15 Haziran 2017 00:30

BM’den ifade özgürlüğü eleştirisi

BM’den ifade özgürlüğü eleştirisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye, BM İnsan Hakları Konseyi 35. İnsan Hakları Oturumunda Türkiye’ye çok sert eleştiriler yöneltti. Kaye, Kasım 2016 tarihinde Türkiye’yi ziyaret etmişti. Görüşmelerde bulunduğu kişi ve kuruluşlar arasında, resmi kurum temsilcileri dışında, insan hakları örgütleri, basın yayın örgütleri temsilcileri de vardı. Kasım ayı verilerine göre, 177 medya kuruluşu kapatılmış, 231 gazeteci gözaltına alınmış ve cezaevlerinde 150’den fazla gazeteci tutuklu ya da hükümlü olarak bulunmaktaydı. Temel eleştiri noktası, terör tanımı ile ilgiliydi. Terör tanımının belirsizliği nedeniyle insanlar çok kolayca özgürlüklerinden yoksun bırakılabiliyor; gözaltı tutuklama ya da yargı huzuruna çıkarılma ve hapis tehdidi altında tutulabiliyorlar. Kürt  ve alevi  basın yayın organları ile Fethullah Gülen hareketine yakın basın yayın organlarının kapatıldığı ve çok sayıda çalışanının da cezaevinde olduğu raporda yer alıyor.

Raporda OHAL’in kaldırılması, ifade özgürlüğü önündeki mevzuat engellerinin kaldırılması, Terör tanımının değiştirilmesi, tutuklu gazeteci ve yazarların serbest bırakılması talep ediliyor. Türkiye’nin cevabı klasik. Aşağı yukarı şöyle:

 -Kimse gazetecilik faaliyeti nedeniyle ya da düşüncesini açıkladığı için tutuklu değil, tutuklu olanlar terör faaliyetleri nedeniyle tutukludur!
İfade özgürlüğü, bildiğimiz gibi ana özgürlük.

Türkiye mevzuatında anayasa ve yasalarda çok sayıda ifade özgürlüğünü sınırlandıran maddeler var. Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu sınırlamaları ilk akla gelenler. Türkiye eleştiriler konusunda ve kozmetik değişiklikler yapma konusunda çok tecrübeli ve çok mahir bir ülke. Kötü üne kavuşan maddeler değiştirilir. Eskilerden örnekle, 765 sayılı 1926 tarihli Türk Ceza Kanunu’nda eskiden 141, 142.maddeler gibi, sosyalizme yönelik düşünce açıklamalarına yaptırım öngören maddeler ve 163. madde gibi inanca dayalı yasaklamalar içeren maddeler vardı. 1991 yılında kaldırıldılar. Ancak Türkiye yargısı (soruşturma, kovuşturma ve yargılama makamları) çok şükür kül yutmamışlardı da kaldırılan maddeler yerine 312. maddeyi, 159. maddeyi hemen keşfedip onları uygulamaya başlamışlardı.

Hatta o tarihlerde Yargıtay Başsavcısı, ellerinde bu maddelerin bulunduğunu, kaldırılan maddeler yerine bunları (159, 312) uyguladıklarını söylemekteydi. 1991 tarihinde Terörle Mücadele Kanunu 141, 142 ve 163.maddeleri kaldırdığında Meclis kürsüsünde bir boşluk olmayacağı, kaldırılanların boşluğunu dolduracak maddelerin Terörle Mücadele Kanunu’nda bulunduğu söyleniyordu. Sanıyorum, Cemil Çiçek ANAP adına böyle bir konuşma yapmıştı. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 6,7 ve 8. maddeleri işaret ediliyordu. TMK’nin 8. maddesi de , 6. ve 7. maddeleri de defalarca kötü üne kavuştuğunda değiştirildi. Sonra, 2004 yılında 765 sayılı Türk Ceza Kanunu yerine bütünüyle yeni Türk Ceza Yasası -şimdiki, 5237 sayılı Yasa- kabul edildi. Ama Türkiye yargısının tutumu değişmedi. Bazı dönemlerde bazı maddeler öne çıkar. Mesela bu dönemde cumhurbaşkanına hakaret suçları (TCK 299) öne çıkıyor. Fakat değişmeyen şeyler de var. Devlet sırları, sistemin sosyalizme dönüştürülmesiyle ilgili görüşler, Kürtler ve haklarıyla ilgili konular, azınlıklar ve özellikle Ermeni Soykırımı konuları daima tabu sayılmış ve bu konulardaki resmi görüş dışındaki görüşler yasaklanmış, açıklandığında yaptırım uygulanmıştır.

Yargı pratiği de değişmeyenler arasında. Defalarca eğitim projeleri uygulandı. Eğitim bilgi aktarımından ibaret değildir. Ben Türkiye yargısının bilgisel açıdan yetersizlik sorunu yaşadığı düşüncesinde  değilim. Ben yargıda, genel olarak insan hakları, özel olarak ifade özgürlüğü  bilinci ile ilgili sorunlar bulunduğu düşüncesindeyim. İnsan hakları konuları içselleştirilmemiş durumdadır.

Sonuç olarak, BM’nin, bizim de katıldığımız, ifade özgürlüğüne yönelik eleştirileri doğru, isabetli eleştirilerdir. OHAL kaldırılmalı, düşünceleri nedeniyle hapiste tutulan gazeteci ve yazarlar, siyasetçiler serbest bırakılmalıdır. Sırf fikirlerini beyan ettikleri için ihraç edilen akademisyenler, farklı düşünce ve inançtan öğretmenler, memurlar görevlerine iade edilmeli ve yargısız el konulan basın yayın organları ve araçları sahiplerine iade edilmelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...