04 Haziran 2017 02:03

Niyet meselesi (2)

Niyet meselesi (2)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Geçen haftaki mektubumda “niyet” meselesinden bahsederken, özetle diyordum ki; dahili ve harici bilumum konulardaki ufak tefek sorunlarımızı durduk yere büyütüp, dolayısıyla çoğunlukla içinden çıkılmaz meselelere dönüştürünce, bu kez de etrafımızda illa da suçlu arayıp, böylece kendimizi temize havale etmekten yana tuhaf bir huyumuz var...

Lafa bıraktığımız yerden devam edersek, yine özümün fikrince diyeceğim o ki, şu ya da bu nedenlerle milletçe canımızı sıkan çeşitli olaylarla ister istemez karşılaştığımızda, ortalık yerde fırıldak misali döne döne kabahati yükleyecek birilerini ararken, ata yadigarı klasik deyimiyle öncelikle iğneyi kendimize, akabinde de çuvaldızı el aleme batırmamız gerekirken, nedense her defasında tam aksine davranıp, böylece bencilliğimizi sanki farkında olmadan mı kanıtlıyoruz ne!

Kirvem, niyet konusunda lügatlerin, sözlüklerin genel geçer tarifi şöyle:

“Bir şeyi önceden düşünüp yapmayı istemek, maksat”

Sözlüklerde yazılıp çizilen bu tür kara kuru tarifleri bir kenara dehlersek, öte taraftan da gerek ülkemizde, gerekse dünyanın dört bucağında yaşayan Müslüman aleminin tam da şu günlerde kendi inaçlarınca “mübarek ramazan” diye niteledikleri bu ay boyunca “oruç” tutup, aynı zamanda da bu baptaki “niyet”lerini mümkün mertebede gerçekleştirmeye çalıştıkları malum.

Dini konularda medreselerde, külliyelerde uzmanlaşan “ulema” tayfasının özellikle şu günlerde hatırı sayılır meblağlar karşılığında televizyonlardan aktardıkları açıklamalarından öğreniyoruz ki, “niyet” konusu hem önemli hem de hayli ciddi bir mesele.

Nitekim mesela,  kalpten geçen düşünceler iyi niyete dayandığı zaman Allah katında değer kazanır; Allah rızası gözetilmeden yapılan işlerden sevap kazanılmaz...

Ameller, yani yapılan işler niyete göre değer kazanır. Yoldaki bir taşı, insanlara zarar vermesin ve sevap kazanmak ümidiyle kaldırıp atmak bir ibadet sayılır. Birinin  malını meşru olmayan yollardan elde etmeye karar vermişken, Allah korkusuyla bu düşünceden vazgeçmek de aynı şekilde sevap kazanmaya vesile olur...

Kirvem, din, iman konusunu bu saatten sonra tartışmak gibi bir “niyet”im, keza bu hususta herhangi bir “maksat”ım yok,  hatta sıkça değindiğim gibi, bu mesele tahtında “Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna” çizgisi özüme göre en doğru rota!

Ancak kendimce “doğru” bulduğum bu “rota” istikametinde iz sürerken, öte taraftan da zaman zaman yarım porsiyonluk aklıma gelip takılan, hatta hiçbir tirbuşonun kolay kolay çekip alamayacağı sorular yumağı içinde de ne yazık ki debelenip duruyorum!

İşte mesela insanlara zarar vermesin diye yoldaki bir taşı kaldırıp atmanın “sevap” sayılacağını, tüm kaz kafalılığıma rağmen iyi-kötü, yarım yamalak da olsa anlıyorum ama beri yandan da birinin malını meşru olmayan yollardan elde etmeye karar vermişken, Allah korkusuyla bu düşünceden vazgeçildiğinde bu yolla nasıl “sevap” kazanılacağını da zerre kadar anlamooorum doğrusu!

Neyse...görünen o ki, “niyet”lerimizin hangisinin “iyi”, hangilerinin “kötü” olduğunu, bu bapta “sevap” ya da “günah”larımızın “öte taraf”a, “meçhul”e yapacağımız son yolculuğumuzla birlikte “tanrının seyir defteri”ne kaydedileceği o “an”a kadar, şimdilik kahve fallarından, tavşan yavrularının çekeceği minik kağıtlardan “niyet” okumaya berdevam Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...