16 Haziran 2017 00:15

Hiçbir şey söylemeden konuşmak

Hiçbir şey söylemeden konuşmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bütün memleket adeta nefesini tutmuş ve büyük bir merakla Fatih Terim’in basın toplantısında söyleyeceklerini bekliyordu. Çünkü Terim bir gün önceki toplantıda, maçtan sonra kendisine sorulacak bütün sorulara cevap vereceğini, böylece yaklaşık bir yıldan bu yana süren ve türlü spekülasyonlara yol açan milli takımdaki krizle ilgili olarak hiçbir gri nokta kalmayacağı sözünü vermişti...

Toplantıya; içinde vatan, millet, bayrak, şehit kelimeleri geçen cümle ile başladığında ve memleketin bunca iç-dış sorunu varken böyle konuları konuşmaktan hicap duyduğunu söylediğinde ise hiçbir şey söylemeyeceği anlaşılmıştı aslında...

Gerçekten de Terim tam 1 saat 58 dakika konuştu ama hiçbir şey söylemedi. Bunca konuşup hiçbir şey söylememek de takdir edilesi bir meziyet!..
Gri noktaların aydınlatılması hedefiyle gerçekleştirilen toplantı, tam tersine kafalardaki soru işaretlerinin daha da çoğalmasıyla son buldu...

Sonuç olarak ve en genel haliyle şunu anladık ki koparılan bunca patırtının kaynağında Arda’nın prim meselesi hakkında Terim ile konuşurken sesini biraz yükseltmesi varmış!.. 

Toplantı tam bir çelişkiler, tutarsızlıklar ve hamaset silsilesi olarak sürdü ve bitti... Çoğu klişe olarak nitelendirilebilecek birbirinden kopuk, başı sonu belirsiz dağınık ve anlam verilmesi zor açıklamalarla Terim durumu idare etmeye çalıştı...

Her maç öncesinde milli takım kampında bir sorun yaşandığına dikkat çekti Terim ve bu durumu da milli takımı karıştırmak isteyenlerin varlığının kanıtı olarak sundu. Ona göre bazı kişiler/güçler, milli takımı karıştırmak amacıyla futbolcuları kullanıyor ve yönlendiriyordu. Lakin milli takıma huzur vermemeye kararlı bu karanlık güçlerin kimler olduğu ya da olabileceği hakkında en ufak bir ipucu bile vermedi. Soyut iddialar bir türlü somutlaş(a)madı. Aynı gece bir televizyon kanalına bağlanan Arda Turan ise, Terim’in bu iddiasına, kendisini hiç kimsenin yönlendirmediğini söyleyerek karşılık verdi...

Terim en büyük tutarsızlığını, Arda Turan’ın Gazeteci Bilal Meşe’ye saldırmasına tanık olması durumunda ne yapacağı sorusuna yanıt verirken sergiledi. Bu soruyu ilk önce “Aynı uçakla geri gönderirdim” şeklinde yanıtlayan Terim, kendisine konuyla ilgili olarak ne yapacağını soran federasyon yetkililerine ise, “Eylül, ekimde kaybetmemek adına Arda’ya bir şans daha vermekten yana olduğu” şeklindeki düşüncesini ilettiğini söyledi... Terim bunun üstüne, “Arda’yı tekrar milli takıma çağırmayı düşünür müsünüz” diye soran gazetecileri, “Magazin soruyorsunuz” diyerek azarlamaktan da geri durmadı... Hem Arda’ya bir şans daha vermekten yana olduğunu söylüyor, hem de “Arda’yı tekrar milli takıma çağıracak mısınız” diye soranları azarlıyor... Gıpta edilesi bir tutarlılık!.. 

Bu arada Terim ve Arda’nın açıklamalarından şunu da anladık ki, Emre Belözoğlu’nun milli takım üzerinde büyük bir ağırlığı söz konusu. Hatırlanacağı üzere, 2016 Avrupa Şampiyonası’nın ardından Terim ve Arda’nın arası açılmıştı. Bu ikilinin arasını hiç kimse düzeltemezken, Emre Belözoğlu, Terim’e açtığı telefonla buzları eritmişti. Çünkü Terim, Emre’ye, ricasını geri çeviremeyecek kadar çok değer veriyordu.
Arda da milli takımın yönetim organizasyonunda yer alan ve kendisine sorun yarattığına inandığı kişilerle ilgili olarak dertleştiği Emre’den, bu kişilerin milli takımdan uzaklaştırılacağı sözünü aldığını açıkladı. Milli takımı kimlerin karıştırmak istediği belirsiz ama perde arkasından kimin yönettiği açık...

Ayrıca açıklamalardan şu tuhaflığı da öğrendik ki, milli takım personeline hak ettikleri ücretin ödenmesi takım kaptanının hatırlatmasına bağlıymış... Bu da milli takımda işlerin nasıl yürüdüğü hakkında fikir veriyor. Personele ödenmesi gereken ücreti umursamayan hayran olunası bir kurumsal yapı!.. Takım kaptanı uyarmasa akıllarına bile gelmeyecek... Milyonlarca avroluk işlerin peşinde koşarken, personelin parası da neymiş?

En son, Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören’in açıklamalarıyla iyice aydınlandık!.. O da işi tatlıya bağlayıp Arda’yı kazanarak sorunu çözme peşinde. Bilal Meşe’ye Arda hakkında dava açmamasını rica etmiş. Bunun yanında Arda’nın milli takımı bırakmasını da yanlış bir karar olarak yorumluyor. Belli ki Arda’yı bu kararından vazgeçirmeye çalışacak. Tabii “marka” olgusunun bu işlerdeki önemini ve getirisini biliyor. Arda şu anda Türkiye’nin futbol markasını en üst seviyede temsil eden bir oyuncu. Deyim yerindeyse tam bir “Altın yumurtlayan tavuk” konumunda... Daha toplanacak pek çok altın varken tavuk oyun dışı bırakılır mı? 

Demirören, saldırı olayının ardından Arda’nın okuması için, içeriğinde “erdemlik ve adamlık” vurgusu yapılan çok güzel bir özür metni hazırladıklarını, ancak Arda’nın bunu okumaktan son anda vazgeçtiğini de ekledi. Erdemli olmayı adamlığa bağladığına göre gerçekten de herkesi tatmin edebilecek kadar harika bir metin olduğundan hiç kuşku yok!.. Konuşmalarımızda ve metinlerimizde her zaman baş köşedeki yerini koruyan cinsiyetçilik, hayatımıza en çok değer/anlam katan olgular arasında ne de olsa!..

Yönetim anlayışı, ilkeler değil, çıkarlar ve hesaplar üzerine kurulunca, ortaya işte böyle trajikomik tablolar çıkıyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...