdi. Birileri ile iltisaklı olabilirlerdi.

Hoşgeldin faşizm. Biz seni iyi tanıyoruz. Kusura bakma seni başımızın tacı edemeyeceğiz. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...