14 Haziran 2017 00:30

15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili büyüyen sorular

15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili büyüyen sorular

Fotoğraf: Envato

Paylaş

15 Temmuz darbe giriminin üstünden bir yıla yakın bir zaman geçti. Ama geçen zaman içinde darbenin arkasında kim vardı; darbe başarılsaydı kimler hükümette yer alacaktı; darbeyi MİT, Genelkurmay neden öğrenemedi; öğrendiyse cumhurbaşkanı, başbakana neden haber vermedi;

Bundan birinci derecede sorumlu olan kişiler neden hâlâ görevlerinin başındadır?... gibi pek çok soru alacakaranlıkta kalmaya devam etmektedir. Dahası darbe soruşturması genişliyor, savcılar iddianameler hazırlıyor, on binlerce kişi tutuklandı ama darbenin getirip kamuoyunun önüne attığı soruların inandırıcı yanıtlarının ortaya çıkması yerine sanki bu soruların üstündeki sis perdesi daha da kalınlaşıyor.

Konunun aydınlatılması iddiası ile darbe girişiminden hemen sonra TBMM Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu kuruldu ama bu komisyonun da konuyu aydınlatmaktan çok kafa karışıklığını artırdığı da artık inkar edilemez bir gerçek.

BİR RAPOR YAZILAMADI DÖRT RAPOR YAZILDI!  

Nitekim komisyon altı aylık çalışmadan sonra bir rapor bile yazıp kamuoyu karşısına çıkıp darbenin arkasında şunlar var; şöyle yapıldı; şu amaçla yapıldı; şu nedenle haber alınamadı;... diyemedi!

Nitekim, komisyon raporu olarak bir ay kadar önce yayımlanan TBMM Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu raporunu, komisyona üye veren üç muhalefet partisi; “Bu AKP’li üyelerin raporudur” diyerek kabul etmemişlerdi. Önceki gün bu üç muhalefet partisinin (CHP, HDP ve MHP) komisyon üyeleri, “şerhlerini” yayımladılar.

“Şerh” diyorsak öyle birkaç paragraflık ya da birkaç sayfalık değil. CHP’nin “şerh”i 300, MHP’nin şerhi ise 200 sayfa.

Gerek “şerh”lerin sayfa sayısı gerekse konuların ele alınışı açısından bakıldığında, bir komisyon çalışması yapılmış, (Daha doğrusu komisyon doğru dürüst çalıştırılmamış) ama “dört rapor” çıkmıştır. Elbette bir komisyondan dört rapor çıkması demek de komisyonda hiç bir ortak sonuca varılmamış, dolayısıyla komisyon görevini yapmamış (yaptırılmamış) demektir. 

Bu yüzden de bu yazı kapsamında, bu üç muhalefet partisinin “şerh”lerinden söz ederken “rapor” diyeceğiz.

CHP raporu: CHP’nin raporunun merkezinde darbenin; “öngörülmüş”, “önlenmemiş” ve “Sonuçlarından kazanç sağlanan bir darbe” olarak nitelenerek, darbe girişiminin “kontrollü bir darbe girişimi” olduğu tezi öne sürülmektedir. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, önceden olacağı herkes tarafından bilindiği halde önlenemeyen bir cinayet klasiği olan G.G. Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” romanından esinlenerek, darbe girişimini “Kırmızı Cuma” diye nitelemektedir. Kılıçdaroğlu bu tezi son günlerde sıkça ve her platformda dile getirmektedir.

HDP raporu: HDP ise, “kontrollü darbe” demeden kontrollü darbe tezini savunmakta... Gerek darbeciler arasındaki ittifak gerekse komisyonun  çalışması sırasında AKP’li üyelerin darbenin arkasındaki gerçeklerin üstünü örtme gayretlerine dikkat çekilmektedir.    

MHP raporu: MHP’li komisyon üyeleri de, komisyon çalışması sırasında Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı gibi önemli açıklamalar yapabilecek kişilerin komisyona çağrılmamasına, özellikle de darbenin siyasi ayağının ortaya çıkarılmaması için gayret edilmesine dikkat çekmektedir. 

AKP GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKMASINI İSTEMİYOR

Burada elbette asıl dikkat çekici olan üç siyasi partinin komisyona verdiği vekiller, AKP’nin; darbeyi kimin yaptığı ve ‘FETÖ’nün siyasette kiminle iş birliği yaptığı, kimin tarafından kollanıp korunduğu, semirtildiği, dahası darbenin öngörüldüğü halde neden önlenmediğinin açığa çıkmaması için elinden geleni yaptığında hemfikir olmasıdır. 

Elbette ortada açıkça bir darbe girişimi var ve bu darbe girişiminde onca insan hayatını kaybetmiş, yaralanmış, ülkenin en kritik mekanları bombalanmışsa, böyle bir darbe girişiminin siyasi ayağının, darbeyi gerekli makamlara bildirmeyen istihbaratın, Genelkurmayın en üst sorumlularının rolünün açığa çıkarılması en başta gelen amaç olmalıdır. Burada, darbenin kendisine karşı yapıldığını söyleyen AKP ve onun liderliğinin amacının bu olması gerekirdi. Ama muhalif partilerin raporlarında, AKP’li vekiller tam tersine, bu gerçeklerin ortaya çıkmaması için seferber olmuşlardır. 

AKP ve onun liderliğinin, Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı, darbeyi Cumhurbaşkanına haber veren eniştesinin (Tabii darbenin başında olan önemli darbecilerin) ve onlar gibi başka “önemli kişilerin” komisyona çağırılmasının bir takım ayak oyunları ve kimseyi tatmin etmeyen gerekçelerle engellemesinde amaç gerçeklerin açığa çıkmasını önlemek değilse ne olabilir? Nitekim her üç partinin raporunda da komisyon çalışmasının AKP tarafından oldubittiye getirilmeye çalışıldığı ve bunun önemli ölçüde başarıldığına dikkat çekilmektedir.

‘DUMANI’ DAĞITACAK BİR MÜCADELE İHTİYACI   

TBMM Darbe Girişimi Araştırma Komisyonunun bir rapor yerine dört rapor yazmak zorunda kalması, bu komisyonun görevini yerine getirmediği, bunun da AKP’li vekiller (elbette AKP liderliğinin emriyle) tarafından önlendiğinin göstergesidir. Başka bir söyleyişle 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki gerçekler konusu, TBMM Darbe Girişimi Araştırma Komisyonunun kurulması öncesine göre daha karanlıktadır. Ve Erdoğan-AKP yönetimi bu karanlığın yarattığı ortamdan yararlanarak kendi amacına yürümektedir.

“Kurt dumanlı havayı sever” diye boşuna dememiş eskiler. Bugünün kurtları da dumanlı havayı seviyorlar elbette. Çünkü duman gerçekle gerçek olmayanı belirsizleştiriyor. Bu yüzden de bugün, dumana rağmen gerçekleri ortaya çıkaracak bir aydınlatma faaliyeti, dumanı dağıtacak bir mücadele birinci görev olarak önümüze çıkıyor.

Üç muhalefet partisinin raporunda da bu dumana rağmen ortamı aydınlatacak veriler var.

Ancak raporlarda gerçeği ifade etmek yetmiyor, gerçeğin halk yığınlarına mal edilmesi onların gidişata müdahalesi olmadıkça gerçekleri raporlaştırmak “tarihe not düşmeyi” aşan bir etki yaratmıyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...